Bölüm 42 - 'Her şeyin fazlası zarar.'

79 4 0
                                    

"Ya Ateş lütfen binelim." Diye ısrar ettiğimde bana alayla baktı ve çenesiyle elimdeki pembe pamuk şekeri gösterdi "Şu elindekiyle seni ciddiye alamıyorum, güzelim."

Gözlerimi devirdim "Hiçbir şeye binmeyeceksek neden geldik ki?" Diye sızlandığımda omuz silkti "Gelmek isteyen sendin."

Sıkıntıyla ofladım. Gerçekten de ruhu yaşlıydı. Ona kaşlarımı çatarak baktım ve dil çıkardım "Ben oynamıyorum." Diye homurdanıp ona arkamı döndüm kollarımı göğsümde birleştirdim. Buna karşılık arkamdan önüme geldi ve gözlerini devirdi "Kızım niye çocuk gibi davranıyorsun? Oyun oynamıyoruz ki zaten." Dediğinde ona sinirle baktım ve omuz silktim "Bana ne." Diye homurdanıp yere oturduğumda gözlerini büyüttü "Ne yapıyorsun ya? Yere oturmak nedir?" Diye sorduğunda onu umursamıyormuş gibi yaptım ve gözlerimi çevrede gezdirdim. Çoğu insan yerde oturan beni parmağıyla gösterip gülüyordu ama umrumda değildi. O dönmedolaba binecektim! Her ne olursa olsun.

"Tamam, kalk rezil ediyorsun beni." Deyip kolumu tuttu "Kalk bineceğiz, tamam kalk."

Beni kolumdan tutup ayağa kaldırmasına izin verirken şirince sırıttım ve küçük bir çocukmuş gibi elini tuttum "Hadi gidelim." Deyip onu çekiştirmeye başladığımda durdu ve bana kaşlarını çatarak baktı. Ne olduğunu anlayamadığım için ona sorarcasına baktığımda dudağını büzdü "Çocuk gibi davranma." Dediğinde üzülmüş gibi yaptım "Neden? Rahatsız mı oluyorsun?" Diye sorduğumda omuz silkti "Hayır. Sen fazla tatlı oluyorsun." Deyip beni elimden tuttu ve dönmedolaba doğru çekiştirmeye başladı. Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken beni çekiştirmesine izin verdim. Bana tatlı olduğumu söylemişti. Tipini yediğim ya!

Ne? Tipini yediğim mi? Ne bulursan ye zaten sen. Sonra 'ben neden kilo aldım?'

İç sesime, içimden küfür edip kahkaha attığımda Ateş, dönmedolabı kontrol eden adamın yanından geliyordu "Hayırdır?" Dedi, küçümser bir edayla "Neden gülüyorsun?" Diye sorduktan sonra önce beni bindirip ardından da kendisi bindiğinde dönmedolap hareket etmeye başladı.

"Bana, fazlasıyla tatlı olduğumu söyledin." Dedim, hâlâ sırıtırken. Dönmedolap yavaşça yükselmeye başlarken o da sırıttı "Her şeyin fazlası zarar güzelim." Dediğinde sırıtışım yüzümde soldu. Bir iltifat ettikten hemen sonra o iltifatın sevincini kursağımda bırakıyordu. Hayır yani, bir iltifat ediyorsun sus, otur. Niye sıçıp sıvıyorsun?

Sinirle bakışlarımı ondan alıp dönmedolap bayağı yükseldiği için ayaklarımın altındaki şehre çevirdim. Birkaç dakika susup dışarıyı izledikten sonra dönmedolabın durmasıyla gözlerimi büyüttüm. Etrafıma baktığımda en üstte olduğumuzu anladım ve bu da benim götümün tutuşmasına neden oldu.

"Ateş.." diye mırıldandığımda sırıtarak bana döndü "Güzelim?"
Aşağı bakmamaya çalışırken yanımda oturan Ateş'e doğru kaydım "Neden durduk?" Diye sorduğumda umursamazca omuz silkti "Ben söyledim."

Kaşlarımı çatıp ona baktığımda sırıttı. Buna karşılık derin bir nefes aldım "Neden?" Diye sabır dilercesine sorduğumda bilmem kaçıncı kez umursamazca omuz silkti "Çünkü öpüşmek için zamanımız olması gerekiyordu." Dediğinde ona anlamazca baktım. Buna karşılık bu kez ben umursamazca omuz silktim ve bakışlarımı ondan alıp dışarıya çevirdim "Öpüşmeyeceğiz ki." Dediğimde tek kaşını kaldırıp yerinde kıpırdandı ve bana hafifçe eğilip alayla konuştu "Neden?"

Omuz silkip umursamazca etrafı izlemeye devam ettim "Bu günlerde çok öpüşüyoruz.." dedim, onu taklit ederek "Her şeyin fazlası zarar."

Bir anlık da olsa yüzünün aldığı ifade komiğime kaçsa da gülmedim. Eğer gülersem ciddiliğim bozulurdu ve bu, şu an isteyeceğim sondan ikinci şeydi. Sonuncusu ne miydi? Tabii ki de sonuncusu, şu an şu yükseklikten yere çakılmaktı. Hem de Ateş tarafından. O haberlerde gördüğümüz sevgili kurbanı kızlardan olamazdım!

ATEŞLE OYNAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin