21.Bölüm: Biz Vardık

2.3K 137 8
                                    

21.Bölüm: Biz Vardık

Bütün gece uyumadım. Uyuyamadım. Düşündüm. Çok düşündüm. Yalan olduğunu öğrendim bir şeylerin. Tahir ile yaşamak için tutunduğum tek sebebin yalan olduğunu. Dünyam başıma yıkıldı. Hayallerim başıma yıkıldı. Ve ben o yıkılmış dünyanın altında eziliyorum. Ben yavaş yavaş öldüğümü hissediyorum. Her saat bir hücrem yok oluyor ve yerine yenisi de gelmiyor. Ne yapacağımı bilmez haldeyim! Tahir'e nasıl bir tepki vereceğim? Duymamış gibi mi yapacağım? Yoksa ona hesap mı soracağım? Hiçbirini bilmiyorum! Tahir seslendi birkaç kere. Uyanmamı ister gibi. Ama ben uyuyormuş gibi yapmaya devam ettim. Çünkü korkuyordum. Bana yalan söylemeye devam edip etmeyeceğini öğrenmekten çok korkuyordum. Ona tekrar güvenmek isterken yüz üstü düşmekten korkuyordum. "Efendim." dedim zor zor. İçimde belirsizlikle kavruluyordum. Birinin çıkıp da bir şey demesini bekliyordum.

"Seni bir yere götüreceğim. Hazırlan!" Gerçekten mi? O kadar yaşadığımız şeyden sonra hiçbir şey olmamış gibi normal karı koca gibi dışarıya mı çıkacaktık? Buranın balayı odasını olduğunu düşünürsek gerçekten aşırı normal bir çift olacaktık. Bayağı normal bir çift.

"Bir yere gitmek istemiyorum."

"Yapma Nefes! Güzel bir gün geçirelim." Ne zaman anlatacaksın? Beni öldürmek istediğini ne zaman anlatacaksın? Benden bir şey saklanması beni çok üzüyordu. Sonu kötü olsun, hatta bu dünya da başıma gelebilecek en kötü şey olsun ama ben biliyim. Ne yaşayacağımı, başıma ne geleceğini biliyim ben.

"Bunu istediğimi sanmıyorum."

"Peki, o zaman. Kahvaltı söylüyorum." Ben yataktan kalkarken o da telefonla bir şeyler yapıyordu. Ayak tabanlarımın her adımım da biraz daha çok ağrıdığını hissettim. Yürümeyi bırakın, nefes almak bile istemiyordum. Kendimi olabildiğince kötü hissediyordum. Yüzümü yıkayıp saçlarımı da arkamda topladığımda Tahir'in yanına doğru yürümeye başladım. Başımın dönmesi ile birlikte gözlerimin önü de kararıyordu. Daha ne kadar sürecekti bu böyle! Hem üç ayın verdiği yorgunluk hem de yaşadığım şoklar beni hasta etmişti. Çünkü alışık değildim ben böyle şeylere. Hayatım kısa olaylardan ibaretti. Hastaneye giderdim. Eve gelirdim. Annem yine her şeyi berbat ettiğimi söylerdi ve babam benden iğrenir gibi bana bakardı. Sonra ben ağlayarak uykuya esir düşerdim. Her günüm böyle geçerdi. Yine böyle geçsin istiyordum. Yine annem her şeyi mahvettiğimi söylesin ve babam benden iğrenir gibi bana baksın istiyordum. Tahir'in beni korumak isteği için beni üzmesini istemiyordum. Bana zarar gelmesin diye bir şeyler yapmasını istemiyorum. Kahvaltının hazır olduğunu görmemle hafif bir tebessüm ettim. Benim tebessümü gören Tahir de hafif tebessüm ettiğinde çoktan oturmuştuk. Çikolatalı ekmeğimi yerken dünyanın en mutlu insanıydım. Kafamı dışarıya çevirdiğimde küçük insanları gördüm. Ama dikkatimi bir çift çekti. El ele tutuyorlardı. Beynim istemsizce birkaç soru sordu. Tahir ile el ele ne zaman tutuşacaktın? Tahir ile el ele tutuşabilecek miydin? Beni korumak için elimi tutmayacak mıydı yoksa?

"Bir gün biz de böyle olacağız!" Kafamı Tahir'in cümlesi ile birlikte ona çevirdiğim de ona inanmak istedim. Gerçekten bir gün bizim de böyle olabileceğimize inanmak istedim. Kalbim inanmam için şekilden şekle girerken beynim ve mantığım ise olmayacak böyle bir şey diyordu. Kime inanacaktım? Kalbinin sesini dinle diyen bir annem ya da biz senin arkandayız diyen bir babam hiçbir zaman olmadı. Belki de bu yüzden bu eksikliğim. Belki de bu kadar düşünüyordum Tahir'in beni öldürmek istemesini. Elimdeki ekmeği tabağıma bıraktım ve yüzümü Tahir'e döndüm.

"Emin gibisin!"

"Eminim."

"Nasıl?"

"Biliyorum. Bir gün beni affedeceksin ve biz de böyle olacağız." Gözlerimi Tahir'den kaçırdığım da elini uzattı bana. Ama yine tutmadı. Tahir cesurdu. Ama başkalarına karşı cesurdu. Karısına karşı cesur falan değildi. Elimi tutabilecek bir cesarete sahip bile değildi. Ama bir adamı tehdit edebilecek kadar cesurdu. Mafya olabilecek kadar cesurdu. "Nefes." dedi benim gibi tüm yorgunluğuyla. Uyumamıştı o da. İkimiz de uyamamışken neden susmuştuk? Neden tek bir kelime konuşmamıştık? Ne bekliyordum o zaman? Konuşalım! Artık bir şeyler konuşalım ve ya yeniden başlayalım ya da tam anlamıyla bitsin.

"Seni korumak içindi."

"Beni korumak için beni daha ne kadar üzeceksin?" Kaşlarını çattı cümlemle birlikte. Bilmediğimi sanıyordu değil mi? Beni öldürmek istediğini bilmediğimi sanıyordu? Ama ben biliyordum işte! Yine benden bir şeyler saklanmıştı ama ben eninde sonunda öğrenmiştim! Ama bu sefer ilk defa keşke öğrenmeseydim dedim. Keşke bunu kendime yapmasaydım.

"Ne?"

"Biliyorum Tahir. Beni öldürmek istediğini biliyorum." Ben bütün ciddiyetimle ona bakarken gözümden bir damla yaş düştü. Ağlamayacaksın Nefes. Sakın ağlamayacaksın. Eğer ağlarsan her şey daha da kötü olur. Hızlı bir şekilde gözyaşımı sildim ve Tahir'in konuşmasını bekledim.

"Nefes! Ben seni öldürmek istemedim." Onunda gözünden bir damla yaş düştü ama o silmedi. İlk defa silmeden yaşı düştü. Gözlerim yaşı takip ettiğinde yaş tam yüzüğün üstüne düştü. Yutkundum...

"Tahir! Beni öldürmek istedin. Vurulduğumda komadayken. Fişimi çekmek istediğini, beni öldürmek istediğini biliyorum. Artık cesur ol. Ve anlat." Başımın dönmeye başlamasını es geçerek Tahir'e odaklanmaya çalıştım.

"Nefes! Sen komadayken senin acı çektiğini söylediler. Her saniye biraz daha acı çekiyormuşsun. Ben dayanamazdım. Senin acı çekmene. Bile bile senin acı çekmene göz yumamazdım. Eğer. Eğer nefes alıyorken acı çekiyorsan acı çekmemen için tek bir yol vardı. Nefes almaman. Ben de bu yüzden. Sadece bu yüzden acı çekmemen için ölmeni istedim. Sen öl ve acı çekme. Sen öl ve sadece ben acı çekeyim diye." Gözümden akan yaşlar artık temizlenmeyecek boyuta gelmişti. Hızlı bir şekilde masaya düşüyordu gözümde ki yaşlar. Acı çekmeyim diye. Acı çekmeyim diye. Ben ölürsem acı çekmemem için Tahir mi acı çekecekti? Benim için mi acı çekmeye razı olacaktı? Ama yine de... Yinesi falan yok Nefes. Bu adam seni seven adam. Seni seven adamı sen de seviyorsun. Çünkü seni seven adamla senin sevdiğin adam aynı adam. Onunda dediği gibi ikisi de aynı adam. Sadece sen bunu göremedin. Üç ay seni kör etti. Tahir'in sevgilisi olduğunu duyman seni kör etti. Ama şuan benim gözlerim açıldı. Ben artık görüyorum.

Elimi uzattım elini tuttum. Belki Tahir'den daha cesurdum belki de değildim. Bu cesaret işi değildi. Bu kalp işiydi. "Nefes!" dedi şok olmuş sesiyle. Ben gözyaşlarım arasında kafamı sallayıp tebessüm ederken o da bana gülümsedi. Ayağa kalkıp yanımdaki sandalyeye oturduğunda başım tekrar dönmeye başladı. Yeter. Dönme Allah'ın cezası. Dönme artık. Elini yanaklarıma koyup alnımı alnına yaslamamı sağladığında nefes alış verişlerim hızlandı. Tamam, Nefes sakin ol. Kocan o senin. "Seni seviyorum!" dedi bir anda. Ben de ona karşılık vererek "Seni seviyorum." dedim. Zira bunu söylemeyi aylardır bekliyordum. Artık onunda beklediğini bilmek gerçekten huzur vericiydi.

Bu kadar güzelliğin içinde başımın ağrısı ve şiddeti iki katına çıktı. Kuruntu yaptığı düşünürken bir anda kendimi Tahir'in kucağında buldum. Yerdeydik. Ölüyor muydum? Düğün günüm geldi aklıma. Ölüyor muyum diye sorgulamam. Ama bu sefer ölmeyecektim çünkü sadece Tahir'in acı çekmesine izin vermeyecektim. Eğer acı çekilmesi gerekiyorsa bunu ikimiz çekecektik. Çünkü artık. Tahir ya da Nefes yoktu. Biz vardık.

Deli Nefes'imHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin