3.Bölüm: Tahir 'siz Bir Hayat
Dakikalardır beyaz odadayım ve boş boş oturuyorum. Can bana telefonumu verdi. Tahir'in vermesini istediğini söylemiş. Benim şimdi annemi ve babamı aramam gerekiyordu ama yapamıyorum. Bir buçuk haftadır onlardan ne bir mesaj vardı ne de bir cevapsız arama! Cidden mi? Cidden mi bu kadar değersizdim? Bu kadar mı sevilmeye layık değildim? Sol gözümden düşen yaşı ani bir hareketle sildim. Ne yapmalıydım? Kısa bir mesaj attım.
*Nefes: Bilmiyorum öğrenmek istiyor musun ama ben iyiyim anne.*
Telefonu yatağa bıraktığımda içeri Can girdi. Gözlerime bir şey dercesine bakıyordu. Ne dediğini anlamıyordum ki? Kimse bana Can gibi bakmamıştı ki! Onun gibi saf ve beni düşündüğünü belli eden şekilde...
"Nefes. Gidiyoruz."
"Ne?"
"Evine gidiyorsun ailenin yanına." Ona hafif bir tebessüm ettim ve başımı olumlu anlamda salladım. Hem ne bekliyordum ki ömür boyu Tahir'i iyileştirmeyi mi? Mafyayı iyileştirmeyi mi? Kötü o kötü!
Zoraki bir tebessümle "Çok sevindim. Özlemiştim onları." dedim. Annem ve babam bile diyemezken özlemek saçmaydı. Bana inanmamışa benziyordu. Zoraki gülümsediğimi anlamış olacak ki bir adım atıp kollarını açtı. "Seni sevdim Nefes. Bir kucağını alırım." Gözünü kırpması bana güven veriyordu.
"Ben de seni sevdim Can. Bir kucağını alırım."
İkimiz de birbirimize sıkıca sarıldık. Uzun zaman sonra ilk defa birini tanıdığım için mutluydum. Ben Can'ı tanıdığım için çok mutluydum. Kalbim çok mutluydu. Birbirimizden ayrılınca yatağın üzerindeki telefonumu eline aldı ve bir şeyler yaptı. İnanın ne yaptığını merak etmiyorum. Birkaç saniye daha uğraştıktan sonra telefon ekranını bana çevirip "Bak benim numaramı ve Tahir abimin numarasını kaydettim. Eğer bir şey olursa çekinme ara" dedi. Onun cümlesi ile yüzümde bir tebessüm oluştu. Can ile arkadaş kalmaya devam etmeyi gerçekten istiyordum. Belki Tahir'i de durumunu sormak için arardım. Sonuçta ben doktordum ve Tahir de bir hastaydı. Can "Sen şimdi uyu. Yarın sabah seni evine bırakacağım. Tamam, mı?" dedi. Ben Can'ı onaylar bir şekilde kafamı salladım ve ona yine sıkıca sarıldım. O odadan çıktığında ben de kendimi yatağa attım. Yarın olacaktı ve her şeyi geri de bırakıp normal hayatıma dönecektim. Tahir 'siz bir hayata başlayacaktım...
***
"Can ben halledeceğim dedim uzatma." Duyduğum ses Tahir'e aitti.
Bağırıyor gibiydi ama bağırmıyordu.
Sesi sinirli gibiydi ama değildi.
Ben bu adamı çözememiştim ve de çözemeyecektim. Hem nerede çözeyim ki sanki bir daha göreceğim. Bugün Tahir hikâyesi benim için bitecek. Telefonumu cebime sıkıştırıp odadan çıktığımda salonda sadece Emre ve Tahir vardı. Hâlbuki ben koruma falan bekliyordum. Gözlerimi Tahir'den çekip Can'a çevirdiğimde konuştum. "Can gidelim mi artık?"
Tahir sanki dediğim kelimelerden rahatsız olmuşa benziyordu. Ya da benden rahatsız olmuştu. Bir fazlalıktan kurtuluyordu işte daha ne olsun. Elbet bir gün herkes benden kurtulacaktı. En yakında bir gün. Hayatım boyunca böyle düşünmek istemiyordum. İnsanlar benden kurtulmak istiyor diye düşünmek istemiyordum. Onların iyi ki de Nefes ile tanışmışız demelerini istiyordum. Âmâ olmuyordu işte. Hiçbir şeyin olmadığı gibi bu da olmuyordu. Nedeni yoktu? Sadece olmuyordu? Ben nedenini sorgulamamayı yıllar önce öğrenmiştim. Sorguladıkça çamura gömüldüğüm günleri hatırladıkça nedeni sorgulamayı bırakmıştım. Can önce Tahir'e baktı sonra da "Nefes... Gidiyorsun ama seni Tahir abim götürecek. Benim çok fazla işim var da. Hatta ben kaçtım bile." dedi can havliyle. Ne diyordu bu ya? Daha dün seni ben götüreceğim derken işi gücü yok muydu? Merdivenlerden inerken son anda konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Nefes'im
Fanfiction"Ve siyahtan daha karanlık renkle tanıştım o an. Yenilmişlik rengi." Bir bebek doğar, ağlar. Karnı acıkır, ağlar. Altına yapar, ağlar. Annesini özler, babasını özler ağlar. Korkar, canı yanar, ağlar. Ben de çok ağladım. Bu gece ben de çok ağladım...