"Evet! O kutlamaya gideceğiz!" Son yarım saatini beni ikna etmek için geçirmiş olan Taehyung, verdiği gazların karşılığını almayı başarırken rahatlamış bir nefes vermiş ve "Oh tanrım, çok şükür," diye mırıldanmıştı kendi kendine.
Oraya gidecek, Jimin'le erkek arkadaşının arasına kara kedi gibi girmek için elimden geleni yapacaktım. Ben Jimin'in çocuğunu taşıyordum be! Benim çocuğumun babasına göz dikmek de ne demekti!
Evet, işte yarım saattir bana yüklenen gazda geçen sözler, bu ve bunun gibi konulardan ibaretti...
"Jungkook sence bordo mu yoksa lacivert mi?" Taehyung'un gösterdiği ceketlerde göz gezdirdikten sonra boş bakışlarımı yüzüne çıkarttım. Sinirlensem mi, üzülsem mi, sevinsem mi bilemez olmuştum. Bu nedenle yüzümü ne ifadeye sokmam gerektiğini de kestiremiyordum.
"Ben gitmek zorunda mıyım," dedim soğuk bir tavırla. Birden gözlerini büyüttüğünde ise almıştım sorumun cevabını.
Neden her şey ters olmak zorundaydı ki sanki?
Bıkkınlıkla oflayıp kendimi geriye attım ve sırtımın yumuşak yatakla buluşmasına izin verdim. Şu an oraya gidecek enerjiyi vücudumda bulamıyordum. Fakat söz ağızdan bir kez çıkıyordu. Eğer gitmezsem, Taehyung beni sürüyerek götürürdü, biliyordum.
Elimi anlık bir savunmasızlık hissiyle karnıma götürdüm ve tişörtümü avuçlarımın arasında sıkmaya başladım. Onu hissedemeyeceğimi bildiğim halde elimi karnımın üzerinde gezdirerek dakikalarca okşamak istiyordum ama hâlâ alışamadığım için fazlasıyla garip geliyordu bu durum...
Yatakta, yanıma uzanan bir beden hissetmemle irkildim ve başımı Taehyung'a çevirdim. Ellerini başının altında birleştirerek tavanı izlemeye başladı.
"Rahat ol. İçinden nasıl geliyorsa, öyle davran." Gerçek bir dost gibi düşüncelerimin tercümanı olan Taehyung'a gülümseyerek yatakta biraz geriye kaydım ve sırtımı başlığa yaslayıp elimi karnımda gezdirmeye başladım. Kalbim hızlanıyormuş gibi hissediyordum ve yüzümde kendi kendine oluşan gülümsemeye engel olamamıştım.
"Taehyung," dedim titreyen sesimle. Bakışları bana döndü ve sonrasında gözleri büyüdü.
"Ağlıyor musun sen yine?"
"Taehyung, ben çok kötü bir ebeveyn olacağım." Ağlamam şiddetlenirken hızla yanına gelmiş ve bedenimi kolları arasına alıp sıkıca sarmalamıştı. Yüzümü omzuna bastırarak ağlamaya devam ettim. O kadar şiddetlenmişti ki göz yaşlarım, omuzlarım bile sarsılıyordu hıçkırırken. Taehyung ise kulağa ninni gibi gelen birkaç yatıştırma cümlesi mırıldanıyordu sadece. Bilmiyordu ki benim hiçbirini duymadığımı. Benim şu an odaklandığım tek şey, ne kadar şanssız bir bebek dünyaya getireceğimdi.
"Taehyung ben bir ucubeyim. Okuldakilerin de söylediği gibi. Ucubeyim ben."
"Saçmalama! Senin hissettiğin her şeyi bebeğin de hissediyor Jungkook. Fazla üzülmen onun sağlığı için hiç iyi değil."
"Ben onun zarar göreceğini bile bile üzülüyorum Taehyung. Elimden bir şey gelmiyor. Ben çok kötü bir ebeveynim. Ona bir aile ortamı bile oluşturamıyorum."
Saçlarımı okşarken bir şeyler mırıldandı kısık sesle. Ama ne olduğunu duyamamıştım. Sorma ihtiyacı da hissetmedim o an.
ஜ•ஜ
İterek kolaylıkla açtığım cam kapının ardında beni beklemediğim kadar sakin bir kutlama karşılamıştı. Sanki sosyetik bir davet gibiydi. Kokteyl masaları ve şık bir dizayn, aynı zamanda bir atıştırmalık masası. Bir de kısık sesle çalan, sakin bir müzik...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Highly Regret≒JiKook [Completed]
FanfictionHer şey, hayatımı altüst eden o tek gecelik yabancıya aşık olmamla başlamıştı... °mpreg, Boy×Boy °JiKook (Bottom Jungkook) °To_@firstaroha °Publication date_04.03.18 - 25.07.19✔