7.Bölüm: Tahir'in ruhu Nefes 'in kalbindeydi
-Yazar-
"Ne kadar acı çektirdi hayat? Ne kadar ağladın kuytu köşelerde kimse görmesin diye? Çaresiz sanmasınlar diye ne kadar dikleştirdin omuzlarını?" diyordu şarkı. Kuytu köşeleri anlatıyordu. Hissizlik ne demeki onu anlatıyordu.
Ameliyattan saatler geçmişti. Ne bir doktor vardı ne de başka bir şey. Ameliyathanenin önünde sadece beş kişi vardı. Saniye Hanım, Mehmet Bey, Barış, Defne ve Tahir...
Barış Tahir'in en yakın arkadaşı... Hatta kardeşi... Tahir bu dünyada sadece Barış'a güveniyor. Sadece ondan tokat yemediğini biliyor. En kötü zaman da hep onun yanında oldu. Ama şimdi tek ihtiyacı olan Nefes 'in iyileşmesi ve ayağa kalkması...
Defne; Nefes 'in bu dünyadaki tek yoldaşı. Âşık olduklarında önce birbirlerine söylediler, düştüklerinde de önce birbirlerine söylediler aldatıldıklarında, terkedildiklerinde... Defne'nin hayatında dönüm noktası olan o kazayı yaptığında da yanında sadece Nefes vardı her zaman olduğu gibi...
Tahir hastane koridorunda yere çömelmiş oturuyor, Defne hastane koridorunun koltuklarında gözlerini kapatmış uyukluyor, Barış elinde bir tepsi kahveyle onlara doğru yaklaşıyordu. Üçü de mahvolmuş halde öylece Nefes 'in uyanmasını bekliyorlardı. Defne'nin aklında çok daha kötü bir düşünce vardı, Nefes 'in annesi ile babası neredeydiler? Nefes'e hep mesafeli olduklarını biliyordu ama böyle bir günde bunu beklemiyordu. Bu kadar kötü anne ve baba olacaklarını beklemiyordu ya da beklemek istemiyordu. Bilirsiniz işte, insanlar istedikleri şeyin olması taraftarı olurdu. Ve Defne de öyle yapmıştı
"Abi... Kalk yere oturma. Gel koltuklara oturalım. Ne olursun kendini yorma. Hadi!" Barış , Tahir'i kaldırırken Tahir sessizce Barış'ın sözlerine itaat edip ayağa kalktı. Defne'nin tam karşısına koltuklara oturdular. Defne elindeki kahveleri bırakıp iki sıkı arkadaşın yanına gitti.
"Bana bakın! Nefes iyileşecek. Bir saniye bile düşmek yok. Nefes iyileşecek! Duydunuz mu? Benim hislerim her zaman kuvvetlidir. Benim bu dünyada ki tek arkadaşım iyileşecek ve beni yalnız bırakmayacak." Barış ile Defne göz göze geldiklerinde ikisi de birbirlerine güven veriyorlardı. Ama o an güvene ihtiyacı olan ne Barış'tı ne de Defne. O an güvene ihtiyacı olan tek kişi vardı o da Tahir Kaleli'ydi. Ve ona bu güveni verebilecek tek kişi vardı o da Nefes Kaleli'ydi.
"O yaşasın da hiçbir şey umurumda değil."
"Sonra? Sonra ne yapacaksın?" Tahir, Barış'ın ani cümlesi ile birlikte başını hızla Barış'a çevirdi.
"Ne yapacağım belli değil mi? Ama şuan bunları konuşmak istemiyorum. Tek isteğim Nefes 'in gözlerini açması."
"Açacak abi inan bana." Tahir'in ruhu da sadece bu kelimeleri söylüyordu. İyileşecek. Kimse bilmezdi ama ruhlar da konuşurdu. Kimse duymazdı ama ruhlar da feryat figan ağlardı. Kimse görmezdi ama ruhlar da heyecandan bazen yutkunamazdı. Kimse onunla birlikte ağlayıp, kahkahalara boğulmazdı ama ruh her zaman yapardı bunları. Bedenden daha fazlasıydı ruh. Aşkı dibine kadar yaşardı. Sevdayı en kuytu köşe yerlerden çekip alırdı. Oysa şimdi Tahir'in ruhu Nefes 'in kalbindeydi. Nefes 'in kalbi eğer ki atmazsa Tahir Kaleli'nin ruhu bir hiç olacaktı. Tahir bunu biliyordu ama Nefes, Nefes bundan bir haberdi...
Defne koltuklardan birine oturduğunda Barış da Tahir'i bırakıp Defne'nin yanına oturdu. Defne çoktan gözlerini kapatmıştı bu yüzden Barış'tan bir haberdi.
"Defne'nin arkadaşı mısın?" Barış söylediği cümleyi gözden geçirdiğinde ne kadar saçma bir cümle kurduğunu anladı. Defne hışımla gözlerini açtı ve başını Barış'a çevirdi. Yanında gördüğü kişi ile şaşkınlık yaşayan Defne bir anda toparladı kendini ve Barış'a cevap verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Nefes'im
Fanfiction"Ve siyahtan daha karanlık renkle tanıştım o an. Yenilmişlik rengi." Bir bebek doğar, ağlar. Karnı acıkır, ağlar. Altına yapar, ağlar. Annesini özler, babasını özler ağlar. Korkar, canı yanar, ağlar. Ben de çok ağladım. Bu gece ben de çok ağladım...