◈ 9 ◈

8.9K 535 29
                                    

Yeni birini tanımak zordur. Hayatınıza almak kolaydır, ama tanımak zordur. Benzemez hiçbir şeye. Hakkında bildiğiniz tek x ve y, kromozomlarındakilerdir. Yalan mı?

Bazen uzun zaman geçer, kefil dahi olursunuz o insanın düşüncelerine. Sonra bir bakarsınız ki şaşırtmış sizi. Beyaz dediğine siyah demiştir ilk defa. Daha kötüsüyse, başından beri siyahtı, der ve gençliğinizin ilk hayal kırıklıklarını yaşarsınız böylece.

Uraz'da öyle olmadı.

Ya hiç tanımadım, ki bu çok daha kötü olurdu, ya da sanki doğduğumdan beri oralarda bir yerlerdeydi sanki. Hiçbir zaman bir yabancı olmadı bana. Tanıştığımız akşam hakkında bildiğim tek şey ismiydi başta. Sonrasını aramadım onda. Kendi geldi bana.

Bakire bir gün gibiydi, henüz ağarmamış olan yarının gökyüzüydü çünkü. Her türlü geceyi tatmışsa da özlemiyle kıvranıyordu doğmamış güneşin. Kendinden kaçarken çocukluğunun izlerini arıyordu her insanda. Her bedeni tüketmekle uzunca vaktini harcadı, kadınlar onu olduğu gibi sevmediğinden. Bakire gündüzün küfürleriyle uykuya daldı. Yaptığının yanlış olduğunu bile bile yapmaya devam etti, doğrunun çok bir faydasını görmediğinden.

Ya da göremediğinden; kendisine iyi geleni, kendisine en yakışanı, beni... Kabul etmedi bedeni. Zehirmişim gibi antikor üretti. Bana karşı savaşsınlar diye yetiştirdi askerlerini zihni.

Aşı böyleydi ama. Onun iyiliği için ufak bir doz farklılıktı hayatında. Alışsın bünyesi, gelecekteki diğer iyilikler için hazırlasın kendini diye vurulmuştu aşı göğsüne, sol göğsüne.

Ulan, çok mu sevdim ben acaba?

Bunların hepsi mi yalan? Neyime benim ona dair haberi olmadan, sormadan yazılar yazmak, şarkılar söylemek, sarılmak boşluğa sanki gidişi rüyaymış gibi kandırmak kendimi.

Bu da bir rüyaydı.

Bana bilmediğim hiçbir şeyi söylemeyen, yine aynı rüya. Durumu özetleyen, varlığımın her saniyesinde yaşatmaya çalıştığım anıları birer birer gösteren. Hey, bilinçaltım, sen kime neleri gösteriyorsun tekrardan?

Ben yaşanmışlıklarımızın kafamda kalan görüntülerine tutunarak devam ettim bunca zaman. O gitti, evet, ama anılarımızı da kendisiyle birlikte götürmesine izin vermedim. Çok sıkı tuttum. Sardım sarmaladım ciğerlerime kadar soktum. Tek oksijenimdi onlar. Ait oldukları yer bendim.

Bekledim.

Belki döner diye.

Hatasını anlar diye.

Sevdiğini görür diye.

Özler diye.

Bekledim.

Dönmedi.

Yine sarhoş gibiydim. Ağrıyordu kalbim. Ciğerlerimdeki oksijeni almaya çalıştılar. En yakınım dediklerim, göyya beni koruduklarını söyleyerek, çekip söktüler ne kaldıysa bende aşktan. Çok insan kaybettim anılarım uğruna. Değer.

Çektikleri oksijen yerine başka şeyler koymayı denediler. Ben de denedim. Onun da aynı şeyleri yaptığından emindim. Uraz'dan sonra çok insan oldu diyemem ama, oldu birkaç tane. Yüzleri bir bir önüme geliyordu iki üç kişinin. Bana yaklaşmaya çalışan, enkazdan farksız bu bedeni gördüğünde arkasına bakmadan kaçanlar... Uraz'a aşıkken ben, bana dokunmasına izin verdiğim başka ellerin günahlarındaydı çabalarım.

Onu hayatıma almak çok kolay oldu. Neden? Çünkü hayatımın ta kendisi oydu. Tanıdığımı da sandım. Belli bir müddet. Oysa daha kendini tanımayan bir adamın çocukluğuna kurban gidecekmiş bekleyişlerim. Bir bir yalanlarını yakaladım. Soğutamadı en büyükleri bile. Çünkü en büyüğü benimkiydi göz göre göre:

Başkasını sevebilirim sandım.

Çok kötü yanıldım.

Kendimden nefret ettiğim günler oldu. Benim olmayan birini aldattığım düşüncesinde boğuldum. Kendimi aldatmıştım oysa. Onun umru olmazdı. Bunu, kendi söylemişti.

Kıskanmıyordu, sevmiyordu, istemiyordu beni. Defalarca söyledi bana. Kendisinin gittiği gibi benim de gitmemi istedi.

Bense ihanet edemedim bize. Onun aksine.

Çünkü ne zaman gitse, yine boy gösterdi bana.

Kıskanmıyordu, sevmiyordu, istemiyordu beni.

Ama aynı zamanda kopamıyordu, bitiremiyordu, uzak tutamıyordu kendini.

Her çelişkisindeydi ümidim. Tüm ormanı baltalamıştı ama köklerinden yeniden uzanırlar göklere diye bekledim. Yağmur gözyaşlarımdaydı bekleyişim.

Bir orman kaç yüzyılda oluşuyor, bunu hiç düşünmedin değil mi Aylin?

"Hey, indik."

Başımın arkasına saplanan ağrı ile gözlerimi açtım. Uraz'ın sesi beni kendime getirmişti.

Sağ yanımdakilerin uçaktan inmek için beni beklediklerini gördüm.

"Su içinde kalmışsın."

Hareket etmeden önce hemen yanımda, ayakta dikilmekte olan Uraz'a baktım. El bagajlarımızı toparlamış, beni bekliyordu.

"Ben..." Boğazımdaki kırıklığı toparlamak için iki kez öksürdüm. "Pardon, özür dilerim uyuyakalmışım." Hızlıca ayağa kalktım. Az önce Uraz'ın sesiyle gelen görüşüm bir anda bulanıklaştı. Bacaklarımı hissedemeden kalktığım koltuğa geri düştüm.

Son gördüğüm bulanık gölge, beni tutabilmek için Uraz'ın yere attığı spor çantasıydı.

Son DefaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin