Bölüm 10 - Doğum günü

120 7 0
                                    

İntikam..İntikam uğruna bir insan nelerini feda edebilirdi ? Sırf kendi içini biraz olsun rahatlatabilmek için , sana yapılan ve doğru bulmadığın şeyin aynısını karşındaki kişiye yapmak doğru muydu ?
Nefret..Nefret nasıl bir duyguydu ? Birinden neden nefret ederdi insan ?
Aşk..Aşk nasıl bir duyguydu ?
Birine neden aşık olurdu insan ?
Birine hem aşık olup hem de ondan nefret edebilir misin ? Edemezsin..
Ya ona olan aşkından vazgeçip sadece nefret edeceksin , ya da nefretini bir kenara bırakıp aşkının peşinden gideceksin..
Peki ya ben hangisini yapacaktım ?
Ateş'i bir kenara bırakıp gidebilir miydim ? Ya da ondan böylesine nefret etmek isterken onu sevmeye nasıl devam edebilirdim ?
Onun bana yaptığının aynısını ona yaptığımda beni anlamış mıydı ? Belki de , o da benden nefret etmeye başlamıştı .
Üzülmüş olabilir miydi ? Beni anlamış , bana yaşattıklarından dolayı pişman olabilir miydi ?
Ah ! Ateş'ten bahsediyorduk..O pişman olmazdı ki..O ne yaparsa yapsın , onun için en doğrusu oydu..
Peki neden beni ya dudağımdan ya da dudağımın kenarından öpmüştü ? Hadi , tanıştığımız ilk gün beni neden öptüğünü anladım diyelim..Ama diğeri ? Tamam , Özgür'den hoşlanmıyor olabilirdi ama beni normal bir dille uyarmak yerine neden böyle bir şey yapmıştı ki ? Ya da , onun sevmediği biriyle takılmam neden onu rahatsız etmişti ?
Ben onun , ya da o benim neyimdi ki ?

Mezarlığın önüne geldiğimde duraksadım . Hafif yağmur yağdığı için etrafa ıslak toprak kokusu hakimdi . Bulunduğum yerin mezarlık olduğu aklıma gelince hafif bir ürpersem de yoluma devam ettim . Ayaklarım beni tanıdık mezara doğru götürürken gözyaşlarım ard arda akıyordu .
Karşımda Ayazımın mezarını gördüğümde mezarın biraz gerisinde bekleyip yüzüme acılı bir gülümseme yerleştirdim . Yavaş adımlarla mezara yaklaşıp tam başucuna çömeldim . Elimle toprağını avuçlarken gözümden yanağıma doğru bir yaş daha süzüldü "Ayaz ?" Dedim , ağladığım için biraz tiz çıkan sesimle "Ayaz nasılsın bitanem ?"
Onu nasıl özlediğimi kelimelerle anlatamazdım..Hiçbir kelime onu nasıl özlediğimi özetleyemezdi bile..
Ağlamaktan dudaklarımın titrediğini hissederken elime aldığım bir avuç toprağı burnuma yaklaştırıp derin bir nefes çektim içime . Sanki Ayazımın kokusu sinmişti üzerine..
"Seni çok özledim.." dedim , sessizce . Bir elimle toprağını okşarken diğer elimle göz yaşlarımı sildim "Sen bakma benim böyle ağladığıma.." dedim , burnumu çekerken "Seni görmenin verdiği mutluluk ağlatıyor beni.."
Tekrar gülümsemeye zorladım kendimi..O her şeyi hissediyordu , biliyordum..Ağladığımı anlarsa üzülürdü , dayanamazdım..Benim gözümden damlayan sadece birkaç su damlacığı için kendisini üzmemeliydi..
Çünkü o , daha sadece 7 yaşında olan bir melekti..Aslında bu toprağın altına yatalı 4 sene olmuştu ve eğer yaşasaydı şu an 11 yaşında olacaktı..Ama o , ben onu nasıl bıraktıysam öyle kalıp beni bekliyordu..Ve ben onun yanında eninde sonunda gidecektim..İşte o günü sabırsızlıkla bekliyordum..
Elimle mezar taşını okşarken hava soğumaya başlamıştı . Telaşla kaşlarımı çattım
"Üşüdün mü birtanem ?"
Üstümdeki deri ceketimi çıkarıp Ayazın üstüne örttüm..'Ayazın mezarı' demeye dilim varmıyordu..
Elimle toprağını avuçlarken "Keşke yanımda olsan.." dedim , "Keşke şimdi , şu an elinden tutup seni evimize götürebilsem.." dedim .
Bu düşünce ile gülümserken hava kararmaya başlamıştı bile..Hava mı kararıyordu ? Az önceki gülümsemem solup yüzüme korku dolu bir ifade çöktü .
Ayaz..Ayaz karanlıktan korkardı . Telaşla etrafıma bakındım "Ayaaz , Ayaz . Hadi bak karanlık oluyor kalk gidelim !" Dedim sesimi hafif yükseltirken "Ayaz sen karanlıktan korkarsın ablacım , hadi kalk evimize gidelim n'olur kalk Ayaz , n'olur kalk !"
Ağlamam daha da şiddetlenirken kafamı Ayazın mezarının üstüne koydum "Bu kadar hasret yetmez mi ablacım.." dedim "Kalk , tut şu elimi de gidelim artık.."
Her ne kadar bağırmaya çalışsam da aşırı ağladığım için sesim fısıltı olarak çıkıyordu .
Artık gitmek istiyordum..Ama Ayaz'la birlikte gitmek istiyordum..Onu burada bırakıp giderken sanki onu arkamda bırakıp gidiyormuş , ondan vazgeçiyormuş gibi hissediyordum
Gözlerimi kapatıp biraz sakinleşmeye çalıştım..
"Ayaz bugün benim doğum günüm biliyor musun ?" Dedim yine gülümsemeye çalışarak . O yanımda yokken doğum günüm olması çok zordu..Sanki bu gün ; diğer günlerden çok , sırf doğum günüm olduğu için canım daha fazla yanıyordu..
O ölmüş..O ölmüş ve benim hâlâ doğum günlerim oluyordu..Ama onun , 4 yıl öncesinden beri doğum günü olmuyordu..Tam dört yıldır her gün , onu için ölüm günüydü..Ve bu gün de o günlerden biriydi..Ama tek fark , bu gün yine onun ölüm günlerinden biri , benim ise doğum günümdü..O , bu buz gibi toprağın altında yatarken ben nasıl doğum günümü mutlu yaşayabilirdim ?
Gözüm ; kolumdaki Ayazın bana , o ölmeden önceki son doğum günümde hediye ettiği bilekliğe kaydığında yine acılı bir şekilde gülümsedim "Senin bana bu bilekliği hediye ettiğin gün , benim son doğum günümdü Ayaz . O günden sonra benim hiç doğum günüm olmadı ."
Kafamı Ayaz'ın mezarının üstünden kaldırdım ve mezar taşını okşayıp elime bir avuç toprak aldım . Ona olan özlemim ancak böyle hafifleyiyordu . Tabii ne kadar hafifleyebilirse işte..
Elimdeki toprağı yavaşça , tıpkı bir emaneti yerine koyar gibi itina ile Ayazımın mezarının üstüne bıraktım ve yine yavaşça ayağa kalkıp Ayaz'a el salladım . Hafifçe gülümseyip "Görüşürüz " dedim "Yine geleceğim.."
Arkamı döndüğümde kalbim acıdı . Sanki Ayaz arkamdan 'Abla beni de götür !' Diye ağlıyormuş , ben de bile bile onu burada bırakıyormuşum gibi hissediyordum .
Bu his tanıdıktı..Ayazın mezarına her arkamı döndüğümde bunu hissediyordum..
Gözlerimi kapatıp biraz öylece bekledim . Hâlâ gözlerimden yaşlar akmaya devam ederken mezarlıktan çıkıp evin yolunu tuttum .
Hissediyordum..Ayazımın ruhu da benimle geliyordu..
Zaten o beni hiç bırakmıyordu ki...

ATEŞLE OYNAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin