Herkese merhaba,
500 yıl sonra paylaşmış olduğum ufak bir kesit. Ben kimdim? Ne yazmıştım bunca bölüm? Nerelerdeydim? İnanın bilmiyorum ama eğer yeniden okumak isterseniz buralarda olacağım.
Okurken yorum yapmayı ve sol alt köşede bulunan "⭐" ifadesine basmayı unutmayın lütfen.
İyi okumalar :")
ARES DEMİR
"Sizi içeriye alabilmem için bunları giyinmeniz gerekiyor." Başımı ellerimin arasından kaldırıp karşımdaki hemşireye baktım, bana uzattığı steril kıyafetleri alıp saatlerdir çaresizce oturduğum koltuktan sol tarafımı tutarak kalktım.
"Teşekkürler, yanında ne kadar kalabilirim?"
"Birkaç dakika."
"Daha fazlası.." sözlerimi bitiremeden hemşire hemen söze atıldı.
"Maalesef Ares bey, bu görüşmeyi bile şuan yapmanız Hazan hanım için tehlike arz ediyor." Başımla onaylamakla yetindim.
"Beni takip edin." Hemşirenin dediği gibi onu takip etmeye başladım. Üzerimdeki kıyafetleri değiştirmem için yardım ettikten sonra Hazan'ın bulunduğu yoğun bakım ünitesine doğru ilerlemeye devam ettik.
Bulunduğu odanın kapısına geldiğimizde hemşire
"Sadece birkaç dakika." Diyerek daha yeni söylediği şeyi yineledi. Başımla onaylayıp kapıdan içeri girdim ve Hazan'ın yanına doğru yaklaştım.Vücudunu saran bir çok kablo ile öylece yatıyordu. Hastahaneye getirilene kadar iki defa kalbi durmuş, biz hastahaneye gelene kadar da acil müdahale olarak anjio ameliyatına alınmıştı. Şu an yoğun bakım ünitesinde saatlerdir uyutuluyor, yaşamsal değerlerinin normal seviyeye gelmesi bekleniyordu. Onun bu kadar kötü bir halde burada olmasını hala kabullenemiyordum. Kabloların bağlı olduğu makinelerden gelen kalp atışının sesi odanın içinde kendini belli ederken Hazan'ın elini tuttum. Solgun görünen bedeni gibi soğuktu elleri. Yaşıyordu, en önemlisi buydu. Eğer bulunmakta biraz daha geç kalınsaydı şimdi Hazan... Başımı iki yana sallayıp bu kötü düşüncelerden kendimi uzaklaştırmaya çalışıp Hazan'a baktım. Birkaç saniye öylece kalp atış sesini dinleyerek bekledim. Ona söylemek istediğim onca şey varken söze başlamak hiç bu kadar zor olmamıştı benim için.
"Ö-özür dilerim... Seni koruyamadım."
Söz vermiştim, ona ben seni korurum demiştim. Yapamadım, her defasında farkında olmada onu daha büyük bir çıkmaza sokmuştum. Çağrı komiserden bunca zaman gizemli kişi olarak bildiğimiz kişinin aslında Esra olduğunu öğrendim yaklaşık bir saat önce. Esra'nın Hazan'dan bu denli nefret etme sebebini ise hala anlayamamıştım. Nasıl olur da benim yüzümden ona bu kadar kin beslerdi ve acımasız bir insana dönüşebilirdi? İyi ama davet gecesi olanlar? O zamanlar Esra ile Hazan hiç tanışmamıştı. Bu nasıl mümkün olabilir? Peki ya Arslan amcaya gelen tehdit mesajları? Saatlerce bu düşüncelerle boğuştum durdum. Bir an önce polis karakoluna gidip detayları öğrenmem gerekiyordu ama Hazan'ı burda bu haldeyken bırakmak istemiyordum. Benim burada olduğumu fark etmeyecekti belki de ama yanında olduğumu hissederdi.
"Artık güvendesin, bundan sonra her şey daha iyi olacak. Lütfen biraz daha dayan güzelim." Geçirdiği kalp krizi sonrası onun içi toparlanmak zor olacaktı ama bu sefer onu yalnız bırakmak gibi bir niyetim yoktu. Şu an tek isteğim bir an önce yoğun bakımdan çıkıp uyanmasıydı ama elimden beklemekten başka bir şey gelmiyordu.
"Herkes burada senden gelecek güzel haberleri duymak için bekliyor Hazan. Hani küçükken..." sözlerimi tamamlamadan hemşirenin gelmesiyle yoğun bakım ünitesinin kapısı aralandı. Hemşire beni bekliyordu. Başımla geleceğimi işaret edip sözlerime devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZAN
Novela Juvenil⭐WATTYS2017 KAZANANI⭐ "Her şey telefonuma gelen bir mesaj ile başladı. Ve sonrasında devam etti." ... "Umarım bu geceki hediyenden memnun kalırsın. Daha seninle işim bitmedi Hazan. Senin yüzünden benim hayatım mahvoldu. Şimdi sıra sende." ...