Saklanan gerçeklerin yükünü bile şu an ben çekiyordum, sanki tüm sorumlu benmişim gibi. Buna rağmen sesimi çıkarmadan bana denileni yapıyordum ve bu gittikçe daha sinir bozucu olmaya başlamıştı. Jimin'in, Yoongi'den neden bu kadar çekindiğini anlayamıyordum. Ya da sırf Yoongi geliyor diye ona engel olmak yerine beni saklamasını. Ama sesimi çıkartmıyordum çünkü güveneceğime dair bir kez söz vermiştim. Sonuna kadar da sözümün arkasında durmakta kararlıydım. Zamanı geldiğinde bu yaptıklarına "mantıklı" diyeceğime emindim.
Önümdeki büyük villanın kapısını izlemeyi keserek döndüm ve arkamda beni bekleyen Jimin'e baktım. Hemen bir gülümseme oluştu yüzümde. Sadece gözlerime bakıp beni bu hâle getirebiliyordu. Anında yumuşuyordum, sinirlenemiyordum bile. Bunu biliyormuş gibi o da gülümsedi, ardından birkaç adım daha atarak yanıma geldi ve elini belime atıp dudaklarını alnıma bastırdı. Bu onun "Her şeyi halledeceğim ve yanında olacağım, merak etme sen." deme şekliydi.
Hiç beklemeden kollarımı boynuna doladım ve başımı omzuna koydum. Şişkin göbeğim bize pek yardımcı olmasa da bu durumdan şikayetçi değildik. Zaten benim tek düşünebildiğim, birkaç gecede alışıp şimdi de geceyi ondan ayrı geçirecek olmamdı.
"Kendine dikkat et, tamam mı?" dedim kollarımı sahiplenici bir tavırla sıkılaştırırken. "Beni de haberdar etmeyi unutma."
Bir aşağı, bir yukarı sırtımı sıvazlayan eli hareketini durdururken sanki yıllardır öpmüyormuşçasına özlem kokan bir öpücük bıraktı yanağıma. Ardından biraz geri çekilip yüz yüze gelmemizi sağladı. "Endişelenme, hiçbir şey olmayacak ve sana mesaj atacağım. Uyuyana kadar bir mesaj uzağındayım sadece."
Oyuncu bir tavırla göz kırptığında kıkırdadım ve bakışlarımı kaçırıp, başımı aşağı eğdim. Gözlerimdeki hüzünü görsün istemiyordum.
"Hadi bakalım, çal artık şu kapıyı da gir içeri. Burada bekleme daha fazla." Uyarısıyla başımı usulca, onaylar şekilde sallamış, arkamdaki kapıya yönelmiştim. Kapının yanındaki zile bastım ve açılmasını bekledim bir süre. Bu esnada Jimin'in de arkamda beklediğini biliyordum. Ben içeri girene kadar gitmeyecekti, bunu da biliyordum. Hatta bir ara sırf o Yoongi'ye gitmesin diye hiç içeri girmemeyi düşündüm fakat benim yüzümden bunca zaman harcadığı çaba boşa gitsin istemiyordum. Bundan dolayı kapıyı açan hizmetliye hızla babalarımı sordum ve bekletmeyerek içeri geçip, kapı kapanmadan Jimin'e el salladım...
Bana göre fazla gösterişli ve lüks evi hizmetlinin yönlendirmesiyle adımlarken etrafımı görgüsüz gibi incelemekten çekinmiş, bakışlarımı sadece karşımda tutmuştum. Sessiz sedasız arkasından yürürken tanıdık simalar görüş açıma girdiğinde yüzümü anında sıcak bir gülümseme kapladı. Beni karşılamak için kalkan Namjoon babamı fark ettiğimde adımlarımı hızlandırıp anında yanında bittim ve göbeğimin el verdiğince ona sarıldım.
"Hoş geldin oğlum." Heyecanlı ve duygusal bir sesle "Hoş buldum." diye karşılık verdim, bir süre sarıldıktan sonra geri çekildim.
"Wa, küçük Kookie, sen buraların yolunu bilir miydin?" Arkamdan gelen Yugyeom hyungun sesini işitince gözlerimdeki parıltılarla ona doğru dönmüştüm hızla. Bekletmeden o da sarıldığında, anında karşılık verdim. Saçlarımın arasına küçük bir öpücük kondurmuş, beni yabancı hissettirmemek için oldukça içten ve samimi şekilde kucaklamıştı.
En son geriye Jin babam kaldığında ona doğru döndüm ve oturduğu koltuktan, oldukça asil bir tavırla kalkışını izledim. Birkaç adım sonra karşıma geçmiş, bir babanın yapması gerektiği kadar korumacı bir tavırla kısa bir sarılma armağan etmişti bana. Yabancısı olmama rağmen kendimi evimde gibi hissediyordum. Uzun zaman sonra, ait olduğum yerdeydim ve bu benimseme hissi hoşuma gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Highly Regret≒JiKook [Completed]
FanficHer şey, hayatımı altüst eden o tek gecelik yabancıya aşık olmamla başlamıştı... °mpreg, Boy×Boy °JiKook (Bottom Jungkook) °To_@firstaroha °Publication date_04.03.18 - 25.07.19✔