ஜBölüm 5ஜ

8.2K 741 95
                                    

Arkamdan bana sarılan bedeni hissetmemle irkildim. Soğuk elleri belimin iki yanından, yukarı kalkan tişörtümün açıkta bıraktığı tenime değerken nefesim kesilmişti sanki. Ağır ağır alıp verdiğim nefeslerimin arasında dik tutmaya çalıştığım bedenim gittikçe daha büyük bir yük olurken başımı geriye atmıştım ve bu istemsiz eylemim boynumu daha da açıkta bırakarak onun için harika bir görsel şölen oluşturmuştu. Ne kadar sakin olmaya çalışırsam çalışayım, omzumdan başlayarak yavaşça yukarı çıkan dudaklarla aynı anda hareket ederek üzerimdeki tişörtü yavaşça sıyıran ellerin hiç yardımı dokunmuyordu...

Aralık camdan gelen küçük esinti bacaklarıma değip geçerken altımda sadece boxerımın olduğunu fark etmek, bir anda utanmama neden oldu. Bedenimi gizlemek için harekete geçeceğim esnada ise üzerimdeki tişörtü tek hamlede çıkarıp yatağa uzanmamı sağlamış, kendimi saklamama engel olmuştu.

"Benden utanma bebeğim," diye fısıldadı boğuk bir sesle.

Bebeğim...

Aklımda dönüp duran ve içimi gıdıklayan o kelime.

Zaman ve mekan kavranlarını benim için silip, farklı alemlere geçiş yapmamı sağlayan o kelime.

Ama biliyorum ki sihir o kelimede değil, o etkileyici sesin sahibinde. Nefesimi kesen, hayatımı değiştiren, sevdiğim ve en bi nefret ettiğim Park Jimin...

"Jungkook..." Adımı mırıldanmasıyla silikleşen dünyadan küçük bir iz yakalamışçasına aralanan baygın gözlerimi, bacağımın iç kısmından kasıklarıma doğru ufak öpücükler armağan ederek ilerleyen Jimin'e çevirirken boğuk bir şekilde inledim.

"Adımla inle..." Sanki bedenim onun emrindeymiş gibi benden bağımsız bir şekilde, anında sözlerine itaat etmişti. "Jimin-ahh..."

Memnun bir gülümseme oluştu dudaklarında. Daha sonra o dudaklarını boxerımın üzerinden erkekliğime sürterek çileden çıkmış gibi inlememe neden oldu. Zevkten altında kıvranıyor, tırnaklarımı geçirdiğim çarşafı sıkarak çekiştiriyordum.

Göğüs kafesim aldığım nefeslere dar gelirken bu defa da boxerımın içine girip erkekliğimi kavrayan eli hissetmemle gözlerim sonuna kadar açıldı ve belim bir yay misali gerildi.

"Jungkook..." Cevap veremeyecek kadar kendimden geçmiştim. Bu yüzden büyük bir inlemeyle anlatmaya çalıştım dinlediğimi.

"Uyan Jungkook..." Gözlerim birden açıldı. Üzerimde bir bedenin olmadığını fark etmem çok uzun sürmese de, bozulan solunumumu düzene sokmak için fazlasıyla çabalamıştım. Hızlıca uzandığım yataktan doğrularak parmaklarımı, terden ıslanmış saçlarıma geçirdim. Gördüğüm rüyanın etkisiyle hâlâ ellerim titriyordu. Bu da neyin nesiydi böyle?

"Jungkook iyi misin?" Arkamdan sırtımı sıvazlayan Taehyung'a sözlü cevap verecek gücü kendimde bulamayarak olumsuz anlamda salladım başımı. İyi değildim. Hiç iyi değildim. O bana iyi gelmiyordu...

"Kabus mu gördün?" Bu kabus muydu, yoksa bir rüya mı? Gerçeklikten bile ayıramazken kabus ya da rüya diye nasıl sınıflandırabilirdim ki?

Bir kez daha olumsuz anlamda salladım başımı.

"Jimin'in adını sayıklıyordun Jungkook. Kimi kandırıyorsun sen? Bildiğin kabus görüyordun işte." Elimle yüzümü kapatarak kendime gelmek için bekledim birkaç saniye. Ardından üzerindeki yorganı tek hamlede kenara atıp yataktan kalkarak yerdeki terliklerimi ayağıma geçirdim. Biraz hava almam gerekiyordu.

"Nereye?" Taehyung'a dönerek, "Dışarı çıkıyorum," diye cevap verdim kısaca.

"Bu saatte mi? Jungkook, çıldırdın mı sen? Ne işin var dışarıda?"

Highly Regret≒JiKook [Completed]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin