ஜBölüm 7ஜ

7.4K 719 143
                                    

Tanrım, neydi bu hissettiğim?

Pişmanlık mı?

Ah buna alıştım. Eğer pişmanlık olsaydı anında tanırdım bu hissi. Bu his, onu üzme korkusuydu. Evet, aşk böyle bir şeydi işte. Hayatını mahveden ve sana gitgide zarar veren bir virüs gibi. Bana yaptıklarını umursamadan onun ufacık üzülmesinden deli gibi korkuyordum ne olursa olsun. Kim bilir, belki de sadece henüz bazı zamanlarda kabullenemediğim bebeğin bana yaşattığı duygu büyümsemelerinden ibaretti bu hissettiklerim...

Gözlerindeki hayal kırıklığı...

O içimi parçalayan hayal kırıklığı dolu bakışlar...

Belki de dışarıya göstermemek için çabalıyordu ama tüm duyguları tek tek tadarak öğrenen bir duygu uzmanından saklayamazdı bunu. Defalarca kez yaşamış, bu duygu eşliğinde dakikalarca aynayla bakışmış, kaç defa göz yaşı dökmüştüm.

Belki kendisi bile farkında değildi üzgün olduğu zaman birbirine bastırdığı dudaklarının. Ama ben farkındaydım. O her üzüldüğünde istemsiz olarak bunu yapıyordu. Birkaç kez tanık olmuştum sadece. Ama hafızama çok iyi kazımıştım. Hayatımda istemediğim, ama çıkmasından da deli gibi korktuğum adama tam ortasında bir oda kurmak ve ömrünün sonuna kadar onu orada yaşatmak istiyordum. Hiç üzülmesin, hiç kırılmasın, daima mutlu olsun...

"Bunu düşürdün." Sesindeki umursamaz ton o kadar gerçekçiydi ki, bir an kendimden şüphe edecektim. Fakat sanki onun için hiçbir şey olmamış gibiydi. Sanki yoldan geçen herhangi birinin düşen bir eşyasını uzatıyordu.

"Teşekkürler," diyerek elinden aldım kutuyu. Ardından kutuyla bakışmaya başladım. Belki de, utancımdan başımı kaldıramadığım için kutuya bakıyordum. Utanç. Bana çok sık uğramazdı. Genelde pişmanlık daima ilk sıradaydı....

"Taehyung söyledi mi bilmiyorum ama erkek arkadaşımın pastanesinin açılış yıl dönümü için küçük bir kutlama yapılacak. Taehyung'u da davet etmemi istemişti. Ben de ikinizin davetli olduğunu Taehyung'a söylemiştim fakat bana geri dönüş yapmadı. Gelecek misiniz?" Taehyung'un böyle bir şey söylemediğine adım gibi emindim. Acaba tüm gün gerilmesinin nedeni de bu muydu? İşin garip yanı, gerilmesi için ortada hiçbir neden yoktu. Zaten Jimin'le benden çok daha öncesinden tanışıyorlardı.

Ne olursa olsun, böyle bir teklifi direk reddedeceğimi zaten bilirdi. Belki de bundan dolayı söylememişti. Jimin'i erkek arkadaşıyla eğlenirken mutlu görmektense, bir köpeği severken mutlu olduğunu görmeyi hayli hayli yeğlerdim. Bu yüzden hiç şüphe etmeden olumsuz anlamda salladım başımı.

"Maalesef davetini reddetmek zorundayım. Bu gün çok önemli işlerimiz var." Jimin'in yüzünde yine umursamaz görünmeye çalışan bir ifade oluşurken altında gizlediği buruk gülüşü sadece ben görebilirdim. Ellerini üzerindeki deri ceketin cebine koydu ve omuz silkip bakışlarını kaçırdı.

"Oh, peki. Siz bilirsiniz. O zaman, görüşürüz..." Başımla selam vererek "Görüşürüz," diye karşılık verdim.

Umarım görüşmeyiz.

Çünkü seni her gördüğüm gün biraz daha içten yıkılıyorum sanki.

Bu gün her ne kadar dışarıdan bakan biri için sıradan bir diyaloğumuz varmış gibi görünse de ben toparlanmaya çalıştıkça tek bir cümlesiyle kabuk bağlamayan yaralarım parçalanıyordu...

Yanımdan geçip gitmesini öylece bekledikten sonra bakışlarımı tekrar elimdeki kutuya indirdim. Pençelerimi geçirdiğim kutuda, parmaklarımın şeklini alarak bükülen ufak çukurları görünce stresimi dışarıya fazla vurup vurmadığımı sorgulamaya başlamıştım. Gerçekten, demir kutuyu bükecek kadar mı sıkmıştım? Hem de farkında olmadan.

Highly Regret≒JiKook [Completed]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin