"Sana o veledi kucağından indirmeni daha kaç kere söyleyeceğim?"
Ateş'in bilmem kaçıncı kez öğürmesine karşılık ona yine bilmem kaçıncı kez göz devirdim ve kollarımı kucağımdaki Kıvanç'a daha da sardım "Ya Ateş, çocuk o."
Kıvanç Ateş'e öldürücü bakışlar atarken Ateş yüzünü buruşturdu ve eliyle Kıvanç'ı işaret etti "Bu ne biçim çocuk? Resmen yavşıyor."
Ona bilmem kaçıncı kez göz devirip cevap vermek için dudaklarımı araladığım sırada Kıvanç kafasını yasladığı göğsümden kaldırıp bana baktı "Yavşamak ne demek?"
Ateş'in olduğu taraftan kahkaha sesleri yükselirken ben de gülmemek için kendimi zor tuttum. Bu çocuk büyüyünce çok canlar yakacaktı..
Ateş sonunda kahkahasını durdurabildiğinde Kıvanç'a döndü. Tam cevap vermek için dudaklarını araladığı sırada ayağına attığım tekme ile susup acıyla inleyerek ayağını tuttu. Buna karşılık ben de Kıvanç'a baktım "O kötü bir kelime. Boş ver sen onu, pis o pis.."
Kıvanç ve Ateş bana what dedin gülüm bakışını atarken dudağımı büzdüm. Bir kelime nasıl pis olabilirdi? Ateş neyse de, şuncacık çocuğa bile rezil olabiliyordum. Evet, anlatmaya gerek yok görüyorsunuz..
Şu içinde bulunduğum rezillik durumundan kurtulabilmek için aklıma gelen ilk şeyi söyledim "Hadi oyun oynayalım!"
Ateş bana bakarak yüzünü buruştururken Kıvanç hevesle ellerini çırptı "Saklambaç!"
Evin içinde saklambaç? Denemeye değer.
Kıvanç'ı kucağımdan yere indirip ayağa kalktım. Ateş'in öylece oturduğunu gördüğümde ise kaşlarımı çattım "Hadisene."
Bana tek kaşını kaldırarak baktığında dudağımı büzdüm. Evet, şimdi Ateş'i saklambaç oynamaya ikna etmem gerekiyordu. Ne? Saçmalamayın tabii ki de bu kez kadınlığımı kullanmayacaktım! Boyumun ölçüsünü almıştım, çok şükür..
Sıkkın bir şekilde oflarken Ateş'in yanına oturdum ve Kıvanç'ın duymaması için fısıldadım "Ne istiyorsun?"
Sırıttı ve o da aynı benim gibi fısıldadı "Şu veledi bir daha kucağına almayacaksın." Dediğinde yanaklarımı şişirdim "Tamam ya tamam! Ne alıp veremediğin varsa küçücük çocukla.."
Ayağa kalkıp bizi holde bekleyen Kıvanç'ın yanına gittim ve Ateş'in gelmesini bekledim. O koca poposunu kaldırması biraz uzun sürse de, sonunda yanımıza gelebildiğinde ona son kez gözlerimi devirip Kıvanç'ın sesiyle ona döndüm
"Kim sayıyor?"
Gözlerimi Ateş'e çevirdiğimde bana öyle bir baktı ki, hemen gözlerimi tekrar Kıvanç'a çevirdim "İlk oyunda sen saysan olur mu?"
Tamam, çocuk olabilirdi ama çocuk oluğu için de ona 'sen dur ben sayırım' diyecek değildim. Dakikalar boyunca evin içinde bilmem kaç tur atıp onları arayamazdım. Ateş de zaten bana attığı o bakışla saymayacağını bana anlatmıştı. Bu durumda geriye bir tek Kıvanç kalıyordu. Saklambaç oynamak isteyen de oydu zaten. Ne demiş atalarımız, gülü seven dikenine katlanır.
Tamam, biraz alakasız oldu. Her neyse.. Boşverin.
Kıvanç'ın biraz canı sıkılsa da sonunda saymayı kabul ettiğinde ona yumması gereken duvarı gösterdim. O da kafasını sallayıp duvara kapandığında koşarak odama girdim. Peşimden Ateş de odaya girdiğinde kaşlarımı çattım ve Kıvanç'ın duymaması için fısıldadım "Nereye ya?" Diye sorduğumda umursamazca omuz silkti "Saklanacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMA
Teen Fiction| İlk yangın çıktığında insanlar üzerine koşturmuş derler. Dans eden ateşin güzelliğine aldanıp kül olmuşlar.. | • • • "Su.." dedi uyarır bir ses tonunda "Ateşle oynama..Yanarsın." Meydan okumak mı? En sevdiğimden! Onun bu meydan okuyuşuna karş...