2.Bölüm: Deli Cesareti
Kendi kuyumu kendim kazdım çünkü ben aptalım. Başımı dikleştirdim ve "Ben kimseye yardım falan etmeyeceğim. Hatta ve hatta şuan buradan gideceğim." dedim. Karşımda ki iri yarı adam pis bir kahkaha attı.
"Gideceğim diyor Can duydun mı? Kızım, sen uçmuşsun resmen. Otur oturduğun yerde! Birazdan abimin yanına götüreceğim! Onun yanında da böyle yaparsan sonrası senin için hiç iyi olmaz. " dedi.
"Hay ben senin abinin..." Adının Can olduğunu öğrendiğim adam -inanmayacaksınız ama- samimi bir şekilde güldü.
"Eee sen o abiyi... Bir şey yapmayacağını ikimiz de biliyoruz. Her neyse sen şimdi bunları düşünme! " dedi sakin bir şekilde. Tamam, belki bana iyi davranıyor olabilirdi ama bu ortam, bu ambiyans onu kötü etmeye yetiyordu. Ben sinirli bir şekilde "Bunları düşünme mi? Neyi düşüneyim peki? Abinizi iyileştirdiğim zaman beni öldüreceğinizi mi? Hatta ölü bedenimi bir ormana gömeceğinizi mi? Ahh pardon aklıma daha iyi bir şey geldi. Siz beni denize atın. Ayaklarıma da taş falan bağlayın ki sonra suyun yüzüne çıkıp işinizi mahvetmeyeyim de mi ama?" dedim ki Can kahkaha attı.
"Sen nasıl bir şeysin ya?"
"Nasıl bir şey miyim? Sanki yapmayacaksınız! Bari genç bir kadını öldüreceksin biraz dürüst ol be!"
Kahkahası biraz daha büyüdü. Boş olan depoda onun kahkaha sesleri yankılanıyordu. "Seni öldürmeyeceğiz kızım. Sadece abimizi yani büyük patronumuzu iyileştirmeye çalış sen. O kadar!"
Şansıma bak be! Ben bu işin içinden nasıl çıkacağım? Can ellerimi ve ayaklarımı çözüp kolumdan usulca tutup depodan çıkardı.
&&&
Önce bir eve sonra ise bir odaya geldik.
Beyaz dolaplar...
Beyaz halı...
Beyaz duvarlar...
Beyaz yatak...
Neden her şey beyazdı?
"İşte burası senin kalacağın oda." dedi Emre ve "Nasıl bakalım? Beğendin mi?" diye ekledi.
Allah'ım ya sanki tatile geldim. Beni kaçıran biri odanı beğendin mi der mi? Belliydi işte bu adam iyiydi. Burada olmayı hak etmiyordu. Burası Can'ı kötü yapmaktan başka bir şey yapmıyordu. Belki onunla konuşursam beni serbest bırakır. Hissediyordum. Buradan kurtulmamın tek yolu merhametli bir kalpti.
"Can! " dedim ona dönerek.
"Efendim?"
"Bak sen iyi birine benziyorsun! Lütfen bana yardım et. Ben buradan gitmek istiyorum. Bak yemin ederim ki kimseye bir şey söylemem. Hem zaten ben bir şey görmedim ki!" dedim hafif tebessümle ve ellerimi iki yana açarak.
"Benim yapabileceğim bir şey yok. Hem sen en büyük hatayı abimin yanına gelmekle yaptın!"
Hay Allah'ım ya! Ben doktorum ya. Yardım etmem gerekiyor bunu neden anlamıyor ki?
"Bilerek mi yaptım sanki? Ya bak Can ben doktorum tamam mı? Yardım etmeliydim ve ettim de. Yine olsa yine aynısını yaparım ama lütfen gideyim. Hem annem ve babam beni merak etmiştir."
Annem ve babam. Gerçekten inanıyor musun Nefes? Gerçekten onların seni merak edebileceğine inanıyor musun? Hadi ama kendini kandırma! Kaç gece hastaneden sabahladın bir telefon bile etmediler. Kaç gece ağladın gözyaşlarını silmeye tenezzül bile etmediler! Ve sen şimdi merak edecekler mi diyorsun? Saçmalama kızım! Onlar merak etmez. Bugüne kadar merak etmeyen annen ve baban şimdi mi merak edecekti? Güçlü olmak zorundayım. Şimdiye kadar bunu başarmıştım ve bundan sonra da başaracaktım. Başka çözümü yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Nefes'im
Fanfiction"Ve siyahtan daha karanlık renkle tanıştım o an. Yenilmişlik rengi." Bir bebek doğar, ağlar. Karnı acıkır, ağlar. Altına yapar, ağlar. Annesini özler, babasını özler ağlar. Korkar, canı yanar, ağlar. Ben de çok ağladım. Bu gece ben de çok ağladım...