GÜZEL BİR BÖLÜM OLDU. UMARIM SEVERSİNİZ.
OY VERİP YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN…
27.Bölüm: Kokular Unutulmaz Derler…
-Tahir-
Ya bu çocuk cidden geri zekâlı. Bakın bu konuda çok ciddiyim. Bir insan her daim mal olmaz ki. Zaten Nefes' i de yalnız bıraktım. Eminim şimdi uyuyordur. Çünkü bu aralar hep uyuyordu. Doktora gidelim diyordum ama beni reddediyordu. Yaşadıkları şeyler zaten berbat şeylerdi. Hiç bir suçu olmamasına rağmen böyle bir hayat yaşıyordu! Ama bitmişti. Sonumuz ne olurdu bilmiyorum ama ben ömrümün yettiği yere kadar onunla olacaktım. Onu güldürecektim. Doğduğu gün ölmesi gerektiğine inandırmıştı kendini. Yıkamıyorduk bu düşünceyi. Gülse de içinde bir yerde bi burukluk vardı. Normal miydi? Peki, o yara hiç iyileşmeyecek miydi? İyileşecekti. İkimiz birlikte iyileştirecektik. Birlikte yapacaktık. Bunu başarabilirdik. En azından bunu yapabilirdik.
Bahçeye geldiğimde arabayı arkamda bırakıp elimde poşetler ile eve girdim. Kapıya bir kaç kere vurduğum halde açan yoktu. Gerçekten uyuyordu demek ki! Dün gece uyuyamamıştık. Ama Nefes' e gece uyuyup uyumamız fark etmiyordu. Neyse ki anahtarım vardı. Elimdeki poşetler ile mutfağa gittim. Meyveleri yerleştirirken aynı zamanda Nefes' e de sesleniyordum ama ses vermiyordu. Elimdeki işi bir kenara bırakıp yatak odasına gittim. Hep o şaka yapacak değildi ya biraz da ben şaka yapmalıydım değil mi?
Yatak odasının kapısını açtığımda yatağın üstünde tuhaf bir halde oturan Nefes' i gördüm. Neyi vardı böyle? "Nefes?"
Kafasını yere eğdiği için yüzünü göremiyordum. Hızlı adımlarla ona giderken o bir an da yüzünü bana çevirdi. Burnu, burnu kanıyordu. Ne olmuştu? Ne olmuştu da böyle olmuştu? "Nefes... Burnun" dediğim anda sağ elinin tersiyle burnundan akan kanı sildi. Kan yüzüne ve eline bulaşırken o konuştu.
"Saatlerdir buradayım. Burada böyle bekliyorum" Gelmiştim işte. Neyi bekliyordu? Yanına yaklaşmama dahi izin vermeyen bakışları vardı gözlerinde. Âşık olduğum gözlerde beni istemeyen bakışlar vardı. Âşık olduğum bakışlar bunlar değildi, Nefes ’in gözlerindeki bakışlar değildi. O yatakta ben ise ayaktayım. "Nefes... Neyi bekliyorsun? Geldim işte. Buradayım."
Ben onun yanına gitmek için bir adım atmıştım ki o bir anda ayağa kalktı. "Gelme! Sakın gelme! Ben gitmeyi bekliyorum. Seni değil, senden gitmeyi bekliyorum. Senden gitmeyi…"
Anlamıyorum. Ya cidden anlamıyorum. Sabah iyiydik daha. Mutluyduk. Aramızda kötü giden hiç bir şey yoktu. "Nefes... Ne oldu? Ha! Anlat hadi."
"Biliyorum her şeyi. Biliyorum. Daha ne kadar saklayacaktın Allah'ın cezası. Ha! Daha ne kadar saklayacaktın? Ya sen iki kişiyi nasıl idare edersin ya! Gerçekti de mi ya! Benimle boşanırken sevgilime gidiyorum derken her şey gerçekti. Aptalım ya! Sana inandım. Senin yalan kokan cümlelerine inandım." Karşımdaki kimdi Nefes miydi? O muydu cidden! Neler diyordu öyle! İyi olmadığına hem fikirdim artık. "Neyi biliyorsun Nefes? Saçmaladığını farkında mısın?"
Burnunda ki kan tekrar akmaya başladığında artık onu dinlemeden yanına gittim. Hem ruhsal hem de fiziksel olarak iyi değildi. Ben bir adım attıkça o benden daha da uzaklaşıyordu. En sonunda onu çekip sarıldığımda o da sanki saatlerdir kendini tutmuş gibi ağlamaya başladı. "Ben sana güvendim. Ya ben ilk defa âşık oldum ve güvendim. Aşk güvenmek değilse neydi peki! Bari sen yapmasaydın? Bari sen ya. Sen. Sevdiğim adam. Senin onlardan ne farkın kaldı ha? Ne! Keşke söyleseydin. Ya da bırakıp gitseydin. Dün gece ömrümün sonuna kadar derken eğleniyor muydun iyi? Güldürüyor muydum seni?"
Yumruk yaptığı elini göğsüme vururken ben ne olduğunu anlamamıştım. “Benim kalbim yine paramparça. Yine kırık dökük. Yine ağlıyorum. Yine... Yine... Çünkü ben mutluluğu hak etmiyorum. O gün daha doğduğum gün ölmem gerekirdi."
Artık fısıldamaya başlamıştı. Ellerimi yanaklarına getirdim ve yüzünü avucumun içine aldım. "Bi tanem! Ne oldu? Anlat hadi."
"Bi tanem öyle mi? Senin bi tanen orda. Aç. Aşkınızı haykırmış. Sana aşkınızı haykırmış." Bilgisayarı önüme attığında bilgisayarı açtım ve onu gördüm. Beren'di bu. Bana video mu göndermişti. "Dur sen yorulma. Ben açıyım."
"Tahir. Tatlım. Yaşadığımız onca şeyden sonra bu veda bize yakışmadı. Biz bir vedayı hak etmiyoruz. Ama merak etme! Yakında İstanbul’dayım. Ve yanına geleceğim. Ben gelene kadar kendine iyi bak. Zaten sonra ben sana iyi bakacağım. Hahaha. Yakında görüşürüz tatlımmm...”
Ne yapmıştı? Allah’ın cezası ne yapmıştı. Nasıl onca şeyden sonra mesaj atabilirdi! Bana yaşattığı şeylerden sonra nasıl bu kadar yüzsüz olabilirdi. “Ne oldu sustun? Yoksa sana bu kadar âşık olduğunu bilmiyor muydun? Ya da daha iyi bir fikrim var! Onun güzelliği gözlerini mi büyüledi?” biraz durdu ve bir adım uzaklaştı benden. Burnundaki kanın akışı biraz daha hızlandı. Yine elinin tersi ile kanı temizledi ve konuşmasına devam etti. “Söylesene Tahir! Hangimiz ikinci kadınız? Hangimiz sonradanız! Ama ne fark eder ki! Sen beni de o kadını da kandırdın. Kim olduğumuzun hiçbir önemi yok! Sen şu kalbine iki kişiyi sığdırabileceğini sandın ya! Sen bu kadar aptal, aptal oldun ya, işte sen, sen…”
Cümlesine devam edemedi. Derin derin nefesler almaya çalışırken onu çekip sarmak istedim. Ama o dokunmama bile izin vermiyordu. O dokunmamı bile istemiyordu. “Nefes ’im…” deyip ona sarılmak için bir adım atmıştım ki o bir adım geri gitti. “Nefes ‘im deme bana! Deme! Şimdi daha kötüyüm mutlu musun? Bulutların üstünden yere çakıldım. Kötüyken kötü olmak zor değil. Çünkü kötüsün. Kötü. Bitmiş haldesin. Ama sen geldin. Sen geldin ve beni, beni bulutların üstüne çıkardım. Ama şimdi öldüm ben öldüm. Doğduğum gün ölmek istiyorum demiştim ya yalanmış. Koca bir yalan! Ama var ya keşke o düğün günü ölseydim. Benden vazgeçmediğin gün ölseydim. Ölüp gitseydim. Gitseydim de sen mutlu olsaydın. Sen o kadınla mutlu olsaydın!”
Kapıyı açıp çıkarken onun bileğini kavradım. Diğer eliyle gözyaşını silerken sadece “gitme” diyebildim. Çünkü giderse ben de biterdim. Giderse biterdim. “Ya ben ölüyorum burada. Senin gözünden bir damla bile dökülmemiş. Senin gözünden tek bir yaş düşmemiş. Ağla ya! Lanet olsun ağla. Geri zekâlı ağla artık. Üzül artık. Birazcık üzül. Birazcık bit. Bak ben nasıl bittim ya! Sen de bit. Eksil yavaş yavaş. Beni üzdüğün için ağla. Öl. Ya sen bi öl ya! Benim gibi öl. Çünkü insanlar ölür. Ağlar. Biter. Eksilir. Benim gibi. Benim gibi. Âmâ sen maşallah duvar gibisin. Ben o duvara çarpmaktan yoruldum artık. Nefes alamıyorum. O duvara çarpa çarpa nefesim kesiliyor.”
Ağlamadığımı mı sanıyordu? Bitmediğimi mi sanıyordu? Eksilmediğimi mi sanıyordu? Ben bitiyordum, ağlıyordum, eksiliyordum. Her gün kalbimdeki sevinç bitiyordu. Her gün gözyaşlarım kalbime dökülüyordu. Her gün kalbimdeki mutluluk eksiliyordu. Anlatamazdım. Ya anlatamazdım. Onu geçmişimle yüzleştiremezdim. Ben bile unutmak için neler vermiştim? Nelerimi kaybetmiştim. Anlatamadım. Eğer anlatırsam o da kaybederdi. Bunu göze alamazdım. Eğer çok seviyorsanız, yapamazsınız, üzemezsiniz onu. Bende üzemem. Önce salondan geçti sonra dış kapıdan ve bahçeye geldi. Onu belki durdurmak için ama durduramayacağımı bile bile peşinden gittim. Bahçenin ortasına geldi. Son kez dedim. Son kez konuş. “Nefes… Gitme. Ne olursun gitme!”
Oluyordu. Dönüyordu. Gittiği yolu tekrar döndü ve karşımda durdu. “Son kez…” dedi “Son kez bunu yapmama izin ver.” Anlamadan ona bakarken önce gözlerini kapattı sonra o dudaklarını dudaklarıma değdirip kokumu içine çekti. “Kokular unutulmaz derler. Seni unutmak istemiyorum. Bana yaşattığın onca şeye rağmen seni unutmak istemiyorum. Dudaklarının nemini, kokunu, yüzünün her karışını…”
Benden bir adım uzaklaşıp gözlerini araladı ve eli parmağına gitti. Bu yüzükler neden parmaklarımızda diye bana bağırırken bile hala parmağında olan yüzük şimdi olmayacaktı. Parmak ucuyla tuttu yüzüğü ve avcumun içine bıraktı. Parmakları parmaklarımdan kayarken o çoktan gitti.
O sırada Defne’nin arabası görüş alanıma girdi. Defne arabadan inmeden Nefes onun arabasına binerken Barış’ı yanımda gördüm. O da benim gibi yere oturdu ve konuşmamı bekledi.
“Geri dönüyormuş!”
“Kim?”
“O!”
“O kim lan!”
“Beren geri dönüyormuş.”
“Hassiktir. Efsane geri mi dönüyormuş?”
&&&
-Nefes-
Açıklama bile yapmadı. Sustu. Tek bile söylemedi. Oysa yok öyle bir şey dese. Yanlış mesaj dese. Mesajda kadının Tahir demesine rağmen Tahir inkâr etse size yemin ederim ki inanırım. Size yemin ederim ki inanırım. Çünkü ihtiyacım var. Benim Tahir’e inanmaya ihtiyacım var. Belki yalanına belki gerçeğine ama benim Tahir’e inanmaya ihtiyacım var. Son kez öptüm onu. Son kez kokladım. Unutmamak için. Tahir’i unutmamak için. Şimdi ise Defne’nin arabasındayım. Hiçbir şey demedi. Sadece arabayı evine sürüyor. Geldiği yolu benim yüzümden geri dönüyor.
“Aldatıyormuş.” Dedim anlatmaya ihtiyacım olduğunu bilerek. “Tahir beni aldatıyormuş. Belki haftalardır belki aylardır. Belki de benimle boşanmak isterken bile. Başka kadın olduğunu söylerken bile. Defne bunu nasıl yaptı ya! Bunu nasıl yaptı! O biliyor. Tahir. Nasıl yaralı olduğumu biliyor. Nasıl her gün öldüğümü biliyor. Doğduğum gün ölmek istediğimi biliyor. Ama ben o gün ölmek istemiyormuşum. Ben o gün değil düğün günü ölmek istiyormuşum. Keşke benden vazgeçseydi. Keşke o gün benden vazgeçseydi de ben o gün ölseydim. Keşke.”
Cevap vermedi. Ama ben nefes almakta zorlandığım an camı açıp nefes almaya çalıştım. “O senden vazgeçti zaten.”
Defne’nin cümlesi ile birlikte bakışlarımı ona çevirdim. “Ne?”
“Bak Nefes! Bunu sana söylemeyecektik. Bak. Gerçekten ama madem öğrendin her şeyi.” Her şey derken! Bilmiyordu değil mi? Beni aldattığını bilmiyordu. Bilmesin ya! Ne olur! Bilmesin. Kaldıramam. Bunu kaldıramam. “Yoksa sen. Biliyor muydun? Hayır ya! Bilme! Tamam, mı Defne bilme!”
“Hayır! Hayır Nefes. Seni aldattığını bilmiyordum. Bilsem söylerdim gerçekten. Anında söylerdim. Çünkü böyle bir şey saklanmaz. Bunu sen öğrettin bana. Daha lise de sen öğrettin.”
Haklıydı. Ben öğretmiştim. Onun sevgilisi onu aldattığını öğrendiğim gün Defne’ye söylemiştim. Peki, o ne biliyordu? Ne söylemeyecekti!
“Peki, ne o zaman? Ne?”
“Nefes… O senden vazgeçti. Senin düşündüğün kadar cesur olmadı.” Algılayamıyorum. Size yemin ederim ki algılayamıyorum.
“Defne doğru dürüst anlat şunu.”
“Tamam, anlatacağım ama sakin ol. O gün sen hastanede iken. Komada olduğunu söyledi doktorlar ama Tahir fişinin çekilmesini istedi. Duydum bunu nefes. Kulaklarımla duydum. Eğer biz engel olmasaydım. Bekle demeseydik sen…” devam edemedi. Acı çektiğini görüyordum. Bende çekiyordum. Bende acı çekiyordum. Ben sadece benden vazgeçmediği için tutunuyordum bütün şeye. Savaşmamın tek sebebi buydu. Tek sebebi bu! Oysa şimdi ne öğreniyorum. Şimdi ben Tahir’in benden çoktan vazgeçtiğini öğreniyorum. “Durdur!”
Bağırarak kurduğum cümle ile Defne başını bana çevirdi. “Ne?”
“Arabayı durdur.” Durdurması gerekirken aynı hızla yola devam etti. Durdurması lazımdı. Nefes almam lazımdı. Gerçekle gerçekten yüzleşmem lazımdı. “Sana arabayı durdur dedim.”
“Olmaz Nefes. İyi değilsin sen?”
Kim benden iyi olmamı bekliyordu ki! Allah aşkına kim iyi olabilirdi. Kim? “İyi mi? Ya ben çok iyiyim. Kocam beni aldatmış. Kocam beni gerçekten aldatmış. Ama önce benden vazgeçmiş. Önce benden vazgeçmeyi denemiş. Kimse bana iyi olmaktan bahsetmesin. Tamam mı?”
Defne’nin oturduğu tarafa doğru atılıp direksiyonu kavradığımda araba zikzak çizmeye başladı. Karşımızdaki arabalar bize korna çalarken Defne’nin ayağı hala gazdaydı. O sırada karşımızdan galen tır bizden kurtulmak için bir şey yapmadı. Hiçbir şey yapmadı.
Ve kulaklarıma sadece sonsuz bir korna sesi duyuldu. Yüzüm acıdan kıvranırken gözlerimi son kez açtım ve Defne’ye doğru hareket etmeye çalıştım. Elimi zorla kaldırıp onun yüzüne tutarken gözlerim benden istemsiz kapandı bir daha açılmamak üzere. Ama son kez bir adam sesi duydum.
“Çok kötü çarpmışlar. Çok kötü!”
&&&
NE YAPIYORSUNUZ? BEN BİRAZCIK AĞLIYORUM. BÖLÜM MALUM. SİZE ACI BİR GERÇEK DEMİŞTİM YA O DİĞER BÖLÜM YA Bİ SONRA Kİ BÖLÜM AÇIĞA ÇIKACAK. AMA VAR YA! KÖTÜ YA! KEŞKE ŞİMDİ ANLATABİLSEM AMA SÜPRİZ OLSUN İSTİYORUM. ÇÜNKÜ SÜPRİZLERİ SEVERİM BEN. SİZİN SEVDİĞİNİZ GİBİ.
BÖLÜM HAKKINDA FİKİRLERİNİZİ BURAYA YAZIN.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Nefes'im
Fanfiction"Ve siyahtan daha karanlık renkle tanıştım o an. Yenilmişlik rengi." Bir bebek doğar, ağlar. Karnı acıkır, ağlar. Altına yapar, ağlar. Annesini özler, babasını özler ağlar. Korkar, canı yanar, ağlar. Ben de çok ağladım. Bu gece ben de çok ağladım...