5.Bölüm: Nefes Kaleli
-Düğün Günü-
Hayatımızda bazı günler vardır yaşarız ve biter ama etkisi bir ömür sürer. İyi günler… Kötü günler… Tekrar tekrar yaşanmasını istediğimiz günler ve asla yaşamayı istemediğimiz günler… Hepsinin tek bir ortak noktası var. Hepsi bitiyor. Ne o kötü günü bir daha yaşıyoruz ne de iyi günü… Defalarca yaşamak istediğimiz gün ise sadece hayatımızda bir kere oluyor. Yaşıyoruz ve bitiyor. Aslında basit bir denklem. Peki, hayat neden bu kadar zor? Hayatta neden bu kadar çıkmaz sokak var? Adını bilmediğim bir sürü arkadaşım var yanımda. Annemin zoruyla gelmişler. Onlara bir davetiye gitmiş ve onlar da gelmiş. Daha önce bir kere bile konuşmadığım arkadaşlarım var. Lanetli Nefes ‘in düğünündeler. Sırf lanetli olduğu için konuşulmayan, önemsenmeyen, görülmeyen Lanetli Nefes ’in düğünündeler. Beyaz bir cenazedeler. Ruhlarımızı gömüyorlar ama kimsenin haberi yok. Ruhlarımızın, hayallerimizin üzerinde toprak atıyorlar ama sadece aynaya bakıp makyajlarını tazeliyorlar.
“Hadi düğün fotoğrafı çekinelim.” Adını bilmediğim birinden çıktı bu fikir. Herkes sanki bu anı bekliyormuşçasına bir araya geldiler ve beni aralarına çekmeye çalıştılar. Fotoğraf çekinmeyi hiçbir zaman sevmezdim. Çünkü güzeller fotoğraf çekinmeliydi. Eğer o fotoğrafta bir şeyler güzel olacaksa ben olmamalıydım. Lanetli Nefes o karelerin içinde olmamalıydı! Tahir Kaleli’nin aldığı gelinliği biraz kaldırıp kalktım ve herkes beni beklerken ben kapıdan dışarı çıktım. Biraz nefes almalıydım. Biraz da olsa ben, ben olmalıydım. Özgür olmalıydım. Düğün salonunun terasına çıktığımda rüzgâr beni kendime getirmek ister gibi bir anda yüzüme çarptı. Sanki bana “Sen mutlu olmayacaksın. Hayat ve evren senin mutsuz olman için ellerinden geleni yapacaklar.” diyordu. Haklı mıydı? Sonuna kadar. Terasın ucuna geldim ve yere baktım. 23 katlı bir binanın en tepesindeydim. Başım dönmeye başladığında birkaç adım geri gittim. Şuan tek istediğim bu lanet düğünü bir an önce bitirmekti. Kapıya doğdu yürümeye başladım. Ne yapmalıydım? O kızların mutlu hallerini görmek canımı fena halde sıkıyordu. Gelin odasının karşısında bir oda daha vardı. Üstünde bir şey yazmıyor ama o oda bana daha çok güven veriyordu. Kapısını açıp içeri girdim ve kendimi koltuklardan birine attım. Gözlerimi kapattım ve kendimi başka yerde hayal ettim. Güzel bir yerde ve yalnız. Çünkü ben yalnızlıktım… Ben bu dünyaya yalnızlık ne demek onu göstermek için gelmiştim. Gözlerimi kapattığımda yalnızdım…
Gözlerimi açtığımda yalnızdım…
Ağladığımda yalnızdım…
Güldüğümde yalnızdım…
Başardığımda yalnızdım...
Başarısızlığımda yalnızdım…
Ben hep yalnızdım…
Aklımdan geçen şarkıyı kötü sesimle söylemeye başladım.
“Ne kadar çok ayna varsa evinde…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Nefes'im
Fanfiction"Ve siyahtan daha karanlık renkle tanıştım o an. Yenilmişlik rengi." Bir bebek doğar, ağlar. Karnı acıkır, ağlar. Altına yapar, ağlar. Annesini özler, babasını özler ağlar. Korkar, canı yanar, ağlar. Ben de çok ağladım. Bu gece ben de çok ağladım...