ஜBölüm 13ஜ

6.5K 699 197
                                    

Siyah. Her yer siyah, her şey siyah, simsiyah... Beni boğan yalnızlık ve sonsuz karanlık...

Kaybolmuşluk hissini bu kadar derinden yaşadığım ikinci seferdi ve bu ilkinden daha korkunçtu.

Sanki kalbi atan yüzlerce ölü beden sarmıştı etrafımı.

Sanki bana öylece bakıyorlar ve içten içe dalga geçiyorlardı.

Sanki yüzlerce ceset hiç kapanmayan göz kapaklarının arkasından beni izliyordu.

Bir mezarlıktaydım ve attığım her adımda bir yaşayan ölüyü daha rahatsız ediyordum.

Titrek bacaklarımla kendimi ileri ittiğim her anda ürkütücü karga sesleri ve kanat çırpışları kulaklarıma ulaşıyor, mezarının başında öylece oturan terkedilmiş bedenlerin mırıldanmalarıyla oluşturduğu korkunç ninni ruhuma işliyordu. Korkuyordum. O kadar çok korkuyordum ki kendime söz vermeme rağmen tutamamış ve farkında olmadan göz yaşlarımı birer birer akıtmaya başlamıştım.

O anda bakışlarım elimle eş zamanlı olarak karnıma gitti. Hissedemiyordum. Daha bu sabah şişlik olduğuna emin olduğum karnım dümdüzdü ve bir boşluk vardı tüm vücudumda. Yoktu. O da gitmişti. O da beni terketmişti. Herkes beni bırakıp gidiyordu...

Ölü bedenlerin mırıldandığı ninninin arasına dalga dolu kahkahalar eklenirken ve beni işaret ederek katıla katıla gülerlerken daha fazla ayakta duramayarak dizlerimin üzerinde yere düşmüştüm. Susturamıyordum. Kafamın içinde dönüp duran sesler bir türlü susmuyordu. Bağıramıyor ya da sessiz olmalarını da söyleyemiyordum.

Başımı öne eğerek iki elimi de kulaklarıma kapattım ve Taehyung'tan öğrendiğim şarkıyı mırıldanarak bir mezarlığın içinde olduğumu unutmaya çalıştım. Yüzlerce cesedin yiyecekmiş gibi beni izlediğini unutmaya çalıştım. Ne kadar zor olsa da bu kabustan kurtulmaya çalıştım...

Kurtuldum da.

Yatağımda kan ter içinde uyanır uyanmaz karanlık odanın tavanıyla bakışırken ve Taehyung'un bana öğrettiği şarkıyı mırıldanırken bulmuştum kendimi. Benden bağımsız olarak, gözlerimi açtığım anda akmaya başlayan göz yaşlarımı durdurma çabasına bile girmeden hızla karnımı kontrol etmiş, orada olduğunu hissettiğim anda bir nebze olsun rahatlamıştım. Fakat hâlâ titremeye devam eden bedenime engel olamıyordum. Yorganın altına saklanmam bile işe yaramıyordu.

Gözlerimi uzun kollu pijamamın kollarına kuruladıktan sonra yastığımı kucağıma alarak sırtımı yatak başlığına yasladım. Ardından sıkıca yastığa sarılarak odada kimsenin olmadığını hatırlattım kendime. O kahkaha atan cesetler burada değildi. Ben bir mezarlıkta değildim. Odamda ve yalnızdım. Yapayalnız...

Sahi, beni en çok korkutan şey de bu değil miydi? Yalnızlık...

Daha fazla direnemeyeceğimi fark ettiğimde yanımdaki telefonu almış ve titreyen ellerimle zar zor açtığım rehberden Taehyung'un ismini bulup arama tuşuna tıklamıştım. Çaldı, çaldı ve çaldı... Umudum tükenmek üzereyken ve elim kırmızı simgeye doğru giderken ise nefes nefese kaldığı için boğuk çıkan sesi ulaşmıştı kulağıma. "Alo, Jungkook." Haftalar sonra sesini duymanın verdiği heyecanla gözlerim parlarken "Taehyung," diyebilmiştim zorlukla. Kelimeler dilim ve dişlerim arasında sıkışıp kalıyordu sanki.

"Efendim Jungkook, önemli bir şey mi oldu?" Hâlâ nefes nefese olması beni fazlasıyla endişelendirirken ona öncelik tanıyarak "Taehyung, iyi misin," diye sormayı tercih etmiştim.

"Evet," dedi boğuk sesiyle. "Evet, iyiyim. Sen sadece bir an önce ne olduğunu söyle." Titrek bir nefes aldım dudaklarımın arasından. Ardından beni bir çocuk gibi aciz kılan ses tonumla "Kabus gördüm," diye mırıldandım. "Çok korkuyorum. Lütfen, iyi olmam için dua et Taehyung. Çünkü çok korkunç bir kabustu. Bir sürü ceset vardı. Bir sürü. Hepsi bana bakıyordu ve kahkaha atıyordu. Senin şarkını söyledim Taehyung. Senin şarkını söyleyerek onların susması için uğraştım ve uyandığımda şarkıyı söylemeye devam ediyordum. Ve o. O beni bırakıp gitmişti. Tanrım, lütfen kötü bir şey olmasın. Yalvarırırm. Taehyung, sen de dua et. Ona bir şey olmasın."

"Taehyung, gelmeyi düşünüyor musun?" Arkadan gelen sesle donup kalırken neler olduğuna anlam vermeye çalışmıştım. Fakat işlevini yitiren beynim hiçbir şeyi almıyordu.

"Bak Jungkook, Jimin'in yanına gitmeye ve bu gece seninle uyumasını rica etmeye ne dersin? Yanında biri olduğu zaman daha rahat uyuyorsun. Şimdi gitmem gerek, söz veriyorum senin ve bebeğin için dua edeceğim." Burnumu çekerek "Ya kabul etmezse," diye sordum.

"Eminim edecektir. Sandığın kadar kalpsiz biri değil. Şimdi görüşürüz, kendine iyi bak. Müsait olduğum bir zamanda seni arayacağım." Onaylar bir şekilde mırıldanarak telefonu kapatmış ve elimle birlikte öylece yatağın boş tarafına düşmesine izin vermiştim. Taehyung'un en azından sesini duymak rahatlamama neden olmuştu. Fakat gözlerimi kapatmaya korkuyordum.

Anlık bir kararla Taehyung'un sözlerine uymaya karar vermiş, kucağımdaki yastığımla birlikte doğrularak yerdeki terliklerimi ayağıma giymiş ve terlediğim için nemlenmiş olan yataktan kalkmıştım. Korkak adımlarla odadan çıktım. Ardından Sessizliğin ve karanlığın hüküm sürdüğü evde ayaklarımı yere sürüyerek Jimin'in odasının önüne kadar geldim. Çalıp çalmamak konusunda ikilemde kaldığım kapıyı, aniden buzdolabının çalışma sesinden korkarak tıklatmış, ikinci saniyesinde kendimi içeri atmıştım. Kapıyı, odaya girdikten sonra arkamdan kapattım ve çekingen bakışlarımı uyku sersemi bir şekilde bana dönmüş olan Jimin'e çevirdim.

"Şey, ben çok kötü bir kabus gördüm ve... Eğer sorun olmazsa, Taehyung seninle uyumamı söyledi... Yani..." Pürüzlü ve dağınık kelimelerimi kısa sürede kafasında birleştirmiş olsa gerek hemen yatağının boş tarafındaki yorganı kaldırarak bir nevi geçmem için onayı vermişti. Kalbim heyecandan dolayı hızını artırırken aceleci adımlarla yanına yerleşip yorganı da kafamın yarısına kadar çektim. Ardından derin bir nefes alıp gözlerimi kapatmayı denedim fakat aniden burnuma dolan kokusu buna engel olmuştu. Yanımdaydı. Yanımda uzanıyordu ve onun yorganının altındaydım. Hatta birlikte aynı yorganı paylaşıyorduk...

Heyecandan dolayı kapatamadığım gözlerimle, uyumamı beklediği için beni izleyen gözleri kesiştiğinde nefesimi tuttum. Bana bakıyordu, öylece. Yüzünde her zamanki öfkeli ya da meleğimsi ifade yoktu. Tamamen, duygulardan arınmış gibi bomboştu. Bir boşlukla bakışır gibi gözlerimdeydi gözleri. O bana böyle bakmaya devam ederken bir cesaretle "Jimin," diye mırıldandım. Kısa bir sürede, telafuz ettiğim kelimeyi okumak istermiş gibi dudaklarıma indirdiği bakışlarını tekrar gözlerime çıkartarak "hm," diye mırıldandı ve devam etmemi bekledi.

"Tekrar uyuyamıyorum. Saçlarımla oynayarak uyumama yardım eder misin? Birisi saçlarımla oynadığı zaman daha çabuk uykuya dalıyorum." Başta ricam onu şaşırtsa ve küçük gözlerinin büyümesine neden olsa da, sonrasında sorgulamadan ya da itiraz etmeden elini saçlarıma çıkartıp, yumuşak hareketlerle karıştırmaya başlamıştı. Saç tellerimin arasında gezinen parmaklarını hissedince ufak bir gülümseme oluştu yüzümde. Ama geç olmadan ve onu şüphelendirmeden yorgan yardımıyla gizleyip yavaşça gözlerimi kapatarak daha çok hissetmeye çalıştım dokunuşlarını.

Hassas bir bebeğin saçlarını okşar gibi okşayışı bende ağlama isteği uyandırıyordu. Öyle ki, onu kucağında tuttuğu bebeğimizin saçlarını okşarken hayal etmekten alı koyamıyordum kendimi. Sahi, o günleri görebilecek miydim? Yoksa gördüğüm o korkunç kabus bana istemediğim sonların habercisi olarak mı gelmişti?

Bedenim gittikçe ağırlaşırken ve uykuya dalmama az kalmışken sersem bir şekilde gözlerimi araladım. Ardından bana bakmaya devam eden bedenin yanına daha çok sokularak başımı göğsüne sakladım ve dalmadan önce son kez dua ettim.

Tanrım, beni ondan, onu babalarından ayırma...

ஜ•ஜ

Uyuyacaktım, sonra aklıma bu geldi ve unutmadan yazayım dedim. Nasılsınız geçler?

Yeni bölümü merak edenler ve sabırsızlıkla bekleyenler olmuş. Umarım isteğinizi yerine getirebilmişimdir. Sahi, bu kitabı niye okuyorsunuz ya? Ben olsam okumam ha...

Zevkler ve renkler diyelim, karışmayalım. Bir sonraki bölüm için düşüncelerinizi merak ediyorum. Sizce neler olacak?

Bu yazar notu işinde berbatım ya. Neyse, bir çoğunuz da okumuyor zaten uzatmaya lüzum yok. Hadi kendinize iyi bakın. İyi geceler~

-Bunny 🐰

Highly Regret≒JiKook [Completed]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin