Bana huzurun tanımını sorsalar, birkaç gün öncesine kadar sadece susardım. Çünkü bu kavrama dair hiçbir tecrübem yoktu. Fakat şimdi, sadece bu andan bahsederek anlatabilirim huzuru. Yine dün geceki gibi göğsüme yatmış, karnımı okşayarak küçük bebeğimizle konuşan sevdiğim adam ve gözlerimi açar açmaz ilk bu manzaraya şahit oluşum...
Gerçek dışıydı. Hatta bunun bir rüya olmasından ve az sonra uyanmaktan korkuyordum. Bu nedenle dokunmadan, sadece baktım. Çünkü eğer dokunursam toz bulutu gibi kaybolacaklarmış hissi vardı içimde. Hayallerimi yaşıyordum. Şimdiye kadar hayalini kurduğum hiçbir şeye kavuşamamıştım. Bu benim için bir ilkti...
Gülümseyerek izlediğim bu büyülü an, benim uyandığımı hisseden Jimin'in bana doğru dönmesiyle son bulurken öylece gözlerine bakakaldım.
"Neden hareket etmiyor," diye sordu biraz telaş, biraz da merak barındıran ses tonuyla. Bir süre daha ondan alamadığım gözlerimi, yüzünün her noktasında gezdirdikten sonra sakin bir şekilde "Uyuyor," dedim.
Beni başıyla onaylayıp göğsümden kalktı. Jimin'in odasında olduğumuzu ancak o an fark edebilmiştim. Diğer yandan buraya nasıl geldiğimizi hatırlamıyordum.
Doğrulacağım anda başıma giren ağrıyla yüzümü buruşturdum. Fakat bu ayrıntıyı görmezden gelip "Ne zaman geldik buraya," dedim çatallanan sesimle. Durumu anlamış olan Jimin ise anında baş parmaklarını alnıma çıkarmış, yumuşak hareketlerle rahatlatıcı bir masaj yapmaya başlamıştı. Ve bu biraz olsun gevşememe yardımcı olmuştu.
"Sizin evde sızdığın için seni buraya taşımak zorunda kaldım. Kimseye görünmeden gelmek çok zordu ama sana göstermem gereken bir şey vardı..." Yaptığı masaj esnasında kapalı olan gözlerimi açarak "Ne göstereceksin," diye atıldım merakla. Bir süre sorumu yanıtsız bırakıp, yüzündeki gülümsemeyle masajını yapmaya devam etti. Ardından alnıma küçük bir öpücük bırakarak yanımdaki komidinin çekmecesine uzanıp içinden bir kutu çıkardı ve ellerimin arasına bıraktı.
Pembe çiçekli kutuyu görür görmez uzandığım yerden doğrulmuş, sırtımı yatak başlığına yaslayarak oturmuştum. Şaşkın bakışlarımla ve parlayan gözlerimle yanımdaki bedene döndüm. "Nereden buldun bunu?"
"Yangından sağ çıkan birkaç eşyadan biriydi."
"İçine baktın mı peki," diye sordum. Olumlu anlamda salladı başını. "Hem de her gece."
Kutunun kapağını araladım. Ardından görüntülerden birini çıkarıp yavaşça baş parmağımı gezdirdim üzerinde.
"Burada kaç aylık?" Bakışlarım hâlâ görüntünün üzerindeyken "Altı," dedim. "Bu, kutuya attığım son görüntü."
Elini elimin üzerine koyup, görüntüyü benimle birlikte okşarken "Cinsiyetini öğrendin mi peki," diye sordu. Fakat bunu o kadar da önemsemediği belliydi. Sadece, küçük bir merak duygusuydu onunkisi...
Başımı yanımdaki bedenin göğsüne yasladım. "Bir kızımız olacak." Usulca göğsüne sokulan bedenimi kollarıyla sardı ve "Desene etrafımızda erkek sinek uçurtmamalıyım," dedi yalandan yakınarak.
Kaşlarımı çatıp, bakışlarımı ona doğru çevirdim. "Ya bir kız arkadaşı olursa?"
Haklı olduğumu fark edince bunu biraz düşündü. Düşünürken büzdüğü dudakları ve kıstığı gözleriyle yüzü o kadar sevimli bir hâl almıştı ki, onu öpme isteğiyle dolmuştum. "O zaman onu kızlardan da uzak tutalım."
"Ama o zaman hiç arkadaşı olmaz."
"Biz de ona bir tane kardeş yaparız." Beklemediğim bu cevap birden kalakalmama neden olurken gözleri kısılana kadar gülümsedi. Bunu daha önce hiç düşünmemiştim. Bir daha hamile kalabilme ihtimalim var mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Highly Regret≒JiKook [Completed]
FanfictionHer şey, hayatımı altüst eden o tek gecelik yabancıya aşık olmamla başlamıştı... °mpreg, Boy×Boy °JiKook (Bottom Jungkook) °To_@firstaroha °Publication date_04.03.18 - 25.07.19✔