ஜBölüm 49ஜ

4.8K 421 447
                                    

Birkaç saniye... Sadece birkaç saniye süren sessizlik bir asır gibi gelirken en yakın arkadaşımın şaşkın sesinden "Hoseok." ismi duyulmuştu. Kimse olanlara anlam veremiyor, herkes Minji ile sarılmaya devam eden Hoseok'u izliyordu. Jimin hariç herkes.

Bir cevap arar gibi hepimize tek tek bakan ve çaresizlikle açıklama bekleyen Taehyung suskunluğumuza katlanamayıp "Neler oluyor burada?" diye sesini yükselttiğinde korkuyla yerimden sıçramıştım. Bilmiyordum ki. Bilsem her şeyi en yakın arkadaşıma ilk ben açıklardım ama bilmiyordum. Ben de diğerleri gibi sadece anlatılmasını bekliyordum bir şeylerin.

"Sana inanamıyorum Yoongi." Sonunda sessizliği bölen Jimin Hoseok'u ve afilli girişini umursamadan önündeki bedenin üzerine doğru yürümeye başladı çatık kaşlarıyla.

"Bunca zaman sevdiğim, değer verdiğim insanları üzmelerine ne kadar katlanamadığımı en iyi sen biliyorsun sanırdım." Bir karşılık bekler gibi suratına bakarken, Yoongi'nin yaptığı tek şey bakışlarını kaçırıp dudaklarını birbirine bastırmak olmuştu.

"Senin yanında oldum, seni korudum, kalbini kıracak şeylerden kaçındım... Tüm önceliğim sen ve Minji'ydiniz. Ama sen ne yaptın? Benimle onun üzerinden sahte bir evcilik oyunu kurdun. Onu kullanarak beni elde etmeye çalıştın. Seni sevmediğimi biliyordun, hem de başka biriyle yatmama izin verecek kadar. O halde ne hakla sevdiğim kişiyi, gerçekten aşık olduğum kişiyi üzebiliyorsun?" Jimin'in dudaklarından, tükürürcesine çıkan sözler Yoongi'nin suratına tokat gibi çarparken onun da ağlamaya başladığını görebiliyordum. Yanaklarından sessizce akan yaşları görüyordum. O yaşlarda, eski kendimi görüyordum...

"Sana bu kadar sert çıkışmayacaktım." diye devam etti sözlerine. "Ama o son yaptığın şeyden sonra bunu hak ettin. Artık oyun bitti. Beni elinde tutmak için kullanabileceğin aptalca bir güvencen yok artık. Benim de senden gizleyecek bir şeyim."

Jimin'in bakışları birden bana döndüğünde baştan ayağa titrediğimi hissetmiştim. Yavaşça bana doğru adımladı, karşı karşıya geldiğimizde ise oturduğum sandalyenin önünde diz çöküp stresle yumruk yaptığım ellerimi avuçları arasına aldı.

"Jungkook, seni seviyorum. Seni ve benden bir parça taşıyabilecek kadar kutsal olmanı seviyorum. Binbir zorlukla taşıdığın bebeğimizi seviyorum ve sonsuza dek sizinle olmak istiyorum." Gözlerimin içine parıldayan gözleriyle bakarken ellerimiz yavaşça birbirine kenetleniyordu. Etraftaki her şeyi unutmuş, nefesimi tutmuş gelecek bir sonraki cümleye odaklanmıştım.

Dudakları yavaşça kenara doğru kıvrılırken "Benimle evlenir misin?" diye sordu beklemeden. Zaten dolu olan gözlerim tek bir soruyla mutluluktan taştı bu defa.

Fakat bu özel an çok uzun sürmemiş, duyduğumuz takırtıyla ve "Durun!" bağırışıyla ikimizin de bakışları masadaki pasta kremasına bulanmış bıçağı parmaklarının arasında sıkıca kavrayarak karnına hizalamış Yoongi'ye dönmüştü.

"Durun dedim. Kendimi öldürürüm. Yemin ediyorum kendimi öldürürüm. Beni bırakma Jimin..." Hıçkırıkları konuşmasına engel olurken geçirdiği kriz ve aldığı derin nefesler arasında "Ben her şeyimi sana verdim. Her şeyimi sana adadım. Sadece sen mi bizim için çabaladın sanıyorsun?" dedi isyan eder gibi.

"Sana aşık oldum, kalbimi sana verdim, sırf sen beni sevmiyorsun diye seni kısıtlayamam dedim ve başkalarıyla birlikte olmana bile sesimi çıkarmadım. Bana dokunabileceğin halde dokunmadın, her geri çevirilişimde gururum kırıldı ama sesimi çıkarmadım. Sevdim, daha çok sevdim, yıllarca bitmeyen bir sevgiyle sevdim. ŞİMDİ HAK ETTİĞİM MUAMELE BU MU?" Bıçağın sapını tutan parmaklarının boğumları uyguladığı kuvvet yüzünden beyazlarken "Eğer şimdi onu seçersen kendimi öldürürüm." dedi son kez. Sinirden ve hırstan gözlerine kadar kızarmıştı.

Highly Regret≒JiKook [Completed]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin