"..Hastamız gözlerini açtı , her şey normale gidiyor ."
Doktorun yaptığı , içinde geçen kelimelerin çoğunu bilmediğim açıklamanın sadece son cümlesi ile hepimiz rahat bir nefes aldık . Geceden beri buradaydık ve şu an gün aydınlanmaya başlamıştı . Hepimiz ağlamaktan bir hal olmuştuk ve aşırı uykumuz vardı ."Peki görebilir miyiz ?"
Ece'nin -evet,yan komşusuyum ayağına o da gelmişti- sorusuna karşılık doktor başını salladı "Evet , ama en azından sabaha kadar sadece bir kişi girse daha iyi olur . Hastayı fazla yormamalıyız ." Diyen ve giden doktora karşılık hepimiz birbirimize baktık . Kim girecekti ? Bizimkilere sırayla bakarken Eylül ile göz göze geldik . Hâlâ ağlıyordu ve bana olan bakışlarından Rüzgar'ın yanına onun girmek istediğini anlamıştım . Ben şahsen direk onun girmesine izin verebilirdim fakat Beren'e sormam gerekiyordu . Bakışlarımı Beren'e çevirdiğimde önce Eylül'e sonra bana baktı . Ardından gülümsediğinde ben de gülümsedim ve Eylül'e döndüm . Ona başımı salladığımda hevesle odaya girdi . Buna karşılık hiç kimse sesini çıkartmadı çünkü hepimiz Eylül ve Rüzgar arasındaki hoşlaşmayı anlıyorduk . Ah , biliyorum..Çok anlayışlı ve imanlı(!) bir çeteyiz.
• • •
Beren , Mert , Ateş ve ben-Ece sürtüğü hastanede uyuyamayacağını öne sürüp gitmişti- bulduğumuz boş bir odada birkaç saat uyukladıktan sonra Rüzgar'ın odasına gittik . Kapıyı açıp içeriye girdiğimizde gördüğümüz manzarayla hepimizin ağzı 'o' şeklini alırken ağzımdan bir "Oha !" nidası kaçtı . Eylül , Rüzgar'ın yanına yatmış , kafasını boynuna gizlemişti . Rüzgar da , kollarını Eylül'ün beline dolamış , sarılmıştı .
"Vay , vay , vay ! Günaydın , çifte kumrular !"
Mert'in sesiyle ikisi de gözlerini açıp uyku sersemi sesler çıkardı . Hepimiz kahkahaya boğulurken Rüzgar , yanında yatan Eylül'e baktı ve kaşlarını çattı "Sen ne ara geldin buraya ?"
Eylül de kaşlarını çatıp kafasını kaldırdı ve yataktan inip üstünü düzeltti "Ne ? Bana 'Gel yanıma yat , birlikte uyuyalım.' diyen sen değil miydin ?!" Diye bağıran Eylül'e karşılık hepimiz tekrar kahkaha atarken Rüzgar yatakta dikleşti "Saçmalama istersen ! Bana 'Bu koltuk çok rahatsız , yanında uyuyabilir miyim ?' diye yalvaran sen değil miydin ?!"
Buna karşılık Eylül , Rüzgar'a vurmak için elini kaldırsa da sonra hemen indirdi . Benim düşünceli kankama bak sen..
Dün gece Rüzgar , arabasıyla giderken sarhoş olduğu için bariyerlere çarpmıştı . Bizi de , o romantik ortamdan bu ormantik ortama sürüklemişti . Ama o kazaya rağmen hâlâ yakışıklıydı . Ee kimin kankası..Eylül'ün siniri yatıştıktan birkaç dakika sonra Rüzgar'ın yatağının etrafına dizildik hepimiz
"İyi misin ?"
Beren'in sorusuna karşılık , Rüzgar tam cevap verecekken Eylül konuştu "Tabi iyi ! Görmüyor musun ? Domuz gibi maşallah !"
Hepimiz kahkaha ile gülerken Rüzgar ve Eylül birbirlerine öldürücü bakışlar atıyordu ."Kardeşim şaka bir kenara , iyisin değil mi ?"
Ateş'in bu mantıklı sorusuna karşılık Rüzgar , Eylül'e kötü bakışları atmayı bırakıp Ateş'e döndü ve gülümsedi "İyiyim kardeşim ."
Biraz sohbet ettikten sonra doktorun taburcusu üzerine Rüzgar'la birlikte hastaneden çıkıp onun evine gittik . Rüzgar'ı yatağına yatırdıktan sonra Eylül ile onu odada yalnız bırakıp-Mert ile Beren eczaneden Rüzgar'ın ilaçlarını almaya gitmişti- kendime su almak için mutfağa gittim .
Suyumu içtikten sonra bardağı tezgaha bırakıp arkamı döndüğüm sırada Ateş'le karşılaştım . Arkamda olduğunu fark etmemiştim bile . Ateş bana yaklaşıp kalçamı tezgaha yasladı ve ellerini belime koydu . Ona kaşlarımı çatarak bakarken sırıttı "Bugün hiç öpüşmedik ."
Kıkırdarken ellerimi boynuna çıkardım "Sen bunun listesini mi tutuyorsun ?" Diye sorduğumda muzur bir şekilde kafasını salladı . Ardından gözlerini dudaklarıma indirip yüzünü yüzüme yaklaştırmaya başladığında kaşlarımı çattım . Rüzgar'ın evindeydik . Her an basılma ihtimalimiz çok yüksekti .
Ateş'i omuzlarından tutup durdurdum . O kaşlarını çatarken açıkladım "Ateş , Rüzgar'ın evindeyiz ." Dediğimde bıkkın bir şekilde gözlerini devirdi "Yani ? Rüzgar'ın evinde öpüşülmez diye bir kural mı var ?" Diye sorduğunda yine kıkırdadım . Bu hali çok tatlıydı ve onu öpmemek için zor duruyordum .
"Ateş , olmaz diyorum . Hadi içeri gidelim ." Deyip tezgahla arasından çıkmaya çalıştığımda vücudunu bana daha da yaslayarak beni durdurdu "Hayır..Beni öpmeden buradan dışarı çıkamazsın" dedi ve ardından sırıttı "Hem , dün bana istediklerimi yapacağına dair söz vermiştin ." Dediğinde ben de sırıttım . Dün , dünde kalmıştı değil mi ?
"O dün için geçerliydi sevgilim ."
Dedim 'sevgilim' kelimesini bastırarak . Buna karşılık tek kaşını kaldırdı ve dudaklarını yaladı "Dünü saymayacağımı sen de biliyorsun ." Dedi ve ardından vurguyla ekledi "Sevgilim."
Dudağımı büzdüm ve düşündüm . Evet . Dünü saymazdı . Çünkü o bir orangutandı . Ama..Ama sonuçta videoyu kendi ellerimle silmiştim . Yani istediklerini yapmazsam ne olurdu ki ?
Sırıttım ve alayla konuştum "Yapmazsam ne olur ? Videoyu sildim sonuçta ." Dediğimde sırıttı ve o da alayla konuştu "Son silinenler dosyasından da sildin mi , sevgilim ?" Dedi , 'sevgilim' kelimesine vurgu yaparak . Zaferle sırıttım . Bana bi alkış..
"Sildim , sevgilim ." Dedim , ben de aynı onun gibi vurgu yaparak . Buna karşılık bir an için yüzündeki alaycıl ifade kaybolsa da , aynı ifadeyi anında yine yüzüne yerleştirdi . Tek kaşını kaldırıp "Yedeklediklerimi de silebildin mi , sevgilim ?" Dediğinde gözlerimi kocaman açtım . Yedeklerini de mi almıştı ? Oha yani ! Ona 'Benimle derdin ne senin hacıdayı' bakışımı attığımda kötü çocuk kahkahası atacak sandım ama sadece sırıtmakla yetindi . Ona gözlerimi kısarak baktım . Ne ara bu kadar zeki olmuştu böyle ? Eskiden bu kadar zeki değildi oysaki ! Ya da..Sanırım hep böyleydi...Lanet olsun !
"Hadi sevgilim ."
Bana 'Ver bi alt dudak' bakışını atarken kaşlarımı çattım . Resmen her an arka fon müziği olarak İrem Derici'nin 'Senin benimle zorun ne sevgilim ?' şarkısı çalabilirdi .
Umutsuzlukla düşünmeye başladım..Eğer şu an onu öpersem yenilmiş olacaktım . Ona yenilmek istemiyordum .
Aklıma gelen ultrasüpersonik fikirle aniden dudağımı ısırdım . Eğer o beni öperse , ben yenilmiş olmazdım . Yani , her halükarda öpüşecektik değil mi ? Ha ben öpmüşüm , ha o öpmüş.. Ne fark eder ?
Gözleri anında dudağıma kayarken sırıtma isteğimi bastırdım . Yüzünü yüzüme yaklaştırırken dudaklarımızın arasında birkaç santim kala durdu . Gözlerimi kapattı ve boğazını temizleyip dudaklarını yaladı . Sakinleşmeye çalışıyor gibiydi "Bak Su.." dedi , gözlerini yavaşça açarken "Dünden beri şu deli cesaretin gerçekten beni şaşırtıyor..Ama bu son olsun . Yoksa.." dedi ve durdu . Ardından yüzümü avuçlarının içine aldı ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı . Birkaç saniye biraz önce öylece bekleyip dudaklarımızı ayırdı ve mutfaktan çıkmadan önce , yarım bıraktığı +18'li cümlesinin devamını getirdi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMA
Novela Juvenil| İlk yangın çıktığında insanlar üzerine koşturmuş derler. Dans eden ateşin güzelliğine aldanıp kül olmuşlar.. | • • • "Su.." dedi uyarır bir ses tonunda "Ateşle oynama..Yanarsın." Meydan okumak mı? En sevdiğimden! Onun bu meydan okuyuşuna karş...