ஜBölüm 15ஜ

6.5K 683 256
                                    

Bahsi geçen piknik alanına gelene kadar arka koltukta Minji ve ben oturduğumuz için vakit geçirecek bir şey bulamamış, el kızartmaca oynamaya karar vermiştik. Bilmem kaçıncı kez bilerek ona yenildikten sonra sahte bir yorgunlukla kendimi koltuğa bıraktım.

"Bu konuda çok iyisin Minji, seni altedemiyorum," diye yakındım. Elleriyle ağzını kapatarak sevimli bir şekilde gülmüştü. Ardından ayaklarını sallayarak oturmaya ve beklemeye devam etti.

Başımı camdan dışarı çevirdiğim esnada, piknik alanına geldiğimizi görnüştüm. Ortalık cıvıl cıvıldı ve haftasonu olduğu için biraz kalabalık vardı. Bu kalabalığın içinde zar zor bir park yeri bulan Jimin, arabayı park etti ve durdurdu. Sonunda gelmiştik. En çok heyecanlananlar olarak Minji ve ben hızla kendimizi dışarı atıp etrafa bakınmaya başlamışken Jimin ve Yoongi bizden sonra arabadan inmiş, bagajdaki eşyaları almak için arabanın arkasına geçmişlerdi.

Gerekli araç gereçleri yüklendikleri esnada Jimin'in "Jungkook, piknik sepetini alır mısın," demesiyle başta kalakalsam da, sonrasında başımı olumlu anlamda sallayıp yanına gittim. Elindeki piknip sepetini bana vererek diğer eşyalara yöneldi.

Onun zorlanmadan kaldırdığı sepeti elime aldığımda farketmiştim ki, aslında göründüğü kadar hafif değildi. Onun zorlanmamasının nedeninin de güçlü kol kaslarından kaynaklandığını düşünüyordum.

Uzun süre elimde tutamayarak yere bıraktığım sepete baktı ve bakışlarını hemen ardından bana çevirdi. Yüzünde alaylı bir gülümseme oluşmuştu. "Bana bir sepeti bile kaldıramayacak kadar güçsüz olduğunu söyleme."

"Ben, sadece... Bu sepet çok ağır..." Minji'nin heyecanla "Ben sana yardım ederim oppa," diye atılmasının ardından ona döndüm ve sepetin yanına gelip kaldırmaya çalışışını izledim. Fakat bunda başarılı olduğu söylenemezdi. "Uh, bu çok ağırmış."

"Sen o sepeti zaten kaldıramazsın Minji. Bırak da Jungkook alsın." Sözlerinin hemen ardından bagaj kapağını kapatarak yere koyduğu birkaç eşyayı alıp gözlerine kestirdikleri yere doğru ilerlemeye başladı. Ağır eşya kaldırmamam gerekiyordu. Bu konuda doktorum beni özellikle uyarmıştı. Hem de düşük riskim çok yüksekti...

Buna rağmen Jimin'in benim güçsüz bir çocuktan ibaret olduğumu düşünmemesi adına sepeti zar zor kaldırdım ve iki elimle tutarak ağır ağır peşlerinden gitmeye başladım.

Onlar benim yavaşlığım yüzünden çoktan fark atıp buldukları piknik masasına yerleşmeye başlamışken sırtımın ağrıdığını hissederek elimdeki sepeti düşürmüş ve yere çökmüştüm. Çok ilerlediğim söylenemezdi ama hiç duraklamamıştım ve bu da beni zorlamıştı.

Beni farkeden ilk kişi Minji oldu. Şaşkın bir nida ile hızla yanıma koştu ve "Jungkook oppa, iyi misin," diye atıldı. Midem bulanmaya ve gözüm kararmaya başladığı için cevap veremesem de sadece başımı olumlu anlamda sallamıştım.

Nefes nefese kalıp soğuk terler döktüğüm için ayağa kalkamadığım ve gözlerimi açamadığımdan birden yanıma gelen bir bedenin kolumun altına girerek beni kaldırdığını hissettiğimde karşı koymadım. Tanıdık, keskin mentol kokulu parfümünden ve beni tutarken temas eden yapılı vücudundan Jimin olduğunu anlamam zor olmamıştı. Yanımdaki sepeti de boş eline aldı ve yürümeme yardım ederek ne ara kurduklarını anlamadığım yerdeki örtüye oturtup, minderlerden birine yaslanmama yardımcı oldu.

Sonunda yakıcı güneşin altından, ağacın gölgeliğine geçtiğimde biraz kendime gelerek gözlerimi araladım ve endişeyle bana bakan Minji'yle göz göze geldim.

Başaramamıştım işte. Jimin şimdi benim zayıf biri olduğumu düşünecekti...

Arkadan gelen Jimin, termosdan doldurarak getirdiği suyu bana doğru uzattı ve endişeyle yüzüme baktı. Gerçekten benim için endişelenmiş miydi?

Highly Regret≒JiKook [Completed]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin