ஜBölüm 54ஜ

4.6K 393 109
                                    

Zaman kimine göre akıp gider, kimine göre ise bilmez geçmek ama her saniye esasında aynı işler saatleri, ilmek ilmek. Dünya dönme süresini asla değiştirmez ya da güneş batmak istemiyorum demez bir günden bir güne. Peki o zaman nasıl olur bu? Nasıl biri kovalasa da yetişemezken diğeri sırtında çuval misali taşıyarak hamallık yapar zamana?

Şöyle bir geriye dönüp baktığımda, benim de hamallık yaptığım zamanlar olmuştu fakat geçip gidiyordu işte. Dediğim gibi, zaman aslında hiç kendi ritmini bozmuyordu.

Şimdi ise hayalini bile kurmadığım şekilde, kendimden bir parçayı kucağıma almanın heyecanını yaşıyordum fakat heyecanımı bastıran hüzün tüm evi etkisi altına almıştı...

Tam hastaneden çıkıp, kucağımızda kızımızla evimize dönecekken yanımıza korku ve telaşla koşturan Jihyun, Minji'nin kaybolduğunu söylemişti. Hastanede olduğumuz sürece ona bakma görevi Jihyun'daydı ve iki saniyelik gözünü ayırdığı, altı yaşındaki bir kız çocuğu ortadan kaybolacak kadar uzaklaşamazdı. Doğal olarak akıllara da ilk kaçırıldığı geliyordu.

Evi kasvetli atmosferin esir aldığı bir akşam üstünde, Luna yanımdaki beşiğinde her şeyden habersiz uyurken diğer yanımda oturan ve benimle sessizlik yarışı yapan Taehyung'un düşünce havuzunda boğuluşunu izliyordum. Minji Hoseok'un olduğu kadar onun da kızı sayılırdı. Onunla benden daha önce tanıştığını, bir süredir de birlikte yaşadıklarını hesaba katacak olursak en çok endişelenenlerden ve ona bir şey olmasından korkanlardan biri olmalıydı.

Şu an belki birlikte kek yaptıkları bir anı canlanıyordu gözünde, belki de küçük oyuncak bebeklerin saçını taradıkları soft sahneler. Öyle ki, yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı fakat hemen ardından gelen iç çekiş onu gerçekliğe döndermişti.

Kızı kaçırılmıştı...

Aynı şeyin, Luna'nın başına gelme olasılığını düşündüm ve sadece birkaç saniye kanımın çekilmesine yetti. Değil kaçırılmak, onun saçının teline dokunulsa delirirdim ben. Ondan uzak kalamazdım, bundan sonra ondan kopamazdım. Ölürdüm.

Birden silkelenerek kendime geldim. Bu durumda soğuk kanlı kalması ve destek olması gereken kişi bendim. Bu kadar çabuk kendimi bırakmamalıydım.

Taehyung'un boştaki elini tutarak avuçlarım arasına aldım ve onu kendime doğru çekip başını omzuma yaslamasını sağladım. Hiç itiraz etmeden, bunu bekliyormuş gibi sokuluvermişti yanıma.

Hoseok'la birlikte onu bulmaya gitmek istediğini biliyordum fakat Hoseok ve Jimin ikilisi ben henüz dışarı çıkıp aksiyon peşinde koşacak kadar kendimi toparlayamadığım için onu yanımda kalmaya zorlamıştı. Bu yüzden Taehyung'a destek olma görevi de bana aitti.

"Endişelenme, Hoseok yeni kavuşmuşken kızının başına bir şey gelmesine asla izin vermez. Hem bak, Jimin ve Jihyun da yanında. Minji'yi mutlaka bulacaklar." 

Teselli arayan küçük bir çocuk gibi "Bulurlar mı dersin?" diye mırıldandı. Başımı hemen sallayıp "Tabiki de!" dedim. "Hem daha birlikte yaşamanız gereken çok anı var sizin. Mesela Yeontan'la birlikte büyüyecek onlar. Daha ilkokula gidecek, okuma yazma öğrenecek. Ödevleri için her akşam sen yardımcı olacaksın ona. Biraz daha büyüyecek, aşık olacak, gelip sana anlatacak. Mezun olacak, bir işe başlayacak, derdini sıkıntısını seninle, bizimle paylaşacak. Sen onun en büyük sırdaşı, en yakın arkadaşı olacaksın..."

Omzumda hissettiğim nemle başımı, benden saklamaya çalıştığı yüzüne doğru eğdim ama saklanması için artık çok geçti; ağladığını anlamıştım. Elimin birini yanağına koyup bir yandan onu daha çok göğsüme bastırırken diğer yandan göz yaşlarını sildim.

Highly Regret≒JiKook [Completed]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin