16.Bölüm:Mutlu Son
-Nefes-
Saatlerdir tek bir cümle var aklımda. Lanet olsun ki çıkmıyor aklımdan. Çıksın diyorum, çıkması için her şeyi yaparım diyorum ama çıkmıyor. Ne yapmalıyım o lanet cümlenin aklımdan çıkması için? Kendimi mi öldürmeliyim? Yoksa beynimi söküp atmalı mıyım? Ve ben hiçbir şey yapamıyorum. Aynı koltukta oturuyoruz Tahir ile. Ama konuşmuyoruz. Nefes bile almıyormuşuz gibi. Ne o ne ben? Öylece duruyoruz. Nefes almadan, kıpırdamadan, bir yerimizi kaşımadan, esnemeden, hapşırmadan...
Kafamı Tahir'e çevirdim. Onun ne hissettiğini anlamaya çalıştım. Eğer anlarsam, benden neden böyle bir şey istediğini anlarsam belki de bir şeyler değişir. Belki bir mucize olur. Belki, belki...
Ne kadar da çok tutunuyordum belkilere? Oysa neydi ki belki! Var ile yok arası, belirsizlik çizgisinde gidip gelen ufak bir eylemdi. Aklıma hangi filmden geldiğini bilmediğim bir replik geldi.
"Düşeceksin, yaralanacaksın, ağlayacaksın...
Ama!
Neydi kural?
Dik duracaksın!
Düşmemiş gibi, yaralanmamış gibi, ağlamamış gibi..."Neydi kuralın Nefes Zorlu? Dik duracağım. Ben artık ne Nefes Kaleli'ydim ne de o sevilmediği için üzülen kız. Ben artık Nefes Zorlu ve her şeye rağmen dik duran güçlü bir kızdım. Bu adam benim kalbimi öldürse de bana bir şeyler öğretmişti. Acıtarak, yaralayarak bir şeyler öğretmişti. Kalbim tuzla buz olmuştu ama olsundu. Ben bu adamdan nefes almayı öğrenmiştim. Ve şimdi Nefes Zorlu gibi davranacaktım. Omzu dik olan bir Nefes Zorlu gibi...
"Teşekkür ederim." Tahir bunu beklemiyor gibiydi. Şaşkınca yüzünü bana döndü ve yüzündeki şaşkınlık ifadesi toplayıp ciddi bir ifadeye bürünmeye çalıştı. Artık umursamayacaktım onun bu hallerini, dengesiz hallerinin kafamı karıştırmasına, kalbimi parçalamasına izin vermeyecektim. Neydi kural? Dik duracağım. Dik duracağım. Ne kadar tekrarlarsan beynin ona alışırmış! Ve ben de beynim buna alışsın diye onlarca kez tekrarlıyordum. Belki kalbimde alışmaya başlar diye. Belki kalbim de bir şeyler hisseder ve dik duru diye.
"Ne için?" dedi. Gözlerimiz birbirine değdiğinde tuhaf hissettim kendimi, sanki ölecekmişim gibi. Sanki beynimde bir şeyler vardı ve beynimi ele geçiriyordu. Bu normal miydi? Yani Tahir'in gözlerini gördüğümde ölecekmiş gibi hissetmem, beynimin içinde beynimi kemiren bir şeyler olduğunu hissetmem...
"Öğrettiğin için?" sanki beni dinlemek istemiyor gibiydi. Ne diye buradaydı o zaman? Ne diye bir saattir başımda bekliyordu? Ne diye...
Peki tamam. Bekletmeyelim Tahir Kaleli'yi. Mafyalar bekletilmez değil mi ama!
"Öğrettiğin için? Kalbimi parçaladın ama ölmemeyi öğrettin. Ruhumun üzerine toprak attın ama yeniden dirilmeyi öğrettin ve işte bu yüzden ben sana teşekkür ederim." dedim ve yutkundum. Onun da yutkunmasını izledim. Dik duracağım. Dik duracağım. Ne olursa olsun dik duracağım. Tahir yutkunamasa da dik duracağım. Elini uzatsa da dik duracağım. Karşımda gözyaşı dökse de dik duracağım. "Seni ormanda buldum. İyileştirdim seni. Sonra bıraktım seni ve evren bize bir oyun oynadı. Babamın iflası yüzünden para ile satıldım. Resmen para ile mafya olan bir aileye satıldım. Ama biliyor musun bir kere bile düşünmedim bana ne olur diye? Bir kere bile beni öldürüp toprağa gömerler mi diye düşünmedim! Çünkü her gün Türkiye de onlarca Nefes Zorlu, Nefes Kaleli oluyor. Kimisi amcası yaşındaki adama, kimisi tecavüzcüsüne, kimisi kuzenine... Ama yine de şanslıyım biliyor musun? Kocam beni sevmiyor! Ve şimdi..." dedim ve nefesimi kontrol etmeye çalıştım. Dik duracağım. Dik duracağım. Ne olursa olsun dik duracağım! Tamam, sakinim. Omuzlarım dik, gözümden tek bir damla yaş dökülmedi, gözlerimi gözlerinden tek bir saniye bile kaçırmadım. Ve devam edeceğim az sonra. Onu kavuşturacağım sevdiğine. Çünkü aşk kavuşmaktı. Aşk sarılmaktı. Aşk Tahir'i sevdiğine kavuşturmaktı. "Ve şimdi biz boşanıyoruz. Asla boşanamam dedim ama biz boşanıyoruz."
"Öyle" dedi "Biz boşanıyoruz ve ben de teşekkür ederim beni iyileştirdiğin için." İnsan eşya için teşekkür ederdi, yiyecek bir şey için teşekkür ederdi ama canı için. İnsan canı için teşekkür eder miydi? Tahir Kaleli ediyormuş. Belki de Tahir Kaleli hakkında öğrendiğim son şeydi bu.
"Doktorum ben unuttun mu? Her neyse, git hadi."
"Nereye gideyim?"
"Unuttun mu seni seven biri var! Eğer seni seviyorsa seni bekliyordur." Dik duracağım. Dik duracağım. Dik duracağım.
"Eminim bekliyordur." dedi ve onun cümlesini bitirmesine izin vermeden ben konuştum.
"Mutlu son..."
"Mutlu son..." Ve bitti. Ufak bir başlangıçtı. Ve ufak bir bitiş. Bir ara gerçekten Tahir'e âşık olabileceğimi düşünmüştüm. Gerçekten aptalmışım. Ben bu adama nasıl âşık olurdum. Benimki sadece zorundalıktı. Ben bir ömür onunla geçireceğimi düşündüğüm için ona âşık olmak istemiştim. Zorunda olduğum için. Ama olmamıştım işte. Boşanacağız dediği an kalbim rahatladı. Meğerse ben mutlu değilmişim onunla. Bir gün boyunca mutlu değilmişim. Kalbim kırılmamış onunla birlikte. Ama her şeye rağmen o benim için hala değerli. Neden mi? Çünkü o benden kopmadı. Beni bırakmadı. Vurulduğum zaman komaya girmişim ve belki de hiç uyanamayacaktım. Doktorlar anlattı bana her şeyi. Beni öldürmek istemişler. Acı çekmemem için ölmek gerekiyormuş ama Tahir, Tahir Kaleli buna izin vermemiş...
Bana inanmış. Bana güvenmiş. Beni yanında istemiş. Şuan ayrıydık ama o beni istemiş. Bundan sonra ayrı olacaktık ama benim nefes almamı sağlayan tek insandı o. Beni burada tutan da, buraya tutunabilmemi sağlayan da...
İşte bu yüzden ben Tâhir Kaleli'ye güveniyordum. Beni bırakacaktı, sevdiğine gidecekti ve ben dik duracaktım ama ben ona güveniyorum. Benden vazgeçmedi ye. Ben ona güveniyordum. Beni öldürmedi ya. İşte ben bu yüzden ona güveniyordum...
---
YAZMA DEDİM KENDİME BÖYLE BİR ŞEY YAZMA. ÜZME NEFTAHÇILARI AMA DEDİM Kİ SONRA DİK DURACAĞIZ.VE ŞUAN BURAYA BIRAKTIĞINIZ YORUMLARA GÖRE BAZI ŞEYLER YAPACAĞIM.
ÖNCELİKLE TEK BÖLÜMLÜKLERDEN OLUŞAN BŞR KİTAP (NEFTAH VE ULREM) İLE İLGİLİ...
VE ULREM İLE İLGİLİ YENİ BİR ÖYKÜ
LÜTFEN FİKİRLERİNİZİ BURAYA BIRAKIN
OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Nefes'im
Fanfiction"Ve siyahtan daha karanlık renkle tanıştım o an. Yenilmişlik rengi." Bir bebek doğar, ağlar. Karnı acıkır, ağlar. Altına yapar, ağlar. Annesini özler, babasını özler ağlar. Korkar, canı yanar, ağlar. Ben de çok ağladım. Bu gece ben de çok ağladım...