ஜBölüm 55ஜ

3.8K 366 62
                                    

Henüz toparlanamamış bedenim sürekli bir yerde kalamayacağı için ayağa kalkmam ve yürümem gerekiyordu. Yine duvarlara tutunarak evin odalarında turlamak için hazırlandığım sırada salondan gelen tanıdık sesi işitmiş, gülümsememe engel olamamıştım. Odadayken birinin geldiğini duymuştum. Demek ki gelen kişi oydu.

Alçak tonda evdekilere bir şey anlatırken yavaşça odaya girdim ve koltukta oturan sevgilimin yanına yerleştim. Beni gördüğünde anlattığı konuya kısa bir ara vermiş, kolunu omzuma dolayarak "Nasılsın bebeğim, daha iyi hissediyor musun?" diye sormuştu. Başımı olumlu anlamda salladım. Şu an ona daha çok yaklaşmak, başımı omzuna koymak isterdim fakat babası da olmak üzere tüm ailesi odadaydı.

"Luna uyudu şimdi. Ben de evin içinde tur atayım dedim. Siz ne yaptınız? Bulabildiniz mi Minji'yi?"

"Ben de tam onu anlatıyordum." İlgiyle kaşlarımı kaldırdım ve "Yani bir iz var." dedim sorar gibi.

"Hayır ama Yoongi olduğundan şüpheleniyoruz. Mutlaka sonunda bir açık verecek ve onu bulacağız ama en azından bu süreç içerisinde Minji'nin güvende olduğuna eminiz." İçimde bir şeyler öfkeyle parlarken kaşlarımı çattım ve "Hoseok zengin değil mi? Neden adam tutup buldurmuyor kızını?" diye çıkıştım. Herkes neden bu kadar kaygısızdı?

"Öyle olabilir ama Yoongi'nin de varlıklı olduğunu unutuyorsun. Çok belli etmediğine bakma, babası yurt dışında bir işletmeye sahip ve oldukça zengin."

Nefret ediyordum. Parası olanın, haksızlığına rağmen istediğini kendi zevkine göre yönetmesinden nefret ediyordum.

Annem ayaklanıp "Ben bebeğe bakayım." diyerek odadan çıktıktan sonra sakinleşmek adına derin bir nefes aldım ve yavaşça ayağa kalktım.

"Nereye gidiyorsun?" Jimin'in arkamdan seslenişlerini o an boş vermiş, yürüyüşüme kaldığım yerden devam etmiştim. Bir elimle belimi tutup diğeriyle duvardan destek alarak ilerlerken Jimin peşime düştü ve arkamdan gelip, elini belime koyarak destek olmaya çalıştı. Konuşmuyordum çünkü hiçbir şey diyemeyecek kadar boş, konuşsam da susamayacak kadar dolu hissediyordum. Zamanında beni ezmesine yeteri kadar izin verdiğim Yoongi'den nefret ediyordum. Aynı şekilde beni ezdiği zamanlar ne kadar canım yansa da sonuna kadar sustuğum Jimin'den de öyle.

Her şeyi atlatıp birbirimizi sevdiğimizi itiraf etmemize rağmen birden bire gelen bu hisle belimdeki kolunu ittim ve yüzüne bile bakmadan, burnumdan soluyarak yürümeye devam ettim. O da bu tuhaf tavırlarımı anlamlandıramamış olsa gerek, "Jungkook bir sorun mu var?" diye sormuştu kaşlarını çatarak.

"Yok sorun falan." Onu terslememe rağmen önüme geçerek ilerlememe engel oldu ve yüzüne bakmamı bekledi. Fakat inatla bakışlarımı ondan kaçırıp yanından geçmeye çalıştım. Gerçekten gereksiz yere, aşırı sinirli hissediyordum.

Baş ve işaret parmağıyla çenemden tutup, gözlerine bakmam için çabalamıştı fakat kafamı iki yana sallayarak tutuşundan kurtulmuş, ağır adımlarla yanından geçerek Luna ve Minji için hazırladığımız odaya girmiştim.

Sessizce, Minji için hazırladığımız küçük yatağa ilerledim ve oturdum. Jimin hâlâ kapı eşiğinden bana bakıyordu.

"Artık çocuk değilim." dedim çatallanan sesimle. "Artık bazı şeylerin farkındayım. Kimden nefret edip uzak durmam gerekiyorsa, bunu tek başıma yapabilirim. O gece olduğu gibi, insanlardan korkup da yap dediklerini yapacak kadar çocuk değilim artık." Derince soluklandım.

"Dayak da yesem, laf da yesem... Kaybedeceğimi bilsem de karşılıksız bırakmam. Yanımda kimsenin olmadığını, olmayacağını bilsem de hakkımı ararım. Çünkü bu dokuz ayda yaşadıklarımla büyüdüm ben. Sessiz kalmanın hiçbir işe yaramadığını, sadece içimi yaraladığını öğrendim. Fiziksel bir acı ne kadar sürer ki en fazla? Bir gün, iki gün. Sonra unutursun gider. Ama yaşadıklarım? Yoongi'nin beni ezmesi, senin sırf duygularından kaçman yüzünden bana kaba davranışların. Bunlar asla aklımdan çıkmayacak." Elimle, pijamamın üzerinden karnımı işaret ederken "Karnımdaki bu dikiş izi bile bir süre sonra kapanacak ve acısı unutulacak ama ben içimi tırmalayan bu yaşadıklarımın acısını hatırladıkça hissedeceğim." dedim. Yüzüme bile bakamıyor, ne söylesem sesini çıkarmadan dinliyordu.

Highly Regret≒JiKook [Completed]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin