ஜBölüm 11ஜ

6.8K 704 241
                                    

Yerimi yadırgadığım için tutmayan uyku yüzünden bir sağa, bir sola dönerken bıkkınlıkla oflamıştım en sonunda. Az öncekinin aksine eser yoktu şu an. Sanki ayakta uyuklayarak eve giren ben değildim..

Hışımla doğrulup yataktan kalktım ve odanın ışığını açtım. Aniden içeriyi aydınlatan beyaz ışık, başta gözlerimin kamaşmasına neden olsa da çok kısa sürede alışmıştım ve öylece bir kenara bıraktığım bavulun yanına gitmiştim. Uyku tutmadığında genel olarak yaptığım şey, oyalanacak bir iş bulmak olurdu. Ve yabancısı olduğum bu evde şu anlık oyalanacak bir şey gelmiyordu aklıma.

Bavuldaki kıyafetleri teker teker çıkarıp özenle yeni dolabıma yerleştirirken bir yandan da Taehyung'u düşünüyordum. Neden gitmişti böyle birden bire? Ulaşmış mıydı peki şimdiye? İyi miydi, bir şeye ihtiyacı var mıydı? En önemlisi, mutlu muydu? Şimdi arasam müsait olur muydu?

Aklımda bu ve bunun gibi yüzlerce soru geçerken kıyafetleri katlamaya ara verip telefonumu elime almış ve yatağın ucuna oturmuştum. Arayıp aramamak konusunda kararsızdım. Onun aramasını da bekleyebilirdim. Belki de...

Belki de bir daha benimle iletişime geçmek istemeyebilirdi. Belki de benimle tüm bağlarını kopartmak isteyebilirdi.

"Hayır," dedim kendime sinirlenerek. "Taehyung beni bırakmaz. Bunu yapmaz. Geri gelecek o. Çünkü o da beni seviyor." Kendimi kandırmaya çalışırken titreyen sesim tüm atmosferi bozunca tekrar telefona indirdim bakışlarımı. Ardından ikinci defa düşünmeyi reddedip Taehyung'u aradım ve telefonu kulağıma yasladım. Biraz sessizlik olduktan sonra, ulaşılamadığına dair bir uyarı çınlamıştı kulağımda.

"Offff," diye sinirimi kustum yüksek sesle. "Beni istemiyor işte!"

"Ya da belki hâlâ uçakta olduğu için telefonu kapalıdır." Bana ait olmadığına emin olduğum ikinci bir ses odada yankılanınca yerimde korkuyla sıçrayarak kapıya dönmüştüm. Ne ara geldiğini anlamadığım Jimin kapının pervazına yaslanmış, öldürecek derecede harika bir şekilde gülümsüyordu.

"Korkuttum mu?" Somurtarak elimi kalbime bastırdım. Ardından "İnsan bi seslenir, kalp krizi geçiriyordum az kalsın," diye yakındım. Tepkim karşısında gözleri kısılacak kadar gülmüş ve kendini tutamayıp ufak bir kahkaha kaçırmıştı dudaklarının arasından. Bunun benzerini daha önce de yaşadığımızı hatırlıyordum ve sanırım bu gidişle son olmayacaktı...

"Ne var, komik mi," dedim ve kollarımı göğsümde bağladım.

"Hayır, sadece çok sevimlisin." Aniden gelen bu beklenmedik iltifatla ne tepki vereceğimi şaşırarak alt dudağımı ısırmış ve bakışlarımı kaçırıp yere dikmiştim. Kızarmış mıydım? Belki.

"T-teşekkür e-ederim."

"Tanrım... Jungkook, domatese döndün resmen." Tekrar odayı onun kahkahası esir alırken, bu defa gerçekten sinirlendiğimi hissedebiliyordum. Yatağımın üzerindeki küçük emojiye benzeyen yastığı aldım ve kapıdaki Jimin'e fırlattım. Fakat o, odamda ne işinin olduğunu bile bilmediğim yastığı havada yakalayıp gülmeye devam etmişti. Tepkilerimi izledikçe gülüyordu.

"Sen de kısasın, ben bir şey diyor muyum," diye çıkıştım burnumdan solurken. Aniden yüz ifadesi değişmişti ve az önceki melek gibi gülen adamın yüzünü soğuk bir nevale ele geçirmişti. Ciddi bir şekilde "Işığı kapatıyorum, rahatsız ediyor. Sen de uyu," dedi ve cevap beklemeden ışığı kapatıp kapıyı çekerek kayboldu. Ani ruh hali değiştirmesine katlanamıyordum. Birden böyle sinirlenmesine neden olacak bir şey mi söylemiştim ki?

"Her neyse," diye mırıldandım kendi kendime. Oturduğum yerden yavaşça ayaklanıp pencerenin karşısına geçtim. Ardından aklımın bir köşesine fosforlu not kadığıyla not aldım.

Highly Regret≒JiKook [Completed]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin