Hayatım boyunca yanlış anlaşılmaktan korkmuştum hep. Kendimi yanlış ifade etmekten.. Korktuğum başıma gelmişti işte. En sevdiğim, aptal bir yanlış anlaşılma yüzünden dün gece beni bu evde terk etmişti. Bırakıp gitmişti. Sahi, nasıl arkasını dönüp öylece gidebilmişti? Nasıl beni, bizi geride bırakıp bu evden çıkmıştı? Üstelik saçma salak bir sebepten ötürü..
Ben hep onun olmayı istemiştim. Ruhsal olarak da, fiziksel olarak da.. Ancak o, bunu anlamamıştı. Anlamak istememişti ki.. Dışarıdan, sürekli ona yüz vermeyen taraf olarak görünmüştüm. Oysaki öyle değildi. Ben de, o şeyi en az onun kadar istiyordum. Sadece tek bir sorunum vardı, cesaret.. Daha önce cesaretimi toplayıp karşısına çıkamamıştım. Evet, son zamanlarda birkaç cesaret patlaması yaşamıştım. Ama ya kapı çalmıştı ya da telefon.. Bir şekilde engel olunmuştu buna. Ama dün gece.. Dün gece de cesaretim vardı. En az ona senin olmak istiyorum dediğim günkü kadar cesaretim vardı. Ama yapamazdım işte.. Bir gün daha beklemesi gerekiyordu. Bu gün için çok güzel planlarım vardı ama şu an yanımda değildi işte. Eğer bu gün yanımda olsaydı, ikimiz de istediğimiz şeyi almış olacaktık..
Banyodan çıkmadan önce ıslak saçlarıma havlu sarıp bornozumun ipini bağladım ve elime saç kurutma makinesini alıp banyodan çıktım. Uzun, ince holde yürürken yatak odamdan gelen tıkırtılarla durdum. Kaşlarım yavaşça çatılırken sırtımı holün duvarına yasladım ve içeriyi dinledim. Ayak sesleri ve tıkırtılar geliyordu. Ne yani, eve hırsız mı girmişti? Korkuyla dudağımı ısırdım. Ardından sıkıca gözlerimi kapatıp düşünmeye başladım. Filmlerdeki geri zekalı kızlar gibi İmdat hırgız vağrr! diye çığlık atamazdım. Direk onu etkisiz hale getirmeliydim.
Yumduğum gözlerimi açıp elimdeki saç kurutma makinesini havaya kaldırdım ve yavaş adımlarla odanın girişine yöneldim. Kalbim küt küt atarken yıllardır babamla birlikte Arka Sokaklar izlediğime şükrediyordum.
Allah razı olsun Rıza Baba..
Kapının girişine geldiğimde güçlü bir çığlık atıp gözlerimi sıkıca kapattım ve elimdeki saç kurutma makinesini kafama göre bir yere savurdum. Ancak hiçbir yere isabet etmeyip üstüne üstlük birinin beni kollarımdan tutup sertçe duvara yaslamasıyla durdum. Gözlerimi açmaya korkuyordum. Karşımdaki bir hırsızdı ve şu an beni duvara yaslamıştı. Ve de şu vardı ki, banyodan yeni çıktığım için üzerimde sadece bornozum vardı. Yani kısacası kaderimin Fatmagül'e benzemesi olağandı. Her neyse.. En azından benim tecavüzcüm tek kişiydi. Grupça üzerime yardıramazlardı yani. Buna da şükür be hacı..
Az önce korkuyla yumduğum gözlerimi yavaşça araladığımda karşımda gördüğüm yüz, kalbimi acıttı. Beni gülümsetmesi gereken yüz, neden gözlerimi dolduruyordu? Bunu hak etmiş miydik? Hem de aptal bir yanlış anlaşılma yüzünden. Ah, hayır..
"Ben.. H-hırsız sanmıştım.."diye mırıldanırken gözlerimi kaçırdım. Nedenini bilmediğim bir şekilde utanıyordum..
Gözlerime anlamlı ama çözemediğim bir şekilde bakan gözleri hafifçe titrememe yol açarken dişlerini sıktığı yanaklarının kasılmasından belli oluyordu. Bu, sakallarını okşamak istememe neden olurken gözleri dudaklarıma kaydı. Bununla birlikte, şu an beni öpmemesi için dua ederken -çünkü öperse dayanmaz, ağlardım- gözlerimi kapattım.
Nefes alamadığım birkaç dakika
sonunda birkaç adım geri çekildiğinde gözlerimi açtım."Dün telefonumu burada unutmuşum. Alıp gideceğim.." diyerek soğuk sesiyle, kısa ve net bir açıklama yaptığında yavaşça olumlu anlamda kafamı salladım. Arkasını dönüp odada telefonunu aramaya başladığında yaptığım ilk şey, hızla göz yaşlarımı silmek oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMA
Teen Fiction| İlk yangın çıktığında insanlar üzerine koşturmuş derler. Dans eden ateşin güzelliğine aldanıp kül olmuşlar.. | • • • "Su.." dedi uyarır bir ses tonunda "Ateşle oynama..Yanarsın." Meydan okumak mı? En sevdiğimden! Onun bu meydan okuyuşuna karş...