19. bölüm: Gecikmiş Balayı
-Tahir-
Yaşanmışlıklar beynimi taşlarken, yaşanamamışlar kalbimin bir köşesinde ağlıyordu.
Bir insanın sizden habersiz olması, sizi görmemesi berbat bir şey. Her gün onu görüyorum, onu duyuyorum bazen hemen arkasında oluyorum, bazen karşısında. Bembeyaz olmuş. Gülmüyor artık. Sanki boşanma olayı da bütün enerjisini aldı. Kilo vermiş. Hem de 18 kilo. Saçları dökülüyor. Saçlarının uçları kırılıyor. Saçlarını her gün bir tutam kesiyor. Her şeyi görüyorum. Ben her şeyin farkındayım. O beni görmese de ben her şeyin farkındayım. Bu hep böyle olacak. Ben hep bir şeylerin farkında olacağım ama o beni görmeyecek. O beni duymayacak. Unutmadığını biliyorum. Unutamadığını da. Ama ben o hayatına devam etsin istiyordum ama Allah kahretsin ki benimle devam etsin istiyordum. Bencillik miydi bu? Onun hayatında bir yerlerde olmak, bir yerlerde olmayı istemek...
"Bunu yaptığına inanamıyorum cidden?" dedi Barış. Sesi sinirliden çok şaşkın çıkıyordu. Gerçekten yaptıklarıma inanmıyora benziyordu. Ama başka çarem yoktu. Hiçbir zaman başka çarem olmazdı. Ve ben her zaman en can alıcı şeyi yapardım. Yine öyle yapmıştım ama artık bunu bitirmeliydim. Çünkü olmuyordu. Onsuz olmuyordu. Beceremiyordum. Beceririm, onsuz bir şeyler yapabilirim diye düşünmüştüm. Ne kadar da yanılmışım. Onsuz yaşayabilmek imkânsızdı. Gidecektim. Sevdiğimi söyleyecektim. Sensiz yaşayamam diyecektim. Çünkü öyleydi. Ben onsuz yaşayamazdım. Yaşayamıyordum. Her gün biraz daha ölüyordum. Her gün biraz daha azalıyordum. Onun üzgün olduğunu gördüğüm de, onun her verdiği kilo da, onun her saç kesişin de ben biraz daha ölüyordum. Ölüyordum. Ama ölmeyecektim.
"Sana başka bir çarem olmadığını söyledim. Yapmam gerekiyordu ve yaptım." Cam kenarında olan Barış gözlerini bana dikti. Çok şey konuşmak istiyor gibiydi. "Peki!" dedi "Ne değişti? Abi üç ay da ne değişti?" Üç ay! O üç ay hayatımda yaşadığım en tuhaf üç aydı. Yaşanmışlıklar beynimi taşlarken, yaşanamamışlar kalbimin bir köşesinde ağlıyordu. Mutlu olan bir yanım bile yoktu. Nefes 'im yoktu. Mutlu olmam için bir sebebim yoktu.
"Üç ay! Anladım ben abi. Olmuyormuş. Sonu ölüm olsa da olmuyormuş. Sonu acı olsa da yapamıyormuşum. Ben sonunda ölecek olsam da nefes alamıyormuşum." Barış bana ilk defa böyle bakıyordu. Çünkü ilk defa beni böyle görüyordu. İlk defa böyle konuşuyordum.
"Tamam." dedi konuyu kabullenerek "Şimdi ne yapacaksın onu konuşalım?" Allah kahretsin ki ne yapacağımı bilmiyordum. Yanına gidip konuşmak. Sensiz yapamadım demek. Böyle olmazdı. Bu şekilde olmazdı. "Anlaşılan bilmiyorsun. Peki! Önce bir anlat. Neler oldu? O üç ayda neler oldu?"
Derin bir nefes aldım ve ilk cümlem ile başladım. "Aslında biz boşanmadık." dedim ve devam ettim. "Sadece Nefes boşandığımızı sanıyor. Ne kadar mafya olmak istemesem de ben bi mafyayım. Ölümle dip dibeyim. Ben dip dibe oldukça Nefes de öyle olacak. Onun ölümle yakın olması beni öldürürdü. Herkes boşandığımı düşünsün diye sahte bir evrak hazırladım. Benim canımı almak isteyen Nefes' e koşmayacaktı artık. İlk bir hafta kalbimin bir köşesinde bir boşluk oluştu. Kara delik gibi bir şeydi. Büyüdükçe büyüyordu. Sonra kendimi onu takip ederken buldum. 18 kilo verdiğini öğrenirken buldum. Saçlarını kestiğini görürken buldum. Yüzü sararırken. O böyle oldukça ben biraz daha ölüyordum. Ama artık sonu ölüm olsa da ben yaşarken Nefes almak istiyordum. Anlıyorsun de mi?" ben konuşurken o bir koltuğa oturmuştu.
"Bir şeyler yapmalısın o zaman. Bak abi o bir kadın. Ailesi tarafından sevilmeyen bir kadın. Kocası tarafından sevilmediğini düşünen bir kadın. Ona öyle bir şey yapacaksın ki, burada bu dediklerin onun kalbine işleyecek."
Kalbine işletecektim! Ama nasıl! "Nasıl yapacağımı bilmiyorum!"
"Balayı ile. Madem bir balayınız yok. Gecikmiş bir balayı ile bir şeyler yapabilirsin." Yapabilir miyim? Güzel bir şeyler.
Önce bir ülke seçtim. İtalya olsun dedim. Bir otel odası ve onun sevdiği her şey. Bir şekilde onu buraya getirecektim. Haberi olmadan bana gelecekti. Ben onun haberi olmadan ona gidecektim. Belki beni affetmeyecekti ama ben yine de her şeyi yapacaktım. Anlatırsam, her şeyi dosdoğru anlatırsam bana güvenirdi. Bir adam buldum ve onu uçaktan almasını istedim. O da öyle yaptı. Hiçbir şey demeden onu uçaktan aldı. Şimdi ise bir kapı sesi duyuyorum. Kapı açıldı. Ve zamanı beni görmeli artık. Aylarca onunla yan yana olduğumu bilmeli artık. Her an onun peşin de olduğumu bilmeli. Çünkü gerçek buydu. Gerçek gerçekti...
Bir günde iki bölüm. Artık yazdığım an bölüm atmaya karar verdim. Hem bizim dünyamız hem de deli nefesim için. Belki her gün, belki hafta da bir belki de bir gün içinde iki tane bölüm gelir. Sadece o günün akışına göre. Bunu iftarımı yapmadan hemen önce atıyorum. Siz ne zaman okursunuz bilmiyorum ama şimdiden iyi iftarlar. Umarım ramazan bayramına musmutlu girersiniz.
😍Hayırlı İftarlar 😍
Bu arada Tahir size ne hissettirdi?
Affettiniz mi onu?
Barış mı?
Tahir mi?
Aslında açık ara ile sonuç belli ama olsun. Belki barış team çıkar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Nefes'im
Fanfiction"Ve siyahtan daha karanlık renkle tanıştım o an. Yenilmişlik rengi." Bir bebek doğar, ağlar. Karnı acıkır, ağlar. Altına yapar, ağlar. Annesini özler, babasını özler ağlar. Korkar, canı yanar, ağlar. Ben de çok ağladım. Bu gece ben de çok ağladım...