Herkese merhabaa :")
Yeni bölüm ile karşınızdayım..
Multimedya : Nefes Duru
İyi okumalar :")
NEFES DURU
"Özgüüüürrrrrr" koşmaktan tıkanmak üzereyken son gücümle bağırdım. Kollarını açmış bir şekilde bedenini bırakmak üzereyken boynumdaki alçılı kolumun askısını çıkartıp sırtından sımsıkı sarıp geriye doğru çektim onu.
Özgür'ün ağırlığı ile sırtım toprakla buluşurken kolumun ağrısını önemsemeden iyice sarıldım ona. Bir, iki,üç, dört...
"Bı..rak beni" güçsüz bir şekilde çıkmıştı sesi.
"Asla.. asla.. asla bırakmam" yutkunarak konuşmaya çalışmıştım. Kolumu itelemeyi denedi ama bunu yapmaya bile gücü yok gibiydi. Alçılı kolumu fazla hareket ettiremediğim için ona sarılmakta zorlanmıştım. Kesik kesik titrek nefesler alıyordu.
On bir on iki on üç. On üç saniye olmuştu artık bırakmam lazımda ama bırakmadım onu."Nefes yalvarırım bırak beni." Gözlerinden akan yaşlarla kısık bir şekilde yakarışta bulundu. İyice sarıldım ona. Nasıl bırakırdım ki onu?
"Bırakmam. Neden böyle bir şey yaptın Özgür? " cevap vermedi. Sustu hiçbir şey söylemedi. Kolumdaki ağrıyı göz ardı edip gözlerimi sımsıkı kapattım. Havanın soğukluğu yüzünden titreyen vücudumla ona doğru biraz daha sokuldum. Ya ben yetişemeseydim? Ya ona bir şey olsaydı? Oysa bu günü hiç böyle hayal etmemiştim.
.............................
Bugünün sabahı
"Nefes nereye kızım böyle kahvaltı yapmadan?" Hızlı olmam gerekiyordu Emre'nin yanına gidecektim.
"Arkadaşım ile işimiz var anne onunla birlikte bir şeyler yerim." Hızla tek kolum ile ayakkabımın fermuarını çektim. Portmantodaki montuma uzandıktan sonra duraksadım. Bu montu nasıl giyip fermuarını çekecektim ben? Annem mutfaktan çıkıp yanıma gelince masum bakışlı çizmeli kedi gibi gözlerimi açıp ona baktım.
"Kolunu unutuyorsun Nefes. Bekle ben hallederim kızım." Kolumdaki alçı askısı yüzünden tabiki montumu tek başıma giyemezdim.
"Askıyı şimdilik çıkartıyorum ama kolunu yüksekte tutmalısın. Montunu çıkarttıktan sonra tekrar takmayı unutma Nefes."
"Biliyorum anne ilk defa alçıya alınmadı bir yerim." Diyerek gözlerimi devirdim. Neyse ki bu sefer sadece çatlak vardı. Kırılmamıştı kemiğim.
"Bir de güzel bir şeymiş gibi dile getirmiyor musun Nefes." Söylediğini cevapsız bırakarak montumu giydirmesini bekledim. Yanağına bir öpücük kondurup sırt çantamı da alıp çıktım evden. İki sokak aşağıda bulunan kırtasiyeye gitmeliydim almam gereken şeyler vardı. Kırtasiyeye gidip üç kutu boya ve üçlü fırça seti alıp çıktım.
Taksiye binerek Emre'nin atölyesini tarif ettim. Aslında iki katlı bir yerdi. Üst katı evi gibi kullanır orada yaşardı. Giriş katta ise kendi sanatsal çalışmalarını yapardı. Birkaç dakika sonra taksinin ücretini ödeyip indim taksiden. Atölyeden içeriye girdiğimde dirseklerini masaya yaslamış öylece oturan Emre'yi gördüm. Uykulu olduğu her halinden belliydi. Siyah saçları birbirine karışmış, ela gözleri kanlanmıştı.
"Selaammm" sesimi duymasıya bakışlarına bana çevirdi.
"Hoşgeldin deli kız. Neymiş bakalım bu kadar önemli olan." Dedi ve görüşmek için ayağa kalktı. Kolumu tuttuğumu fark edince duraksadı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZAN
Teen Fiction⭐WATTYS2017 KAZANANI⭐ "Her şey telefonuma gelen bir mesaj ile başladı. Ve sonrasında devam etti." ... "Umarım bu geceki hediyenden memnun kalırsın. Daha seninle işim bitmedi Hazan. Senin yüzünden benim hayatım mahvoldu. Şimdi sıra sende." ...