Dün anlam veremediğim olaylardan sonra ev fazlasıyla ıssızlaşmıştı. Jimin göz önünde bulunmuyor, varlığını bile hissettirmiyordu. Sanki burada tek başıma yaşıyordum...
Bunu fırsata çevirmeye karar vererek, o odasındayken ben de internetten araştırmalar yapmaya başlamıştım. Tek tek, ücretli olarak indirdiğim hamilelik ve doğum ile ilgili kitapları okuyordum, dergilere göz atıyordum ve önemli kısımları not alıyordum. Ama yaptığım iş ne kadar önemli olsa da bir süre sonra bundan sıkılmaya başlamıştım.
Bakmaktan gözlerimin yorulduğu telefonun ekranını kilitleyip bıkkınlıkla oflayarak başımı koltuğun yaslanma yerine attım. Hava almak istiyordum. Gittikçe duvarlar üzerime üzerime geliyordu. Eğer bir şeyler yapmazsam, az sonra pencereyi açıp, özgürlük, diye bağırarak kendimi aşağı bırakacaktım...
Oturduğum yerden kalktım ve direk Jimin'in kendini kapattığı odasına yöneldim. Ardından önünde durakladığım kapıyı birkaç kez tıklatıp aralayarak başımı içeriye uzattım.
Sırtını yatak başlığına yaslamış ve bacaklarını uzatmış şekilde oturuyordu. Dizlerinin üzerinde de son model bir laptop vardı. Büyük ihtimalle uzun süredir ekrana bakmaktan kızarmış gözleri ve gece de bu pozisyonda olduğunu ele veren morarmış göz altlarıyla bana doğru dönerek sorar gibi baktı. Fakat ben onu seyretmeye o kadar çok dalmıştım ki, buraya ne için geldiğimi bile unutmuştun. Bu yüzden, nedeni hatırlayana kadar doğaçlama yapmam gerektiğine karar verip içeri girdim. Ardından ayağımı sürüyerek gidip, hemen yanına oturdum.
"Gece uyumadın mı?" Uyku dediğim anda derince esnemiş ve bende de esneme isteği uyandırmıştı. Ardından boğuk bir sesle yanıtladı sorumu. "Tamamlamam gereken işlerim vardı. Hazır elime almışken bitirmeye çalıştım. Fakat olmayacak sanırım, en iyisi sonra devam etmek."
Laptop'ın ekranını kapattı ve öylece yanındaki boşluğa bırakıp yorgun gözlerle bana döndü. Gergince parmaklarımı saçlarıma geçirdim.
"Şey, ben içeride çok bunaldım ve gezelim mi diye soracaktım." Bir kez daha esnedi ve bu defa kollarını iki yana açarak gerindi. Ardından havadaki kollarını, gücü tükenmiş gibi olduğu yere bıraktı. Bunu yapmasıyla bir kolu dizlerime düşmüştü. Bakışlarımı bacağımın üzerindeki kolundan baygın gözlerine çevirdim.
"Uykum var. Sadece uyusak olmaz mı?"
"N-nasıl yani? Beraber mi," diye sordum afallayarak. Bu tepkime karşı tek kaşını kaldırdı. Ben de toparlamam gerektiğini farkederek devam ettirdim cümlemi. "Yani, sen Yoongi ile sevgilisin ya hani, sorun olmasın?"
Söylediğim son şeyden sonra dudaklarını gergince birbirine bastırdığında bakışlarımı kaçırdım. İtiraz etmemişti çünkü bu teklifi bir an sersemlikle söylediğini tahmin edebiliyordum.
Ta ki dizlerimin üzerinde bir baskı hissedene dek.
Şaşkınlıkla başını dizlerime koymuş ve cenin pozisyonunda kıvrılmış olan Jimin'e dönerken boğuk sesi bir kez daha ulaştı kulaklarıma. "Ben senin saçlarınla oynamıştım. Şimdi sen de benimkilerle oynar mısın?"
Şaşkınlıktan iki kelimeyi bir araya getiremediğim için, göremediğini bildiğim halde başımı olumlu anlamda salladım ve parmaklarımı tıpkı tahmin ettiğim gibi yumuşacık olan saç tellerinin arasına daldırdım. Anlam veremediğim bir mutluluk hissi geçirdi bedenimi ele. Sanki aradığım özgürlüğü saçlarında bulmuştum güzel gülüşlü adamın. Bilinçsiz bir iç geçirdim ve başımı arkama yaslayıp daha çok rahat edebileceği bir pozisyon aldım. Ardından hayran hayran, sadece yukarıdan bakarak yarısını görebildiğim yüzünün hatlarını incelemeye başladım. O kesinlikle mükemmeldi. Hatta şimdiye kadar gördüğüm en mükemmel insandı. Ve şu an dizlerimde uyuyordu. Bu da demek oluyordu ki;
![](https://img.wattpad.com/cover/140849041-288-k861013.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Highly Regret≒JiKook [Completed]
FanfictionHer şey, hayatımı altüst eden o tek gecelik yabancıya aşık olmamla başlamıştı... °mpreg, Boy×Boy °JiKook (Bottom Jungkook) °To_@firstaroha °Publication date_04.03.18 - 25.07.19✔