17.Bölüm: Sen Zorlu’sun…
“Gerek yok.” dedi Tahir. “Sadece bu kâğıtları imzalaman yeterli. Gereği yapılacak.” Bir sandalyede oturuyorum ve masanın üstünde bir kâğıt var. Boşanma ile ilgili şeyler. Bunu imzalayacağım ve bitecek. Ben resmi bir şekilde Nefes Zorlu olacağım artık. Belki ailem beni yanlarında bile istemeyecek ama bitecek. Beni kaleden kurtaracak diye düşündüğüm Tahir Kaleli beni elleriyle hapsolduğum kaleye bırakıyordu. Annemle babamın yanına bırakıyordu. Sen Zorlu’sun diyordu. Kaleli olamazsın diyordu. Okumadım bile maddeleri, hemen imzaladım ve ittim kâğıdı Tahir’in önüne doğru. Bana bir şeyler anlatmak istiyordu sanki. Bilmiyorum belki de bana öyle geliyordu. Belki de onun söyleyeceği tek bir kelime bile yoktu.
“Nefes. Senden son bir şey istiyorum. Ailenin yanına gitme. Defne ile kal. Bak gördüm ben o bakışları. Neden bilmiyorum ama gitme işte.” Hala beni korumaya çalışıyordu! Hala benim için bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Tahir Kaleli’ye güveniyordum derken tam anlamıyla bundan bahsediyordum. Onun her şeye, herkese rağmen beni korumaya çalışması her şeye rağmen beni birazcık da olsa özel hissettiriyordu. Belki de hayatım da ilk defa biri bana bunu yapıyordu. İlk defa biri benim özel hissetmemi sağlıyordu. Belki bunu hissetmem için uğraşmıyordu ama ben yine de öyle düşünmek istiyordum.
Tahir bile annemle, babamın bakışlarını hissetmişti demek ki! Görülmeyecek türden değildi ki! Hissedilirdi. Tahir de hissetmişti. O da attı imzayı ve kalemi cebine bıraktı. Kâğıdı da eline aldı. “Muhtemelen.”
1 gün önce…
Yaşadığım, yaşamadığım ne varsa birkaç gün içinde bitecekti. Ben Nefes Zorlu olacaktım. Hayatım bitecekti. “Nefes, nasıl ya siz âşık değil miydiniz birbirinize? Bir yıl bile olmadı. Anlatsana biraz kuzum.” Defne’nin soruları beni bunaltmıştı. Dakikalardır soru soruyordu ben ise onu geçiştirmeye çalışıyordum. Anlatmak doğru gelmiyordu belki de.
“Bitti diyorum Defne. Bu kadar basit. Geri dönülmez bir yola girdik ve bittik.” Dedim. Artık sorgulama diyordum. Artık sorgulama ki ben de rahat bir nefes alabileyim. “Ya hu nasıl bittik. Sen değil miydin ben seversem, âşık olursam tam severim ömür boyu bırakmam diye.”
Hala öyle. Ben seversem tam severim. Ama sevmiyormuşum ben. Kafamı olumsuz anlamda sağa sola salladım ve sehpanın üzerinde duran telefonumu aldım. “Ben biraz uyuyacağım. Eğer beni uyandırırsan öldürürüm seni.” Ona seni öldürürüm bakışları atarken o da bana gülümsüyordu. Odaya girdiğimde kendimi hemen yatağa attım. Yumuşacık yastık. Yumuşacık yatak. Gözlerim tavana dikili iken aklımdan onlarca şey geçti ve geçmeye devam ediyordu.
Tahir’i kanlar içinde bulduğum an. O kadar çok korkmuştum ki. Başkası da olsa o kadar korkar mıydım bilmiyorum! Çünkü Tahir o an bile başka hissettirmişti kendini. Başıma onlarca silah dayandığında bile ben sadece Tahir’in iyi olmasını istiyordum. Belki o zaman canımın peşine düşmeliydim ama düşmemiştim işte. Ben o zaman kendi canımın değil Tahir Kaleli’nin peşine düşmüştüm. Biliyor musunuz? Yine olsa. Ben yine Tahir Kaleli’nin canının peşine düşerim. Ayrılsak bile…
Ölmek mi istiyorsun dediğinde bile. Onun uyanması beni çok mutlu etmişti ama o gözler…
Benden korkma demişti. Ben mafyayım ama benden korkma diyordu resmen. Ben kendi kendime çelişkiye düşerken ismini söylemişti bana. O an bir mafya ile değil de arkadaşım ile konuştuğumu düşünmüştüm. Meğerse kocammış. Ben kocam olacak adamla konuşuyormuşum. Haberim yokmuş ama evren bize büyük bir oyun oynamış.
Vedaları sevmem dediğini hatırlıyorum arabanın içinde. O buğulu gözlerle. Söyleyin bana vedaları kim sever ki. Kim ayrılmak ister ki. Durun bir düşünün. Biz de şuan ayrılmıyor muyduk? Ama ayrılmak için önce birleşmek gerekir değil mi? Ben Tahir ile hiçbir zaman birleşmemiştim ki. Biz aslında hep ayrıydık. Sadece birileri bizi birleştirmeye çalışıyordu o kadar. Ama biz ayrıydık. Birlikteyken ayrıydık, ayrıyken ayrıydık.
Benimle mesajlaşmıştı. Dalga geçen bir konuşmaydı o zaman. Beni sinirlendiren. Hep unutmak istemiştim o mesajlaşmayı çünkü en sonunda karım demişti bana. Evlendikten sonra zar zor çıkan kelime evlenmeden önce çıkmıştı ağzından. Ben ise hızlı bir şekilde telefonu kapatmıştım. O gün o kadar çok utanmıştım ki size anlatamam. Sanki yerin dibine girmek istiyordum. Ama yine de mutluydum o an. Anneme, babama rağmen onunla o dakikalar da mutluydum.
Bana bencilsin demişti. Beni ağlatmıştı. Ben düğün günüm de ağlamıştım. Belki diğerleri sevinçten ağlarken ben o gün Tahir haklı olduğu için ağlamıştım. Gerçekten bencil olduğum için. Sonra her damat imzalardan sonra gelini öperken Tahir’in beni öpmediğini görmüştüm. Kanlar içinde ellerinin arasın da yattığımı. Onun üzüldüğünü.
Ölmek bu muymuş diye sayıkladığımı hatırlıyorum. Ben ölüyor muyum dediğimi. Daha birçok şey hatırlıyorum ama gözlerim kapanıyor yavaş yavaş. Uyku beni esir alıyor resmen. Alsın. Uyuyup uyanıyım ve her şey bitmiş olsun. Biz boşanmış olalım.
Gözlerim kapalı ama her şeyi duyuyorum. Her şeyin farkındayım. Kapı kapandı ve biri oturdu yatağa. Defne miydi bu? Uyuyacağım demiştim. Bir kere de söz dinlese ya. “Keşke… Keşke başka bir şekilde olsa. Keşke başka bir şekilde koruyabilsem seni. Seni üzmeden. Kırmadan. Ama…” durdu. Tahir. Ne işi vardı onun burada. Dinleyecektim. Ne söyleyeceğini sonuna kadar dinleyecektim. Belki yaptığım saçmalıktı ama olsun. Merak ediyordum ne yapıyım yani? “Ama başka bir çözüm yolu yok Nefes ’im. Olmuyor yani.” Ne bir dakika o bana nefesim mi demişti? Galiba uyku sersemi yanlış duymuştum. Gözlerim bir an da açıldı. Ama istemsizce açıldı yani Tahir’i görmek için falan değil. Tamamen istemsizce.
“Eee… Şey salona gel 5 dakika. Anlatacaklarım var.” Bir an da kendini toparladı ve yataktan kalktı. Yine bu adam sınırları zorluyordu. Hemen kalktım ve hızlıca salona doğru yürüdüm. Ayakta duruyordu öylece. “Otur!” dedi. “Sandalyeye.”
Ben de yavaşça oturduğum da bir kâğıt çıkardı ve önüme uzattı. O da yanıma oturduğun da konuştu. “Boşanmak için evraklar!”
Ne yani bu kadar basit miydi? Tamam, ben de ondan boşanmak istiyordum. Ama bilmiyorum işte. Bir dava açılma süresi olmayacak mıydı? Avukatlar, hâkimler…
Düğünümüz gibi olmuştu her şey. O zaman da bir ceset gibiydim şimdi de. “Dava falan açılması gerekmiyor mu?”
“Gerek yok.” dedi Tahir. “Sadece bu kâğıtları imzalaman yeterli. Gereği yapılacak.” Bir sandalyede oturuyorum ve masanın üstünde bir kâğıt var. Boşanma ile ilgili şeyler. Bunu imzalayacağım ve bitecek. Ben resmi bir şekilde Nefes Zorlu olacağım artık. Belki ailem beni yanlarında bile istemeyecek ama bitecek. Beni kaleden kurtaracak diye düşündüğüm Tahir Kaleli beni elleriyle hapsolduğum kaleye bırakıyordu. Annemle babamın yanına bırakıyordu. Sen Zorlu’sun diyordu. Kaleli olamazsın diyordu. Okumadım bile maddeleri, hemen imzaladım ve ittim kâğıdı Tahir’in önüne doğru. Bana bir şeyler anlatmak istiyordu sanki. Bilmiyorum belki de bana öyle geliyordu. Belki de onun söyleyeceği tek bir kelime bile yoktu.
“Nefes. Senden son bir şey istiyorum. Ailenin yanına gitme. Defne ile kal. Bak gördüm ben o bakışları. Neden bilmiyorum ama gitme işte.” Hala beni korumaya çalışıyordu! Hala benim için bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Tahir Kaleli’ye güveniyordum derken tam anlamıyla bundan bahsediyordum. Onun her şeye, herkese rağmen beni korumaya çalışması her şeye rağmen beni birazcık da olsa özel hissettiriyordu. Belki de hayatım da ilk defa biri bana bunu yapıyordu. İlk defa biri benim özel hissetmemi sağlıyordu. Belki bunu hissetmem için uğraşmıyordu ama ben yine de öyle düşünmek istiyordum.
Tahir bile annemle, babamın bakışlarını hissetmişti demek ki! Görülmeyecek türden değildi ki! Hissedilirdi. Tahir de hissetmişti. O da attı imzayı ve kalemi cebine bıraktı. Kâğıdı da eline aldı. “Muhtemelen.”
*
Merhabalar. Bugün yeni bir hikâyeye giriş yaptım. Aslında yeni diyemem. Bildiğimiz üzere bizim dünyamız vardı. 3T grubu vardı. Sonra dedim ki daha ilginç, daha güzel ve de daha istenilen olsun. Ve Ulrem oldu. Sizin istediğiniz gibi.
Deli nefes ’ime gelirsek bölüm hazır elimde vardı son dokunuşları yaptım ve sizi bekletmeden atmak istedim.
Bir de ruhumdan yükselen fısıltılar adlı tek bölümlük hikâyeler kitabım var. İsteğiniz üzerine.
Oy ve yorum yapmayı unutmayın. Yakında ulrem ile ilgili tek bölüm gelecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Nefes'im
Fanfic"Ve siyahtan daha karanlık renkle tanıştım o an. Yenilmişlik rengi." Bir bebek doğar, ağlar. Karnı acıkır, ağlar. Altına yapar, ağlar. Annesini özler, babasını özler ağlar. Korkar, canı yanar, ağlar. Ben de çok ağladım. Bu gece ben de çok ağladım...