ஜBölüm 10ஜ

7K 751 97
                                    

Vazgeçmişlik hissi sarmıştı tüm bedenimi şu yalnız kaldığım üç saatte. Defalarca kez bakışlarımla odayı turlayıp en acısız nasıl ölebileceğimi düşünmüştüm. Odaya çoktan düşen karanlık aşırı kasvetli bir ortam yaratırken hislerimi kaybetmiş gibi battaniyemin altında oturmaya devam etsem de, aslında tüm bu olayları başlatan geceye sürükleniyordum o sıralar. Kareler zihnimde tekrar tekrar oynuyordu. Daima birine alıştığımda, diğerini kaybetmek zorunda mıydım? Herkes hayatımdan nedenini bile açıklamadan çekip gitmek zorunda mıydı?

Bakışlarım bilmem kaçıncı kez odamın açık kapısından görünen karşı odaya kayarken kararsızlık içinde tuttum nefesimi. Aklımda dönenler şunlardı;

Birinci seçenek: Taehyung'un odasına git ve sen kullanma diye sakladığı bütün ilaçları alıp tek seferde iç.

İkinci seçenek: Biraz sonra geleceğine dair mesaj atan Jimin'i bekleyip hayatı kendine daha çok zindan et...

Sorun şuydu ki, iki seçenekte de zarar gören tek taraf ben olmuyordum. Bu masum can, neden en sorumsuz ve yanlış bedeni seçmişti ki sanki?

Tuttuğum nefesimi bırakarak sıcaktan bunalmama neden olan battaniyeyi ittim üzerimden. Ardından neden yaptığımı bile tam kesitremeden tişörtümü bedenimden sıyırarak bir kenara fırlattım. Üst vücudum tamamen çıplak kaldığında oturduğum yerden kalkarak Taehyung'un odasına gittim yavaş adımlarla. Ama attığım her adımda sanki ayaklarımın altında kızmış kömür var gibi hissediyordum. Korkuyordum. Düşünmeden hareket ettiğimin farkındaydım. Ve kontrolü kalbime bıraktığımda hep yanlışmıştım bunca zaman. Fakat kolayıydı işte işin. Tıpkı, sabaha baş ağrıları çekeceğini bilmene rağmen gece alkolü fazla kaçırmak gibi. Önce sefasını sürüp, sonra cefasını çekmek gibi...

Gözlerimi açtığımda kendimi bulduğum, odanın köşesindeki boy aynasında yavaşça gezdirdim bakışlarımı. Fazlasıyla zayıflamıştım. Buraya ilk geldiğim gün aklımda canlanıyordu da, şu anki halimle aralarında uçurum kadar fark vardı. Önceden en azından formda bir vücuda sahiptim. Şimdi ise sanki kemiklerimin üzerine deri kaplanmış gibiydim kendi gözümde. Bedenini yana çevirerek bir kez daha süzdüğümde, göbeğimde oluşan çıkıklık ağlama isteği oluşturdu birden. Ne için böyle bir hisse büründüğümü bile çözemiyordum. Oysa ki zaten onun varlığından haberdardım...

"Söylesene," diye mırıldandım elimle karnımdaki şişliği okşarken. "Vaz geçelim mi? Şu an, hemen şu dolaptaki ilaçları içebilirim. Ama eğer diyorsan ki ben acı çekmeye devam etmek istiyorum..." Zorlukla yutkundum duraklarken. Ardından titreyen sesimle devam ettim. "Jimin babanın gelmesini bekleyelim."

Baba... Ne güzel de yakışıyordu adının yanına baba sıfatı. Keşke onun da bundan haberi olsaydı. O zaman belki... O zaman belki tıpkı ona davrandığı gibi bana da hassas davranırdı. Belki beni de korurdu, canımı sıkabilecek bir şey söyletmezdi insanlara....

Ya da o da bir ucube olarak görürdü beni. O da uzaklaşırdı. Tamamen yalnız kalırdım...

Durumuma bakınca, benden kaçması daha büyük olasılıktı. Normal değildim. Kim normal olmayan birini yanında isterdi ki?

"Şşşh, sessiz ol," dedim işaret parmağımı dudağıma bastırıp.

Biraz daha okşadıktan sonra karnımı, "Bir sır olacaksın, sessiz sessiz bekleyeceksin orada. Artık dünyaya gelmen gerektiği zaman, Taehyung'un dönmüş olacağına eminim. O beni yalnız bırakmaz. Sadece zorunda kaldığı için gitmiştir. Amca bizi seviyor," diye avuttum onu. Aslında daha çok, kendimi. Çünkü burada avutulmaya en çok ihtiyacı olan kişi bendim. Beni avutacak kimsem yoktu. Ben de onun aracılığıyla, kendimi avutuyordum...

Highly Regret≒JiKook [Completed]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin