22.Bölüm: Bugün Ölemem…
Birçok kere öldüğümü düşündüm ve birçok kere ölmek istedim. Ortaokulda, lisede, üniversitede, hastanede, evde. Hayatımın her yerinden ölüm ile bir bağım oldu. Ortaokulda notum düşük geldi ölmek istedim. Lisede gruplardan dışlandım ölmek istedim. Üniversite de dekan derse almadı ölmek istedim. Hastanede zor hastalar geldi ölmek istedim. Evde annem ve babam benden nefret ettiklerini söylediler ölmek istedim. Bu böyleydi. Ben hep ölmek istiyordum. Ama bugün ben bugün ölemem. Böyle Tahir’in kollarının arasında ölemem. Daha yaşayacaklarımız var. Yaşamadığımız onca şey var. Ağlayan adamın kucağında ölemem. Bunu ona yapamam. Onu acı çekmesine izin veremem. Eğer çekilecek bir acı varsa birlikte çekmeliydik. Artık bir aile olduğumuzu biliyordum. Ben onu seviyordum. O beni seviyordu. Biz birbirimizi seviyorduk. Bir aile için olması gereken her şey vardı ve ben bu yüzden ölemezdim. Bunu Tahir’e yapamazdım. “İyi misin?” dedi zar zor. Gözlerimi biraz daha açmam gerekiyor. Tahir’i üzmemem gerekiyor. Ona bunu yapamam. Önce gözlerimi açtım. Çünkü açmam gerekiyordu. Sonra gözyaşlarım sildim. Çünkü silmem gerekiyor. Sonra Tahir’in gözyaşını sildim. Çünkü ağlamaması gerekiyor. “Ağlama.” dedim. “İyiyim ben. Sadece başım döndü.”
“Doktor falan.”
“İtalya da doktora gidecek değilim Tahir. Hem…” dedim düşünmek için zaman yaratarak “senin bana bir sürprizin vardı. Merak ediyorum.”
Yavaşça beni ayağa kaldırdı ben de ona yardım etmek ister gibi kalktım. Tahir üstünü giyinmek için içeri gitti ve beni de o sıra Defne aradı. “Efendim.”
“Sesinin tınısından anlaşıldığı üzere konferans iyi geçmiş” konferans? Sahi ben buraya bir konferans için gelmiştim değil mi? Ah… Tahir. Defne’de konferansa geldim sanıyordu benim gibi. Ona ne zaman anlatacaktım bilmiyorum! Anlatacak mıyım onu da bilmiyordum çünkü üç aydır bana soğuk davranıyordu. Beni evinde istemediğini düşünmeye bile başlamıştım. “iyiydi.” dedim zar zor. Bu konuyu yüz yüze konuşmak daha iyi olacaktı. Daha sonra bana birkaç şey daha anlattı ve ben de bir bahane bularak telefonu kapattım. “Kimmiş?”
Tahir’in sesini duyduğumda yüzümde bir gülümseme oldu. Bunları daha erken yaşayabilirdik. O üç ayı hiç yaşamayabilirdik. Benim saçım hiç kesilmeye bilirdi. Hayır Nefes. Şimdi bunları düşünme. Çünkü karşında sevdiğin adam, seni seven adam var. Bu yüzden her şey güzel olacak. “Defne.”
Bir anda gülümsemesi soldu. Defne’yi sevmiyor muydu? İyide neden? Yani Defne ile konuşmamıştı bile. Onu sevmemesi için bir neden bulamıyordum. Belki de bana öyle geliyordu. “Ne diyor?”
“Konferansı soruyor benim duyarlı arkadaşım.” İkimizde hafifçe güldüğümüzde mutlu olduğumuz her halimizden belliydi. Ben de üstümü giyindikten sonra kapıdan dışarı çıktık. Nereye gideceğimizi söylememişti Tahir? Açıkçası çok merak ediyordum.
Birçok şey yaptık. Hepsinde de çok mutluyduk. Çok güzel yemekleri var. Dondurması harika. Hatta trene bindik. Gideceğimiz bir yer yoktu ama sadece bindik. Bir hafta önce bana böyle bir şey deseler hadi oradan derdim. Çünkü öyleydi. Hadi oradandı. “Odaya girdik Nefes. Artık zıplama.”
Ben onun dediğine gülerken kendime gelmeye çalıştım. Alkol falan almamıştım. Bu gece ne yaşayacaksak unutmak istemiyordum. Her gün hatırlamak istiyordum bu geceyi. Kendimi yatağa attığımda Tahir de yanıma oturdu. Uyusaydık ya! “Tahir…”
“Hı…”
“Dün gece hiç uyuyamadım. Uyusak mı?” güldüğünü gördüm. Ne vardı ki gülünecek? Uykum vardı! Hem her insan uyurdu. Ben de insan olduğuma göre uyumam gayet normaldi. “Benim uykum yok. Başka şeyler mi yapsak?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Nefes'im
Fanfiction"Ve siyahtan daha karanlık renkle tanıştım o an. Yenilmişlik rengi." Bir bebek doğar, ağlar. Karnı acıkır, ağlar. Altına yapar, ağlar. Annesini özler, babasını özler ağlar. Korkar, canı yanar, ağlar. Ben de çok ağladım. Bu gece ben de çok ağladım...