ஜBölüm 2ஜ

15K 884 244
                                    

Hayatı boyunca hep hatalar yapar, bazen unutmaya çalışır, bazen de her aklına geldiğinde tekrar tekrar acı veya utanç içinde kıvranır insan. Düzeltilir bir hataysa düzeltmek için uğraşır durur. Bazıları da umursamaz. Keşke, keşke o umursamaz insanlardan biri olabilseydim. Yaptığım her hatadan pişman olmaksızın yüzsüz gibi kaçabilseydim. O zaman karşımdaki beyaz duvarı böyle düşüncelerimle boğuşurken boş boş izlemek yerine, diğer insanları düşünmeden her yerde serseriler gibi gülebilirdim.

Bakışlarım, düşüncelerimle boyanan beyaz duvardan, önüme doğru uzatılan dumanı üstünde kupaya kayarken derince bir iç çekerek yanımdaki bedene döndüm. Yüzünde her şekilde halime üzüldüğünü belli eden bir bakış vardı. Her ne kadar terslemek ya da alıp o kupayı, sinirimi çıkarmak ister gibi duvara çalmak istesem de kendime engel olarak bir elimle kavradım siyah renkli kupayı.

"Eee, anlatmayacak mısın ne olduğunu?" Kahvenin üzerinde dans eden beyaz dumanı izlemeye devam ederken "Kahve içemediğimi biliyorsun," dedim konuyu geçiştirmek için.

"Doğru, kahve sende baş ağrısı yapıyor. Üzgünüm, bir an dalgınlıkla unutmuşum. O esnada senin neden bu halde olduğunu düşünüyordum da..." İğneleyici sözlerini anlamamazlıktan gelerek "Önemli değil," dedim kısık bir ses tonunda.

"Jungkook, beni geçiştirmeyi bırak da anlat şu siktiğimin olayını." Fazlasıyla emir dolu olan cümlesi elimdeki fincanı, yanımdaki zigon sehpaya yavaşça bırakmama neden olurken her saniye beni takip eden bakışlarını üzerimde hissetmek beni daha da geriyordu. Rahat görünmek için çabalayarak arkama yaslandım.

"Onu gördüm."

"Siktir..." Dudaklarının arasından kaçan küfrün akabinde kocaman olan gözleri ve gerginlikten kasılan çenesi benim de tekrar nefesimin daralmasına neden olmuştu.

"Bir şey dedi mi peki?" Başımı olumsuz anlamda salladım ve "Beni görmedi," dedim kırık bir sesle.

"Görmedi mi, yoksa kendini mi göstermedin?" Mağlup bir şekilde, dudaklarımın arasından çıkan nefese izin verdim. Beni tanıması sinir bozucuydu.

"Belki ikincisi de olabilir."

"Bak Jungkook, iki ay önce ya-"

"İki ay, üç hafta," diye düzelttim anında lafını bölüp. Ben ciddiyim diye haykıran bakışlarının eşliğinde kupasını benimkinin yanına bıraktı ve az öncekinden daha dik bir oturuşla bana döndü.

"İki ay, üç hafta. Dile kolay değil mi? Tanrım... O gece seni neden öylece olduğun yerde bırakıp gitmedim ki? Hiç yoktan başıma dert aldım." Burnumun direği hafiften sızlamaya başlayınca yine gözlerimin yaşaracağını anlamıştım. O günden sonra fazla duygusallaşmış, her konuda alıngan olmuştum. Titreyen dudağıma engel olmaya çalışıp "Eğer rahatsızlık veriyorsam gidebilirim," dedim ciddi bir şekilde.

"Saçmalama Jungkook. Otur oturduğun yerde. Seni şimdi bıraksam kapıdan çıkmanın beşinci dakikasında geberirsin. Vicdan azabı çekmek istemiyorum." Her ne kadar alayla konuşsa ve şakaya vursa da beynim bana bunu istenilmeyen bir varlıkmışım gibi göstererek tekrar sunmaktan çekinmiyordu.

"Taehyung, gerçekten istemiyorsan gidebilirim." Öfkeyle saçlarını karıştırdı ve başını geriye atarak sakinleşmeye çalıştı. Her zaman bu tavırlarımın onu çıldırttığını söyler dururdu ama engel olamıyordum...

"Regl dönemindeki kızlar gibisin. Saçmalamayı kes. Şurada en kısa unutturma yöntemini uygulamaya çalışıyorum. En son onu unutana kadar gittiğim her yerde yanımda gezdirmiştim seni." Unutmak, gerçekten olan bir eylem miydi? Ben bir saniye bile çıkaramıyordum ki onu aklımdan. Kendime işkence ettiğimi biliyordum ama ona aşık olmak benim suçum değildi. Adını bilmemek, hayatını bilmemek, beni tanımadığı kadar benim de onu tanımamam... bunların hiçbiri benim suçum değildi. İnsan seçemiyordu kime aşık olacağını. Ben de o gece aklımı yitirmeme neden olan, tanımadığım, varlığımdan bihaber yabancıya aşık olmuştum.

"Her neyse, sen görünsen de tanıyacağını düşünmüyorum zaten. Onun gibi biri için sadece o günün gecesinde varsın, sabah yüzünü dahi hatırlamaz."

"Sarhoş bile değildi. Bilinci gayet açıktı. Benim aksime..." Sona doğru fısıldamıştım resmen. Bozuk bir film kaseti gibi baştan sarıp sarıp tekrar aklıma doluyordu o kareler.

"Sarhoş olması gerekmiyor. Onlar sadece zevklerine bakar. Eğer tatmin edersen, tekrar ararlar seni. Ama edemezsen, bir daha adını anmazlar." Hızla bakışlarımı yüzüne çıkarıp "Ben onu tatmin edememiş miyim," dedim merakla. Büyük bir öfkeyle kaşlarını çattı.

"Saçmalama Jungkook. Konumuz şu an bu değil ki zaten o günden sonra karşısına çıkmayan da sensin." Yüzümü avuçlarıma gömerek arkama yaslandım. O gece beni zorla ikna eden pis insanlara uymak yerine evde ders çalışsaydım bunlar başıma gelmeyecekti. Alkole dayanıklı değildim ben. Ama eşek şakalarına kurban gidip farkında olmadan, meyve suyuma kattıkları alkolden içmiş zayıf bünyeme esir düşüp verdikleri gazla kendimi ona sex teklif ederken bulmuştum.

Eğer o gece her şey bittikten sonra beni öylece bırakıp gitmeseydi belki o kadar pişman olmaz, kötü duruma düşmezdim. Sadece küçük bir pişmanlıkla hata der geçerdim ama beni bir orospu gibi kullanması çok ağırıma gitmişti. Aynı zamanda daha önce hiç böyle bir dünyaya ve deneyime adım atmadığım için yıkıcı bir darbe olmuştu.

Uzun süre geçti üzerinden. O gece bana çarpmak üzere olan Tae, yardımcı oldu ve beni evine aldı. Toparlanmam için elini ardına koymadı, sonuna kadar destek oldu. Bana gerçek arkadaş kavramını öğrettiği için ayrıca ona minnettarım...

Fakat üzerini bir şekilde örtmeyi başarsam da ne olursa olsun hep aklımdaydı o yabancı. Aşık olduğumu bile yeni yeni kabulleniyordum. Ta ki evde çikolata kalmadığını fark ederek sokağın köşesindeki markete gittiğim ve onu gördüğüm ana kadar. Uzun süre sonra ilk kez yalnız bir şekilde dışarı çıkmıştım ve evren çıkmamamı istiyormuş gibi başıma onu göndermişti. Gerçekten, sanki pişman olmak için yaratılmış gibiydim...

"Sanırım şimdi kusacağım."

"Hadi ama, sohbetim o kadar da sıkmış olamaz." Sözleri yavaş yavaş dönen başımın etkisiyle uçup giderken, "Hayır gerçekten kusacağım," dedim ve elimle ağzımı kapatıp en yakın lavaboya koştum...

ஜ•ஜ

Whoah, saatin hiç farkında değilim dkcmeodlf

Doğaçlama yazmak ne zormuş. İlham gelene kadar yazamıyorsun. Gerçi diğer kitabım full kurgu ama onu da yazamıyorum, ayrı mesele.

Uzun yazmak tarzım değil sanırım, çok uzatamıyorum, uzattıkça saçmalıyorum kusura bakmayın...

Highly Regret≒JiKook [Completed]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin