3. BÖLÜM

36.1K 2.2K 492
                                        

İyi okumalar :")

1 gün öncesi

Ares Demir

Aynanın karşısında kravatımı düzeltip son defa kendime baktım. Yine babam Korhan Demir'in sıkıcı davetlerinden bir tanesine katılacaktım. Neymiş efendim şirkette çalışmaya başladığım için benim de katılmam mecburiymiş. Ne kadar bu ortamlara kendimi uygun hissetmesem de annemi yani Hanife sultanı kırmamak için gidecektim yine şu sıkıcı davete.

Ceketimi de üzerime gidip arabamın anahtarını alıp çıktım evimden. Yirmi dakika uzaklıkta olan Fuat Paşa Yalı'sına trafik yüzünden kırkbeş dakikada anca gelebildim. Kapıda beni şirketin kurucularından Arslan amca karşıladı. Onunla tokalaşıp içeriye, davet alanına geçtim. Tanımadığım bir düzine insan ile Korhan Demir'in oğlu sıfatında tanışmak durumunda kaldım. Şimdiden sıkılmaya başlamıştım.

İçeride yaklaşık bir saat kadar durdum. Bu benim için bile bir başarı sayılabilirdi. Hava almak bir nevi buradan uzaklaşmak bahanesiyle sigara içmek için dışarıya çıktım. Boğaza karşı kendimi korkuluğa yaslayıp sakinliğin tadını çıkartıyordum. İçerinin gürültüsü yüzünden başımda biraz ağrı vardı. Boğazın dalgaları korkuluklara çarpıyor, çıkarttığı ses bana huzur veriyordur.
Ne kadar zamandır buradayım bilmiyorum. Bir tane daha sigara yakmaya karar verdim ve sigarayı paketinden çıkartıp dudaklarıma yerleştirdim. Tam ateşleyecek iken sağ tarafımdaki havuzdan bir ses yükseldi. Kafamı çevirip ne olduğuna baktım.

Anlaşılan birileri şimdiden alkolü fazla kaçırmıştı. Madem ağzınızla içemiyorsunuz içeyin kardeşim.

Tekrar sigarama odaklandım. Ateşledim ve bir nefes çektim. Seviyordum şu mereti. Gözüm istemsizce havuza takıldı. Ne ses vardı ne seda. Havuza doğru birkaç adım attım. Karanlıktı. Sadece ay ışığının yansıması vuruyordu suyun üzerine. Biraz daha yaklaştım havuza doğru.
Gördüğüm şey karşısında kısa bir şok yaşadım. İçerde biri vardı ve hareket edemiyordu.

Hemen kendime gelip suya atladım ve içerdeki kişiyi çıkartmaya çalıştım. Genç bir kızdı. Suyun yüzeyine çıkarttım ama nefes alamıyor gibiydi.

Ah bir bu eksikti. Bu kızın derdi neydi de havuza atmıştı kendini?

Yüzünü kaplayan saçlarını ellerim ile iteledim. Kulağımı kıza doğru yaklaştırıp nefesini kontrol ettim. Neredeyse yok denecek kadar zorla inilti şeklinde nefes almaya çalışıyordu. Bir an önce hastahaneye götürmem gerekiyor. Kızı kucağıma aldım ve Fuat Paşa Yalı'sının girişine doğru koştum.
Bu esnada kapıda Arslan amcayı gördüm. Telaşlı bir şekilde kucağımda sırılsıklam duran kıza doğru koştu.

"Hazan.. kızım" Bir dakika.Hazan mı? D-doğru duydum değil mi? Arslan amcanın kızı..Hazan?

"Nefes alamıyor Arslan amca. Hemen hastaneye götürmemiz lazım." Hızlı bir şekilde kapıda bulunan taksilere doğru ilerledik.

Hazan ve ben arka koltuğa, Arslan amca da ön koltuğa yerleşince araç hızla hareket etti.
Arslan amca elindeki çantadan birkaç şey çıkartıp bana uzattı. "Çabuk şu ilacı Hazan'ın ağzına iki defa sık. Nefes alması lazım." Elime tutuşturduğu ilacı dediği gibi sıktım. Ama hala tepkisiz duruyordu. Yüzü solgundu ve ıslak kıyafetleri yüzünden vücudunda ince bir titreme vardı. Taksi şoförüne klimayı çalıştırmasını söyledim. Böylelikle titremesi azalabilirdi.

Az evvel olanlar yüzünden epey gerilmiştim. Üzerimdeki ıslak kıyafetleri bile gözardı etmiştim. Gözlerimi birkaç saniyeliğine kapatıp açtım.Göğsümde hareketsiz yatan Hazan'a baktım. Kulağına doğru kafamı eğerek biraz daha yaklaşıp
"Sözümü ben bozmadım be zeytin gözlü." Dedim ve geri çekildim.

Hastaneye neyse ki çok uzak değildik. Birkaç dakika sonra hastanenin önüne geldik. Hemen taksinin kapısını açıp Hazan kucağımda koşmaya başladım. İçeri girer girmez "Doktor" diye bağırdım. Birkaç saniye içinde yanımıza gelen sedyeye Hazan'ı bıraktım ve müdahale odasına aldılar.

Arslan amca ellerini başının arasına almış neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Yanına gittim "Merak etmeyin bir şey olmayacaktır" diye teselli etmeye çalıştım ama içim içimi kemiriyordu. Sahi bu kızın neyi vardı böyle?

Yaklaşık yarım saat kadar müdahale odasının kapısında bekledik. Bu süre zarfında Arslan amcaya olan olayı başından sonuna kadar anlattım. Odanın kapısı açılınca içeriden bir hemşire çıktı. Durumunun şuan iyi olduğunu, kalbini zorladığını, doktor Mehmet'in birazdan daha detaylı bir bilgi vereceğini söyleyerek yanımızdan ayrıldı. Birkaç dakika sonra odadan doktor da çıktı. O da Arslan bey ile özel görüşmek istediğini söyledi.

"Ah be oğlum Ares. Sen olmasan biz ne yapardık? O an orada olmasaydın kim bilir Hazan.. Düşünmek istemiyorum. Hayatını kurtardın onun. Küçüklüğünden beri kalp hastası bu yüzden kriz geçirebiliyor aniden. Yanında ilaçları olmadığı için de bayılmış olsa gerek." dedi.

Demek kalp hastasıydı.
"Ne demek Arslan amca yerimde kim olsa aynı şeyi yapardı. Sizi daha fazla tutmayayım ben. Mehmet bey'in sizinle konuşacakları varmış. Tekrardan geçmiş olsun" dedim.

Arslan amca yanımdan ayrılıp doktor Mehmet ile konuşarak yürümeye başladı.

Kafamı sağ tarafta çevirip Hazan'ın bulunduğu odaya baktım.

Ne kadar da büyümüş ve güzelleşmişti öyle. Ten rengi yavaştan kendine gelmeye başlamıştı.

En son annesinin cenazesinden sonra görmüştüm onu değil mi?

Yaklaşık 13 yıl önce..

Bir an tereddüt etsem de odanın kapısını açtım. İçeriye girip bulunduğu yatağa doğru ilerledim. Elimi yanağına koyup vücüt ısısını kontrol ettim. Vücut ısısı normale dönmüştü. Yüzümde rahatlatmanın verdiği bir tebessüm oluştu. Kulağına eğilip
"Geçecek Hazan" dedim. Ben ne zaman geçecek dersem geçerdi çünkü. Birkaç dakika boyunca onu öylece izledim. Geçmişe dair anılar aklıma geldi.

"Ares.. ama ben daha büyümedim kiii."

Sahi hep böyle derdi dimi.
Yüzümde buruk bir tebessüm oluşunca daha fazla odada kalamayacağımı fark ettim. Odanın kapısını açtım ve son defa baktım yüzüne.

Ah be zeytin gözlü bunca yıl sonra seninle böyle mi karşılaşacaktım?

🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟
Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

Yeni bölümde görüşmek üzere :")

HAZANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin