◈ 2 ◈

19.7K 741 46
                                    

Ehliyetimi alalı çok olmamıştı. 

Bu, benim ilk uzun yolculuğum olacaktı. İşin aslı, daha ne tarafa gideceğimden bile emin değildim. Tabelalar vardı, ışıklar ve işaretler de... Ama eksik olan onca şeyimden dolayı kendimi kaybolmuş hissediyordum. Henüz yola çıkmamıştım bile oysa! Daha yola dahi çıkmadan nasıl kaybolabilirdi bir insan? 

Zeynep'le konuşmamın ardından iki gündoğumu geçmişti. Üçüncüsündeydim, gökyüzü kendine bürünecek yeni renkler ararken. İşe gitme telaşında uyanmaya başlamış insanların aksine uykulu değildim ben. Dünün ve önceki günün etkileri hala üzerimdeydi. Gizli kalmasını istediklerime iki gün daha eklenmişti işte. Buradan sonrası çok daha eğlenceli olacaktı.

Eğlence... Aslında, eğlenmekten çok, gerçekler beni sarsacak diye korkuyorum. Eğlenceyi giydiriyorum beni üzebileceğini düşündüğüm kelimelere. Onu yakıştırıyorum kendimi koruma altına alabilmek için. Onun da dediği gibi, küçük bir çocuğum ben hala büyümemiş olan. 

Titriyor bacaklarım. Adı dilimin ucuna her geldiğinde, yüzünü avuç içlerime yasladığı akşamları anımsadığımda. 

Tam şu anda, duruyorum yabancı bir otoparkın ortasında. Sağımı solumu karıştırıyorum arabaya binemeden, sayamadım beni çıktığım apartmandan buraya kadar taşıyan adımlarımı. Alamıyorum nefes; geride bıraktıklarımdan çok, bugünden itibaren yaşayacaklarımın hayaline heyecanlanırken. 

Bencilim. Yalnızca kendimi düşünüyorum artık. Son birkaç haftadır böyle. Suçlayamaz kimse beni. İçimi rahatlatıyor bu düşünce. Kendimce haklı sebeplerim var, karışamazlar bana. Telaş, merak ve kaygı içinde bırakacağım insan sayısının tahmin ettiğimden de fazla olacağına dair bir his var içimde. Yaptığım şeyin kaçmak değil, kavuşmak olduğunu anlayamayacak kadar, bir kez bile aşık olmamışlar hayatlarında. Eminim bundan. Asla anlamayacaklar beni. Neyi neden yaptığımı, neden yapacağımı... Çözmeye çalışacaklar, günlerce. Daha çok karışacaklar düğümlerime. Yorulacaklar, yorgun düşecekler. Üzülecekler. Kırılacaklar en hayati organlarından. Ailem, dostlarım ve belki; eğer şanslıysam o... O da üzülecek. 

Maksadım asla bu değil. Beni en çok üzeni üzmek, aslında fena bir plan olmazdı. Ancak bundan çok daha önemli hayat. Çok daha kısıtlı vakit. Daha acı olur tattırmak geç kalınmışlığı.

Hayır, hayır. Bu da değil amacım. Ben bunun için gitmiyorum.

Ben, keşkelerimi yok etmek için gidiyorum. Vicdanım, kalbim, aklım için. Özgürlük müdür aslında o çok bahsedilen "bencillik"? Nasıl bir tadı var, bilmiyorum. Sevecek miyim? Yoksa yine ağlatacak mı beni, vücudumdaki tuzu bitirene kadar?

Gizlice kaçmak zorunda olmak benim de hoşuma gitmiyor ama, beni asla anlayamayacak insanlara dil dökmek yalnızca vakit kaybı.

Bense yaşamaya bile geç kaldım.

Yeterince oyalanmıştım. Silkelendim ve kendime geldim. Jipin anahtarındaki tuşa basarak kilitli bagajın açılmasını sağladım. Sol elimde tuttuğum çanta, arabaya yükleyeceğim son çantaydı. Önceden yerleştirdiğim diğer iki tanesinin yanına bıraktıktan sonra bagayı kapattım. Kiraladığım jip; iki kapılı, siyah, yüksek, minik olup olmadığı tartışılmaya uygun, her yanı kapalı bir Jeep Wrangler Rubicon'du. Aracın sol yanına yöneldim. Kapıyı açtım. Arkama dönüp bakmak dahi manasızdı. Zaten tanıdığım bir muhitte uyanmamışken, tanımadığım sokaklara veda etmek de saçma olurdu.

Derin bir nefes alıp verdim. Koltuğu dün çoktan kendime göre ayarlamış olsam da sanki artık farklı biriymişim gibi yeniden düzeltme ihtiyacı duydum. Ayarlarıyla oynamam bitince olası kazalarda beni koruyacağına güvendiğim kemeri taktım. Peki dikiz aynasında kendime bakacak yüzüm var mıydı? Erteledim. Sonraya, çok sonraya.

Arabayı çalıştırdım. Ellerimi park halini henüz terk etmemiş jipin direksiyonunda yavaşça kaydırdıktan sonra gözlerimi tedirgin parmaklarımdan ayırıp ileriye baktım. Çıkacağım yol, geri dönüşü olmayan bir tercihti. Hayatım boyunca ilk kez annemin ya da babamın, onun ya da bunun değil; benim tercihim olan şeritlerden gidecektim. Kaçmaktan başka şansı kalmayan adamların aldığı tek yönlü biletlerden değildi benimkisi. Onlar için nereye gittikleri, kaçabildikleri sürece önemsizdi. Benimse nereye gittiğim her şeydi.

Doğru soru ise nereye değil, kime idi.

Otoparktan çıkıp navigasyonun söylediği ilk dönüşü almamla başladı ve bitti çoğu şey

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Otoparktan çıkıp navigasyonun söylediği ilk dönüşü almamla başladı ve bitti çoğu şey. Hayatımın en güzel günleri olmasını umut ettiğim vakit gelip çatmıştı. Öte yandan geride bıraktıklarımın izleri, tereddüt etmemem adına bir rafa kaldırılmışlardı.

Nereye değil, kime dedik ya... 

Gitmekte olduğum kişi, bana nefes almayı öğretmiş olan kişi. Tek bakışıyla hayatımı tepetaklak etmiş, işaret parmağını vücudumun hangi kesiminde gezdirirse gezdirsin bedenimdeki tüm hücreleri hazır ola geçirebilmiş kişi. Bana ben olmayı göstermiş, ben olmadığım ömrüm boyunca bir cesetten farksız olduğumu gözlerimin önüne sermiş olan kişi.

Ve tüm bunları yaparken beni yarı yolda bırakmış biri. 

Peki değer mi bunu yapmış olan için yeniden yola çıkmaya?

Hem de nasıl.





























Son DefaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin