Elimdeki bilmem kaçıncı bira şişesini de kafama diklerken oturduğum koltukta iyice yayıldım. Hiçbir ışığını yakmadığım ve saat gecenin bilmem kaçı olduğu için karanlık olan eve göz gezdirip duvardaki saate baktım. Karanlık olduğu için saati göremediğimde ofladım "Ne biçim saat bu ? Tarihi geçmiş bunun ya!" Diye kendi kendime söylenirken sehpanın üstündeki telefonumla bakıştım. Nedensizce saatin kaç olduğunu merak ediyordum. Kafamın güzel olması da bunda bir etken olabilirdi tabiki.. Bira şişesini bir kez daha kafama dikip iyice yayıldığım koltukta sehpaya uzanmaya çalıştım. Uzandım, uzandım ve uzandım. Sonuç : yere kapaklandım.
"Hay ben böyle yerin ya! Bu kadar sert yer mi olur? Bozuk bu yer!"
Elimle yere çarpan alnımı ovuştururken yerde oturur pozisyon aldım ve telefonuma uzandım. Ekranı açtığımda direk saate baktım 01.17
"Oha!" Diye bağırdım. Saatlerdir bira dikliyordum ve saat daha bir miydi? "Ne zaman sabah olacak ya? Ben sıkıldım." Diye söylenirken dudağımı büzdüm. Uzanıp koltukta bıraktığım bira şişesini elime aldığımda bitmiş olduğunu gördüm. Ağlamaklı bir sesle ofladım "Sanırım bira aşeriyorum.."derken yerdeki boş bira şişelerine baktım. Bu kadar içmiş miydim yav?
"Ayy çişim geldi.." derken zorlanarak da olsa yerden kalktım ve karanlık salonda ellerimi önümde uzatarak yürümeye başladım. Ellerim sonunda soğuk duvara temas ettiğinde sinsice sırıttım ve duvardan destek alarak tuvalet kapısına kadar geldim. İçeriye girip ışığı yaktığımda karanlığa alışan gözlerimi bir anda gelen ışık yüzünden kıstım.
"Tuvalette buz dolabının ne işi var lan?" Karşımdaki buz dolabıyla bakışırken dudağımı büzdüm "Tuvalet yerine yatak odasına mı geldim ki ben?" Diye sesli bir şekilde düşünürken ofladım. Kafam güzeldi. Ya da kafamdaki..
Yavaş adımlarla tuvaletten çıkıp kafama göre yürümeye başladım. Yolum nereye çıkarsa artık..
"Anneni kaçırayım!" Diye bir küfür mırıldanırken duvara çarptığım alnımı ovuşturdum "Alnımla zorunuz ne ya?"
Elim alnımda, tekrar yürümeye başladığımda henüz birkaç adım atmıştım ki, ayağım bir şeye takıldığında yere düştüm "Hepinizin anasını sikeyim tamam mı?" Diye bağırdım, acıyla inlerken "Alayınızın anasını sikeyim!" Her yerim ağrıyordu.
Biraz sonra gözlerimden akan yaşlar yanaklarımı ıslatmaya başladığında yerde oturur pozisyona geçtim ve başımı ellerimin arasına aldım. Düz yolda bile yürümeyi beceremeyen ben, sağlıklı bir ilişki kurmayı mı bekliyordum allahsen? Salaktım, aptaldım, sığırdım, gerizekalıydım ve kafam güzeldi.
Elimi cebime atıp telefonumu aldım ve rehbere girip en üstteki ismine tıkladım. ATEŞ..
Aradım, açmadı. Tekrar aradım, tekrar açmadı. Yine aradım, yine açmadı. Son kez aradığıma dair kendime söz verip yine aradım, yine açmadı. Az önce verdiğim söze ihanet edip tekrar aradım, bu sefer açtı.. Açması için illa kendime ihanet etmem mi gerekiyordu, yoksa kafam mı güzeldi?
"Ateş.." dedim, ağlamaklı sesimle. Karşı taraftan hiçbir ses gelmeyince burnumu çektim "Ateş ben çok kötüyüm." Dediğimde hâlâ karşı taraftan hiçbir ses gelmiyordu. Ağlamama hıçkırıklar da karışırken tekrar ona seslendim "Ateş gelmen gerek.." dedim, ağlamaklı ağlamaklı. Tekrar karşı taraftan ses gelmediğinde gözlerimi sımsıkı kapattım. Ona ihtiyacım vardı "N'olur.." dedim, acıyla "Son kez..."
Evin içini kapının zil sesi doldurduğunda yerde yattığımdan kalkmak için tutunacak bir şeyim yoktu ve kafam da güzel olduğu için bir şeyden destek almadan kalkamazdım.
O nasıl olsa bana gelmenin bir yolunu bulurdu. Yedi sene sonra bulduğu gibi..
Telefonu yüzüme kapattığında anlamıştım geleceğini. Ne kadar kızsa da seviyordu. En önemlisi, seviyorduk..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMA
Teen Fiction| İlk yangın çıktığında insanlar üzerine koşturmuş derler. Dans eden ateşin güzelliğine aldanıp kül olmuşlar.. | • • • "Su.." dedi uyarır bir ses tonunda "Ateşle oynama..Yanarsın." Meydan okumak mı? En sevdiğimden! Onun bu meydan okuyuşuna karş...