8.Bölüm: Mutlu değil birlikte
"Sensizlik adeta sessizlik. "
-Yazar-
Caddelerin üzerindeki beyaz şeritler gibiydi Tahir. Orada bir yerdeydi ama yoktu. Herkes görüyordu ama yoktu. Vardı ama yoktu. Karışıktı. Oldukça karışık. Bir kurşun Tahir'i öldürmeye yetmişti. Hani ölünmezdi. Hani mutlu sonla biterdi. Sonsuza kadar mutlu yaşadılar. Yaşayamadılar. Onlar mutsuz bile yaşayamadılar. Masalların yalan olduğu bir kere daha Tahir'in yüzüne tokat gibi çarpmıştı. Gözünden düşen damlalar, ağzından çıkan kelimeler, aldığı nefesler tokat gibi çarpmıştı.
Sokağın başından aldığı bir buket papatya ile Nefes 'in yanına gidiyordu Tahir. Daha önce hiç uğramadığı, adını dahi bilmediği mezarlığa gidiyordu. Onlarca yatan insanı es geçip Nefes 'inin yanına gidiyordu. Kocaman kapıdan içeri girdi. Yabancısı olduğu yere dikkatli bir şekilde bakıyordu. Aklından geçen şey dudaklarından mırıltı şeklinde çıktı.
"Sensizlik adeta sessizlik. "
Mezar taşlarının sınır olduğu toprak yığınına baktı Tahir. Elindeki bir buket papatyayı Nefes Kaleli yazan taşın yanına bıraktı ve Nefes ismini okşadı Tahir. Avcuna aldığı toprağı önce kokladı ve aldığı yere bıraktı. Şuan burada olması Tahir'e saçma geliyordu. Saçma, Nefes 'in orada olduğunu biliyordu ama göremiyordu, dokunamıyordu. Sadece kokluyordu. Kokusunu alıp almadığı ise tam bir belirsizlikti. Tahir Nefes 'in kokusunu bilmiyordu ki. Onu hiç doyasıya koklamamıştı. İçine çekmemişti.
"Keşke" dedi Tahir.
"Keşke kokunu içime çekseydim."
Tahir'in gözünden bir damla yaş düştü. Ve düşmeye devam ediyordu. Tahir ağlaması umurun da değilmiş gibi sadece Nefes 'in toprağına bakıyordu. Yanlış yerde olduklarını biliyordu Tahir. Ne o ne de Nefes bu mezarlık da olmamalıydılar. Belki birlikte mutlu olmayacaklardı ama birlikte olacaklardı. Tahir de bunu istiyordu. Mutlu değil birlikte...
Konuşmak istedi Tahir. Konuşup anlatmak istedi. Yaptı da aklına gelen şeyleri söyledi Nefes'e. Daha kendine sesli bile söylemediği şeyleri söyledi Tahir.
"Ben geldim Nefes. Tahir. Bak buradayım. Yanında. Seninleyim. Kokunu içime çekiyorum. Öpemiyorum... Buradayım ama öpemiyorum. Bu çok... Çok kötü bir şey. Nefes alamayacak kadar kötü bir şey... Ben çok kötü bir şey yaptım. Yapmadım ama yaptım. Yaptım. Nasıl oldu? Nasıl böyle bu şekilde böyle bir an da oldu? Bil... Bilmiyorum ama. Ben... Ben aşık oldum. Nefes ben aşık oldum. Özür dilerim Nefes. Sana söyleyemediğim ve söyleyemeyeceğim için özür dilerim. Nefes. Sen bencil falan değilsin. Asıl bencil benim. Seni üzdüğüm için bencil benim. Delilik yaptım yine. Nefes benimle evlenmek zorunda kaldığın için özür dilerim. Belki de başkasına âşıktın. Belki de kalbin başkası için atıyordu ama ben geleceğini mahvettim. Canın yandığı için özür dilerim. Yanmak zorunda kaldığı için özür dilerim. Benim Nefes 'im olduğun için özür dilerim. Senin Tahir'in olamadığım için özür dilerim. O gün orada beni yaralı bir şekilde bulduğun için özür dilerim ve seni öpemeyeceğim için de özür dilerim."
Nefes alamadığını anladı Tahir. Yutkunamaya çalıştı yutkundu da. Ama tuhaftı işte. Nefes yokken nefes alamıyordu. Tek tek toprağın üstündeki taşları topladı Tahir. Keşke dedi keşke Nefes 'in kalbindeki taşları da toplayabilseydim. Tahir zor da olsa Nefes 'in mezarının başından kalktı ve kapıya doğru yürüdü. Her bir adımı onun boğazına yumru bırakıyordu. Nefes alamıyordu Tahir...
Tahir oturduğu yerde bir anda gözlerini açtı ve derin bir nefes aldı. Tekrar aldı. Etrafına baktığında hastane de olduğunu anladı. Neydi bu? Rüya mıydı? Yoksa kabus mu? Ama şundan emindi ki Tahir daha önce hiç bu kadar gerçekçi bir rüya veya kabus görmemişti. O denli gerçekçiydi ki bir an kendi bile inanacaktı. Gördüğü şeyleri hatırladı. Sahi ne demişti Tahir?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Nefes'im
Fanfiction"Ve siyahtan daha karanlık renkle tanıştım o an. Yenilmişlik rengi." Bir bebek doğar, ağlar. Karnı acıkır, ağlar. Altına yapar, ağlar. Annesini özler, babasını özler ağlar. Korkar, canı yanar, ağlar. Ben de çok ağladım. Bu gece ben de çok ağladım...