"Bak gerçekten bu parti sana iyi gelecek.." dedi Beren ve elini dizimin üstünde duran elimin üzerine koyduktan sonra içten bir şekilde gülümsedi "Güven bana."
Dudağımı büzdüm ve gözlerimi karşımda oturan Eylül ve Beren arasında gezdirdim. Rüzgar'ın komşusu Ece-hani şu sürtük olan, eteğinden götü gözüken fahişe- bir parti düzenliyordu ve Rüzgar'ı da davet etmişti. Rüzgar da haliyle bizi çağırmıştı fakat ben gitmeyi düşünmüyordum. Bundan birkaç gün önce olsaydı belki gidebilirdim ama..Ama Ateş'le uyuduğum geceden sonra, yeni düzene koyduğum hayatım yine boktan bir hal almıştı ve ben iyice ruhsuzlaşmıştım. Gece onunla birlikte uyuyup sabah olunca onu yanımda görememek, yaklaşık dört buçuk saat kesintisiz ağlamama neden olmuştu ve o günden bu yana kendimi neredeyse hayattan soyutlamıştım.
Tam onlara gelmek istemediğimi söyleyecekken Eylül yüz ifademden reddedeceğimi anlamış olacak ki, lafımı ağzıma tıktı ve kendisi konuştu "Bize yeniden başlama sözü vermiştin. Eğer sözünü tutmazsan ve biraz daha etrafta ruhsuz ruhsuz dolanmaya devam edersen, net ağzına sıçarım. Bu yüzden gelmek zorundasın."
Eylül'ün bu tehdidi üzerine alt dudağımı sarkıttım ve Eylül'den daha yumuşak olan Beren'e döndüm. Yine bir şey söylemek için dudaklarımı araladığım sırada bu kez Beren lafımı ağzıma tıkarak parmağı ile Eylül'ü gösterdi "Yeterince açıklayıcı olduğunu düşünüyorum." Dedikten hemen sonra ikisi de yüzüme bile bakmadan ayağa kalkıp kapıya yöneldiklerinde ben de ayağa kalktım ve onlara seslendim. Buna karşılık durdular ve bana döndüler. Evet, yeteri kadar açıklayıcı olmuştu.
"Nereye gidiyorsunuz? Daha akşam için giyeceğim elbiseyi seçmedik?" Diye gülerek konuştuğumda ikisi de aynı anda bakıştılar ve yine aynı anda güldüler "Gel buraya küçük fahişe.."
• • •
Rüzgar arabayı, iki katlı ve büyük bahçeli bir evin önünde durdurduğunda başımı yasladığım camdan kaldırdım. Arabanın kapısını açıp indiğimde baygın gözlerle evin bahçesinde müzik eşliğinde eğlenen insanlara baktım. Onlar mı salaktı, ben mi fazla ruhsuzdum?
Rüzgar kolunu omzuma atarak kendi ile birlikte benim de eve doğru yürümemi sağlarken Mert, Beren ve Eylül de arkamızdan geliyordu
"Elbisenin yarısı nerede senin?" Diye, kulağıma doğru fısıldadığında küçük çaplı bir kahkaha attım "Ne o? Yine abi-kardeşçilik mi oynuyoruz?" Diye sorduğumda kaşlarını çattı, canım abiciğim(!) "Sus kız!" Diye çirkefleşti hemen "Zaten bir tek sen değilsin.." deyip hafifçe arkasına baktığında gözlerimi kocaman açıp sırıttım "Sen yoksa Eylül'ü-" diye başladığım sırada eliyle ağzımı kapattı "Seni küçük sürtük, kes sesini!"
Elini ağzımdan çekerken kahkaha attım "Sanki birbirinizden hoşlandığınızı bilmiyoruz.." diye kendi kendime homurdandığımda tek kaşını kaldırdı "Eylül sana bu konuda bir şey mi söyledi?" Diye sorduğunda dudağımı ısırdım. Eylül bana herhangi bir şey söylememişti fakat benim böyle söylemem Rüzgar'ın yanlış anlamasına neden olabilirdi ve bu benim isteyeceğim en son şey bile değildi "Hayır, benim kendi düşüncem.." dedim, omuz silkerek "Hâlâ sevgili olamamanıza şaşırıyorum." Dediğimde ibnece sırıttı. Bu sırıtış.. Bu sırıtış.."Yoksa oldunuz mu?!" Diye öğürdüğümde yüzünü buruşturdu "Niye bağırıyorsun kızım? İnsan gibi sorsan cevap vermeyecek miyim sanki?" Dediğinde gözlerimi devirdim. Bir an önce cevabımı almak istiyordum. Eğer sevgili olmuşlarsa bunu bana söylemedikleri için aralarını bozacaktım. Evet, bunu kesinlikle yapacaktım.
"Söyle!" Diye bağırdım ve "Sevgili oldunuz mu?" Diye tekrarladım sorumu. Buna karşılık yüzüne tekrar o ibne sırıtışını ekledi ve konuşmaya başlamadan önce dudaklarını ıslattı "Yani sevgili olmadık da.." dediğinde ona beklentiyle baktım. Sevgili olmanışlarsa ne yapmışlardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMA
Teen Fiction| İlk yangın çıktığında insanlar üzerine koşturmuş derler. Dans eden ateşin güzelliğine aldanıp kül olmuşlar.. | • • • "Su.." dedi uyarır bir ses tonunda "Ateşle oynama..Yanarsın." Meydan okumak mı? En sevdiğimden! Onun bu meydan okuyuşuna karş...