ஜBölüm 50ஜ

4.9K 434 140
                                    

Her şey güzel olacak diye kendimi kandırdıkça bencilleştiğimi fark ediyorum. Her şey ancak benim için güzel oluyor. Peki ya çevremdekiler?

Çevremdekilerin, en yakın arkadaşımın mutlu olmadığı bir zamanda her şey güzel olmuş oluyor muydu?

Başı omzumda, uzun süredir ağlayan Taehyung'un saçlarını okşarken sürekli bunu düşünüp duruyordum. Sevdiğim adamla evlenecektim; parmağımda onun yüzüğü, karnımda onun bebeği vardı. Fakat hiç mutlu hissetmiyordum. Sürekli sol yanım sızlıyor, bir şeyler içimi daraltıyordu. Arkadaşımın acısını kendi acımmış gibi hissediyordum ve bu mutluluğuma gölge oluyordu.

"Buna inanamıyorum." diye sızlandı bilmem kaçıncı kez. "Bana nasıl söylemez?"

Taehyung o gün yaşananların ardından eve dönmüştü ve ben de onu yalnız bırakmamak için dünden beri yanında kalıyordum. Benim kötü zamanlarımda nasıl yanımda olduysa, şimdi aynı ilgiyi gösteriyordum ona.

Evet, dünden beri buradaydım fakat Hoseok'un asıl olayını hâlâ öğrenememiştim. Taehyung daha çok üzülmesin diye sormuyordum da.

"Benden nasıl saklar?" Alnına yapışmış olan saçları, ferahlaması için arkaya doğru taradım ve "Olmuş, bitmiş bir şey için canını bu kadar sıkma." diye mırıldandım duyabileceği bir ses tonunda. "Biliyorum, acı veriyor ama kendini daha fazla üzmeye değmez. Geçmişte olan olmuş. Şimdi Hosek'un kalbinde bir tek sen varsın ve söylemediyse de bunun için mutlaka nedenleri vardır diye düşünüyorum."

Başını kaldırıp kızarmış gözleriyle bana baktı ve "Söylememek için hiçbir nedeni yoktu." dedi.

Diyecek bir şey bulamadım o an; sessiz kaldım. Taehyung da bunu fark etmiş olmalı kurumuş dudaklarını yalayarak ıslattı ve pürüzlü sesiyle "Minji onun öz kızı, onu benden daha çok sevecek." diye yakındı. Bu kadar üzülmesinin asıl nedenini şimdi anlıyordum.

"Minji onun kızı olabilir ama sen de onun sevgilisisin, sevdiğisin. Böyle bir şey söz konusu bile olmaz."

"Ama daha bir kez bile aramadı!" burnunu çekip tekrar ağlamaya başladığında bu defa başını omzuma koymak yerine dizlerime gömülmüştü. Sırtını sıvazlayarak sesli ağlayışını dindirmeye çalıştım.

"Sadece sana zaman tanıyordur. Taehyung, olumsuz düşünerek kendini üzüyorsun. Bunu yapma. Hadi bana ne olduğunu anlat. Jimin'e soramadım." Beni cevapsız bırakıp dizlerimde biraz daha hıçkırmaya devam ettikten sonra yavaşça doğruldu ve elinin tersiyle yüzündeki göz yaşlarını temizlemeye çalıştı. Yanımdaki peçetelikten peçete alarak anında ona doğru uzandım ve göz yaşlarını silmesine yardım ettim.

"Hoseok'un babası." diye başladı cümlesine. Ardından uzattığım diğer peçeteyi alıp burnunu sildikten sonra devam etti. "Bebeği öğrendiğinde Hoseok'un onu almak isteyeceğini biliyormuş. Bu durum itibarını zedeleyeceği için Hoseok'u Amerika'ya göndermiş, bir nevi uzaklaştırmak için. Bunca zaman bu yüzden Amerika'daymış."

"Peki Jimin neden bebeğin babası olduğunu söylemiş?" diye sordum. Bu durum aklımı karıştırmıştı.

"Hoseok arada gizlice Kore'ye dönüyormuş ve bundan babasının haberi yokmuş. Jimin'e, bebeği sahiplenmesini o söylemiş. Zaten birkaç ay sonra okulu tamamen bitirecekti fakat tek varis olarak, babası yakın zamanda öldüğü için şirketin başına geçmek zorunda kaldı. Yani Kore'ye sandığımdan daha erken dönmüş."

Jimin'in anlattıkları, telefon konuşmaları ve daha bir çok şey aklımda sahne sahne belirdi bir an. Hoseok'un babası ölmüştü, Kore'ye dönmek zorunda kalmıştı ve büyük bir ihtimalle Yoongi'nin karşısına çıkmadan önce Minji'yi almak için bazı yasal işlerle uğraşmıştı...

Highly Regret≒JiKook [Completed]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin