13.Bölüm: Sıcak çikolata, bitter ve karam üçlüsü
Başımda felaket bir ağrı ve boğazımda bir kuruluk vardı. Yutkunmamı engelliyordu. Başımın altındaki yastık o kadar yumuşaktı ki kuş tüyü dedikleri gibiydi sanki. Gözlerimi açmama izin vermeyen yumuşak yastıktı sanki. Zar zor bir şekilde de olsa gözlerimi açmıştım. Neresiydi burası? Sahi ne olmuştu dün gece? Tahir beni asansör de Evren'e sarılı bir şekilde görmüştü. Sonra dağ evine gelmiştik. Ona anlatmıştım o da bana 'Ben senin için ağlarım!' demişti. Bardakları alırken bana korkma demişti. Korkma ben seni kurtaracağım. Ne olursa olsun ben seni kurtaracağım. Doğruluk mu cesaretlik mi oynarken Saniye Hanım'ın gerçek annesi olmadığı öğrendim. Sonra da şey oldu. Şey işte ya? Bir dakika ne oldu? Gerisi yok. Şaka gibi. Resmen şaka gibi. İçimden beynime küfrettim resmen(!) Sanki beynim hatırlamam gereken yeri zorla söküp almış gibi. Oysaki ben hatırlamak istiyorum.
Üstümdeki yorganı elimle kenara atıp kalktım. Çıplak ayaklarım yer ile buluşunca vücudum soğuk bir şekilde ürperdi. Dağınık saçlarımı gece lambasının yanında duran tokayla bağladım gevşek bir şekilde. Yavaşça ayağa kalktım ve odanın içindeki banyoya girdim. Sanki buraya girmiştim ben önceden. Belki de Tahir dün gece elimi yüzümü yıkamak için beni banyoya götürmüş olabilirdi. Elimi yüzümü yıkayıp kapıyı açtığımda kendime daha çok geldiğimi anlamıştım. Etrafıma bakarak yürürken duvarda asılı tablolar dikkatimi çekiyordu. Herkes kendi fotoğrafını asarken evine Tahir gecenin fotoğrafını asmıştı. Geceyi sevdiği belliydi. Aslında ben de severdim geceyi. Her şeyi örterdi. Seni hatalarınla, suçlarınla, günahlarınla kabul ederdi. Sorgulamazdı sadece onu izlememize izin verirdi. Ve ben belki de bu yüzden geceyi severdim. Gece gibi olmayı.
Yavaş yavaş merdivenleri inerken Tahir'e seslendim."Tahir..."
"Nefes..." Tahir'in aşağıda olmasını beklerken yukarıdan gelen ses dikkatimi dağıtmıştı. Zaten başım ağrıyor iken bir de Tahir'in dikkatimi dağıtması ile dengem yerle bir olmuştu. Gözlerim hafif bir şekilde karardı ve popomun üstüne düştüm. Ve tekrar...
Tekrar...
Tekrar...
Kendimi yerde bulduğumda göz ucuyla düştüğüm merdivenlere baktım. Yüksek yerden düşmüştüm ama acı yoktu. Sadece popom birazcık acıyordu o kadar. Şanslıydım. Ama düşerken çıkardığım ses bütün evde yankılanmıştı.
"İyi misin Nefes?"
"Düştüm." Bir anda gülmeye başladım. Hep böyleydim ben! Benim yerimde başka biri olsa çoktan ağlamıştı ama ben gülüyordum çünkü her insanın farklı bir savunması vardı. Kimi susardı kimisi ise etrafı dağıtırdı ama gülerdim. Sadece gülerdim. Sustuğum zamanlarda olmuştu elbette. Kırıp döktüğüm. Ama en sonunda suçlu olduğum gerçeğini hiçbir savunma mekanizması değiştiremiyordu...
Tahir'i bir anda yanımda buldu. Benim düştüğüm merdivenlerden o koşarak indi ve yanıma geldi. Yüzündeki endişe gülmemi azaltmıştı. Üzülüyor muydu? Saçmalık. Alt tarafı düşmüştüm herkes gibi.
"Nefes... Nasıl düşersin? İyisin ama de mi? Bak eğer bir yerinde ağrı falan varsa hemen doktora gidelim. Ya da dur sen kıprama ben doktor bulup geleceğim. Ama seni yalnız bırakamam. Ben yokken sana bir şey olabilir. Nefes... Korkma tamam mı? Korkma! Nefes... İyisin de mi? Nefes niye gülüyorsun? Nefes düştün sen düştün ama gülüyorsun. Nefes..."
"Şuan kendini görseydin sen de gülerdin." Bir anda elimi tuttu. Eli sıcaktı çok sıcak. Oysa kalbi... Kalbi nasıldı? Bir zamanlar buz gibi olduğuna eminim... Ama şuan, şuan ne hissettiği hakkında en ufak bir fikrim yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Nefes'im
Fanfiction"Ve siyahtan daha karanlık renkle tanıştım o an. Yenilmişlik rengi." Bir bebek doğar, ağlar. Karnı acıkır, ağlar. Altına yapar, ağlar. Annesini özler, babasını özler ağlar. Korkar, canı yanar, ağlar. Ben de çok ağladım. Bu gece ben de çok ağladım...