Yukarıdaki resimde Nefes ’in gelinliği var. Merak edenler için. :’D
6.Bölüm: Her şey kayboldu.
“Ve siyahtan daha karanlık renkle tanıştım o an. Yenilmişlik rengi.”
Bir bebek doğar, ağlar. Karnı acıkır, ağlar. Altına yapar, ağlar. Annesini özler, babasını özler ağlar. Korkar, canı yanar, ağlar.
Ben de çok ağladım. Bu gece ben de çok ağladım. Kimse gözyaşlarımı görmese de ben de çok ağladım. Ağzımdan çıkamayan kelimeler gözlerimden yaş olarak dökülüyordu. Konuşamıyordum, elimi kıpırdatamıyordum, oysa ağlıyordum. Bir şeye birilerine ihtiyacım vardı… Ağlarsam her şey düzelecekmişçesine ağlıyordum. Gözlerim kararırken duyduğum son cümleler Tahir’in yakarışlarıydı, özür dileyişleriydi, bağırışlarıydı… Oysa ben ondan özür dilemek istiyordum. Onun hayatına girdiğim için, ona lanetli bir şekilde baktığım için, onu güldürdüğüm için, kolları arasında boylu boyunca yattığım için, onun bana aldığı ve bana zorla giydirdiği gelinliğinin kanlar içinde kaldığı için ondan özür dilemek istiyordum.
“Sen bunları hak etmedin Tahir!” demek istiyordum, dudaklarım aralanmadı.
“Yalvarırım özür dileme!” demek istedim ağzım açılmadı.
“Tahir, lütfen ağlama!” demek istedim, nefes alamadım. Nefes Kaleli nefes alamadı…
Nefesim bir düğüm gibi boğazımı tıkıyor boğazımdan aşağı inmiyordu. Nefes aldıkça boğuluyor gibiydim. Nefes aldıkça bacaklarım kasılıyor, göğsüme giren sancı ile kıvranıyordum. Bilincim yavaş yavaş kaybolurken Tahir’in elini göğsümün hemen altındaki o acı kaynağına bastırdığını hissettim. Sonra başka sesler duymaya başladım,
“Ne oldu burada?” diyen tanımadığım şok içinde bir ses.
“Nefes!” Beni tanıyan biri ama kim? Bu karmaşa da onu ayırt edemiyordum. Sesi çok tanıdıktı. “Tahir ne oldu?”
“Ambulansı aradım geliyor.” Tanımadığım bir ses daha.
Tahir’in yüzüme damlayan gözyaşları ve artık konuşmuyor oluşu beni fiziksel acıdan daha çok mahvediyordu. Hali kalmamıştı, acı içinde yüzüme bakıyor, hayatına lanet ediyordu.
“Nefes… Nefes…”diye fısıldadığını duydum gözyaşlarının arasında alnını alnıma yasladı. “Lütfen ölme. Benimle kal.” Sesi titriyordu. Sol gözümden bir damla yaş akıp giderken nefesimin boğazımdan içeri giremiyor olması kalbimi deli gibi attırıyordu. Etrafta iki yüzden fazla telaşlı insan sesi geliyordu. “Oğlum ne oldu burada! Ambulansı aradınız mı?” Deliye dönmüş Tahir’in babası ve annesinin sesleri, telaşlı konuklar, her kafadan çıkan bir ses, benim annem ve babamdan duymadığım feryatlar ve Tahir’in beni kucağından bir dakika bile bırakmıyor oluşu bulunduğumuz cehennemin özeti gibiydi. Oysa ben kendimi bırakacaktım. Bilincim adeta ip ince bir ipin üzerinde kaybolacakmış hissi veriyordu bütün bedenime ve ruhuma. Kendimi bıraksaydım beynim tüm sistemini kapatacaktı. Ama Tahir’i bırakamazdım, onu duymak istiyordum. Çektiği acıyı duymak istiyordum. Her şeyden ötesi ben ölmek istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Nefes'im
Fanfiction"Ve siyahtan daha karanlık renkle tanıştım o an. Yenilmişlik rengi." Bir bebek doğar, ağlar. Karnı acıkır, ağlar. Altına yapar, ağlar. Annesini özler, babasını özler ağlar. Korkar, canı yanar, ağlar. Ben de çok ağladım. Bu gece ben de çok ağladım...