Salıncak acıyla gıcırdıyordu.
Rüzgarın şiddeti oturağı sallıyordu. Parkın çevresini saran ağaçlar savruluyordu. Rüzgarın uğultusu korkumu körüklüyordu. Burada bizden başka kimse yoktu. Seth, ben ve muhafızlardan başka kimse..
Seth'in kolunu saran parmaklarımı etine gömmüştüm. O çok sakindi. Muhafızların sayısı Seth i korkutmuyordu. Bense onun aksine korkudan ölmek üzereydim. Az önce heyecanla atan kalbim şimdi neredeyse durma noktasındaydı. Nefesim kesikleşmişti. Yutkunurken duyduğum acı boğazımdaydı. Böyle olmasını istemiyordum. Sonum, sonumuz bu şekilde olamazdı.
Üzerimize doğrulttukları fenerleri söndürdüler. Sonrasında parkın etrafını saran sokak lambalarının ışıkları büyük bir gürültüyle kapandı. Gecenin ortasında yer tutan dolunaydan başka kaynak kalmamıştı. Tıpkı Midnight gibiydi. Gece üzerimize set çekmişti.
"Güzel gösteri." dedi Seth korkusuzca "Etkilendim."
Diğerlerine göre rütbesinin fazla olduğunu varsaydığım başmuhafız, öne çıktı. Korkunç bir kahkaha saldı karanlığa.
"Bunu sizin için hazırlamıştık. Beğenmen ne hoş." dedi ellerini birbirine vurarak. "Sizi bir arada yakalayacağımızı tahmin etmezdim doğrusu."
"Hayat süprizlerle dolu ihtiyar."
Az önce baş muhafıza ihtiyar mı dedi? Ah!
"Küçük ve sevimsiz gösterin sona erdiyse gitmemiz gerek."
Duruşu benim aksime dikti. Taviz vermiyordu. Gözlerinde en ufak bir korku izi yoktu. Seth bir Bravery'iydi. Damarlarındaki asil kan mıydı onu bu derece havalı yapan? Şu durumda bile ondan etkilenebilme potansiyeline sahibim.
"Yo, " diyerek parmağını salladı "Sizinle işim bitmedi."
Seth sinirlenmeye başlamıştı. Gevşekçe yumruklarını sıktı. Boynunu esnetti.
"Cidden hiç havamda değilim ama madem hareket istiyorsun.." kollarını havaya kaldırdı "biraz ısınalım."
Gözlerinde kıvılcımlar çaktığına yemin edebilirdim ama bu cesaret fazla değil miydi? Etrafımızda onlarca muhafız vardı ve bu gece dolunaydı. Güçleri yerindeydi. Daha önce bir muhafızla başa çıkmıştı ancak bu kez birden fazlaydı.
"Cesaretin alkışlanası, küçük prens. Bakalım söylendiği kadar iyi misin?"
Ve korktuğum şey oldu. Baş muhafız kafasını oynattı ve gerisinde duran muhafızlara oyuna girmesini söyledi. Maç başlıyordu.
Kendinden emin dört muhafız öne doğru atıldı. Seth hareketsizce saldırılarını bekledi. Ama bu kadar sakinlik bünyeye zarardı!
"Seth.. " diyebildim korkuyla "Ne yapacağız?"
Ellerimi avuçladı. "Sen sadece arkamda kal." Kafamı salladım. Bu işin sonunda sağ kalmak istiyordum.
Muhafızlardan biri Seth'e saldırmak üzere atağa geçtiğinde o yerinden zıpladı. Yanında olmama rağmen varlığından habersiz olduğum iki bıçağı belinden çıkardı ve muhafıza sapladı. Keskin uçlar muhafızın boynuna geçtiğinde müthiş bir kırmızıyla boyandı gözlerim. Sanırım adamın damarını kesmişti. Baş muhafız yüzünü ekşitti. Ne yani tepkisi bu muydu?
Seth in üzerine gelen diğer üç muhafız tereddüte düşmüş gibiydi. Harekete geçmekte kararsızdılar. Seth bu boşluktan yararlandı. Beklenmedik bir hızla üçünü de dizlerinden yaraladı. Oldukları yerde çöktüler.
Kana bulanan bıçaklarını kotunun üzerine sildi. Sonra da iyi bir manevrayla beline yerleştirdi. Hala sakindi.
Gözleri beni buldu. Rahatlamam gerektiğini söyleyen bir bakış attı. Ama bu bile rahatlamama yetmiyordu. Çünkü daha fazlası vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİDDEN İN THE SUN (Tr)
Fantasy"Seth.." diyebildim fısıltıyla. Nefes almak bile zordu. "İsmim." dedi "dudaklarından döküldüğünde hoşuma gidiyor." Fazla yakındı. Bu tehlikeliydi. Gözlerini dudaklarımın üzerine dikmişti. Elleriyle bileklerimden kavradı ve beni duvara yasladı. Ona k...