◈ 17 ◈

7.7K 474 28
                                    

"İnanamıyorum."

"Ben de öyle."

"Şimdi ne yapacağız?"

"Neyi ne yapacağız?"

"Parayı! Deli!"

"Gidip alacağız, başka ne yapacağız?"

Oyunun bitişiyle birlikte ikimiz de ayağa kalkmıştık. Her şey ağır çekimden eski hızına kavuşuyordu. Az önceki gerilimli anın etkisinden yavaş yavaş çıkıyorduk. 

"Bir buçuk milyon..."

"Euro olduğunu atlamazsak sevinirim."

Odadakiler birer birer kendi dillerinde devam ettirdikleri sohbetler ile kapıya yaklaşırlarken bense ter döküyordum. 

"Nasıl oluyor da bu kadar sakin bir ses tonu ile konuşabiliyorsun?"

Kıpırdamadı. Bu sefer cevap da vermedi. Nereye bakıyor olduğunu görebilmek için yüzüne döndüm. 

Hala masada oturmakta olan kaybeden oyuncu ile bakışıyordu. Farklı bir hava kapladı odayı.  Oyun sırasındaki kalp atışlarından çok daha farklı bir ritim sardı etrafı. Çalışanlar da dahil olmak üzere oda boşaldığında; yalnızca ben, Uraz ve şapkalı adam kalmıştık. 

Aaa... Sayım için erken davranmış olmalıydım. Loş ışıkta daha önceden görmemiş olduğumu yeni fark ettiğim üç koruma; Uraz'la tam karşımızdan masaya yaklaştı. Sarı şapkalı adamın hemen arkasında duruncaya kadar yaklaştılar. Kostümlü değillerdi. Ellerini takım elbiselerinin pantolonlarının hemen önünde birleştirmiş, aynı pozisyonda duruyorlardı. İri yarı, korkutucu tiplerdi. 

Fısıldayarak "Tebrik ederiz kutlaması için burada olduklarını sanmıyorum," dedi Uraz. 

Şapkalı adam elindeki viski bardağını sakin bir şekilde kafasına dikti, ardından ağır hareketlerle masaya bıraktı. İçindeki buzlar dahi henüz erimemişti. 

Boğazımda düğümlenen korkuya Uraz'ın hareketi katıldı. Sağ koluyla bana gard oldu ve beni geriye doğru itti. O bir adım önde, ben gerideyken odanın karanlık bölgelerindeki kıpırtıyı fark ettim.

İki sağdan, diğer ikisi de soldan olmak üzere dört yeni koruma daha masaya yaklaştılar. Diğerleri gibi bize bakarak konumlandıklarında göz ucuyla arkamıza baktım. Tahmin ettiğim gibi, etrafımız çevrilmişti. 

"Bakmana gerek yok, arkada da varlar."

Bir elimi havaya kaldırdım. "Allah aşkına, arkana dönüp bakmadın bile. Nereden bilebiliyorsun her şeyi? Kafayı yiyeceğim Uraz!"

Havaya kaldırdığım elimi yavaşça aşağıya indirdi ve kolumu takip eden parmaklarıyla benimkileri kavradı. 

"Bu tartışmayı burada mı yapmak istiyorsun gerçekten?"

"Kafanın arkasında gözlerin varsa bilmek isterim. Sonuçta kiminle aynı otelde komşu olduğumu öğrenmeliyim."

Sessizlik, kesilen fısıltılarımızla kendini belli etti. 

Şapkalı adam önce sarı şapkasını çıkarttı. Maskesine ulaşan eli, yüzünü kaplayan maskeyi çıkarttı. Orta yaşlı, beyaz tenli, kendinden emin ama bir o kadar da öfkeli bir yüze sahipti. 

Korumalardan biri öksürürmüş gibi yaptı. İlgimizi ona kaydırdık.

"My boss wants you to take off masks, too." (Patronum sizin de maskelerinizi çıkartmanızı istiyor.)

Serbest olan elimi yüzüme götürürken Uraz beni durdurdu.

Aynı sahte öksürük olayını yaptıktan sonra "The rules were clear. Noone is taking off the masks." diyerek yanıtladı. (Kurallar açıktı. Hiçkimse maskesini çıkartmıyor.)

Son DefaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin