Başım Taehyung'un dizlerinde, gözlerim ise onun izlediği, benim ise sadece izliyormuş gibi boş boş baktığım televizyondaydı. Ne izlediğimizi bile bilmiyordum o an. Çünkü kendimi Minji'nin anlattıklarını düşünmekten alamıyordum.
Taehyung'un, uğraşacak bir şey bulamayınca saçlarımla oynamaya başlayan ve büyük ihtimalle hepsini diken diken havaya kaldıran elini tutup yattığım yerde sırt üstü dönerek dikkatini çekmeye çalıştım. Evde anlam veremediğim bir sessizlik vardı. Sanki sadece ikimiz yaşıyorduk.
"Jimin nerede," diye sordum merakla. Ona seslendiğimi anladığı anda bakışları beni bulurken "İşe gitti," diye kısaca açıkladı. Bu durum kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu. Jimin'i daha önce hiç işe giderken görmemiştim. Sahi, ben onun ne iş yaptığını bile bilmiyordum ki...
Ama bunu daha sonra da öğrenebilirdim. Eğer Jimin yoksa gerçekten evde yalnızca ikimiz varız demek oluyordu. Bu da aklımdakileri sormak için güzel bir fırsattı.
"Taehyung, sana bir şey sormam gerek," dedim geveleyerek. Ardından doğruldum ve yanına oturup tamamen bana dönmesini sağladım.
"Minji'nin babasıyla ilgili, ne biliyorsun? Jimin'e sorduğumda bana Yoongi'nin kardeşiyle tek gecelik ilişki yaşadığını ve sonrasında kaçtığını anlattı. Sen onu hiç gördün mü?" Taehyung, bu soruyu beklemediğini ele veren yüz ifadesiyle suratıma bakakalmıştı. Bu durum da doğal olarak kaşlarımı çatmama neden oldu.
"Jungkook, aslında..." Ne söyleyeceğini bilemiyormuş gibi cümlesini yarım bıraktığında "Aslında," diye merakla atıldım. "Aslında, ne?"
Yutkundu ve dudaklarını birbirine bastırdı. Ardından bakışlarını benden kaçırarak "Bunu söylememem gerekiyormuş gibi hissediyorum ama senden daha fazla gizleyemeyeceğim," dedi. Bildiklerini bunca zaman zor sakladığını, elle tutulacak kadar yoğun olan gerginliğinden anlayabiliyordum.
Birden gözleri gözlerimle buluştu ve dudaklarından, kalbimin anlık durmasına neden olan o cümle döküldü; "Minji'nin babası aslında Jimin."
Zaman durdu, tüm sesler kesildi, kendimle baş başa kaldım. Hayat birden anlamını kaybetmişti o an. Oluşan sessizlikle niye yaşadığımızı düşünmüştüm. Acı çekmek için mi? Her şey düzeldi, önümüzde hiçbir engel kalmadı derken küçücük bir taşa takılıp düşmemiz için mi?
Yaşamak tanrı tarafından verilen en acımasızca işkenceydi. Bu, dudaklarımın arasından dökülen "Ne," kelimesine yansıttığım tüm duygulardan çok iyi anlaşılıyordu. Acı, isyan, şaşkınlık, yıkılmışlık...
Sadece sözler bile canımızı yakabilirdi bazen. Manevi acı, hiçbir zaman fiziksel acıdan daha hafif olmuyordu. Şu an çektiğim manevi acı yerine lisede yediğim kuru dayakları tercih ederdim...
"Tamam, her şeyi anlatıyorum. Böylece aklında hiç bir soru işareti kalmayacak." Aldığım darbe beni yıkmaya yetse de, acının bağımlısı olmuş gibi inatla devam ettim dinlemeye. Merak ediyordum. Canım yansa da merak ediyordum. Bilmeden daha mutlu yaşadığım gerçekleri öğrenmek için can atıyordum. Gerçek anlamda delirmeye başlamıştım...
"Jimin, Yoonji'yle sarhoşken yatınca kendini suçlamış ve kaçmış. Çünkü Yoonji'yle aynı yatakta uyandıktan sonra onu sevmediğini söyleyecek cesareti yokmuş. Kızın üzülmesini istemiyormuş. Aynı zamanda kızın hamile olduğundan da hiç haberi olmamış.
"Yoonji bebeği doğurmuş, intihar etmiş. Biz Jimin'le bundan sonra çok yakın olduk. Yani sadece bundan sonra olanlara bizzat tanık olabildim...
"Doğan bebekten çok sonra haberi olan Jimin, soluğu Yoongi'nin kapısında aldı. Bebek Yoongi'de kalıyordu. Başka akrabası olmadığı için tüm vekaleti de onun üzerindeydi. Jimin, bebeği almak istedi fakat Yoongi karşı çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Highly Regret≒JiKook [Completed]
FanficHer şey, hayatımı altüst eden o tek gecelik yabancıya aşık olmamla başlamıştı... °mpreg, Boy×Boy °JiKook (Bottom Jungkook) °To_@firstaroha °Publication date_04.03.18 - 25.07.19✔