Gözlerim alışıncaya kadar duraksadım. Beyaz spot ışıkları durmadan hareket ediyordu. Bilindik, son zamanların en popüler dans şarkıları çalıyordu. Basın sesi önce göğsümde, sonra karnımda atıyordu. Kapının girişinden gece kulübünün orta kısımlarına doğru ilerlediğimde baskı azaldı.
"... kalp... bozulacak..."
"Ne?"
"... bozulacak!"
Uraz'ın kulağına doğru parmak ucuna kalktım. "Duyamadım seni." Elini belime yerleştirip beni kendine yaklaştırdı. Yüzünü saçlarıma gömerek kulağıma yakın konuştu. "Sesten kalp ritmimiz bozulacak." Kıkırdadım. Yine parmak ucuna kalktım. "Öyle bir şey mümkün mü ki?" Bedenimi yeniden yürüdüğümüz alana doğru çevirdi. "Beni buraya soktun ya, bence her şey mümkün artık."
Hoşuma gitmişçesine gülümsedim. Aslında... Dur biraz. Söylediği şeylerin hoşuma mı gittiğini yoksa sinirimi mi bozduğunu anlayamıyordum. Yeni tanıştığımız zamanlarda tamamen bir bilinmeyendi Uraz. X gibi. Kendi hakkında ipucu vermeyen, tamamen deneme yanılmayla maskenin arkasını görebileceğin biriydi. Hakkında çözülmesi gereken binlerce şey vardı. Onların düğümlerinde bocalarken, etkisinin büyüsündeyken davranışlarına objektif bakabilmek neredeyse imkansızdı. Şimdi ise, her şeyi çözdükten sonra yeni yeni görüyordum bazı şeyleri. Tavırlarının arkasının boş olduğu gibi gerçekleri, ve tabii onları dolu göstermeye ne kadar çaba harcadığını. Yoksa, vermek istediği imaj da bu muydu? Ve başarıyla uygulayıp benim bunu düşünmemi mi sağlamıştı? Amacı neydi ve ulaşmış mıydı?
Beynimde bile argümanlarımı çürütebilen bir herife aşıktım. O kadar işlemişti ki kendisini bana, hakkında olumsuz ne düşünceye varsam konuşmasına dahi gerek kalmadan çürütüyordu.
Biz ilerledikçe, çalan şarkının ritmine göre ışıklar da değişiyordu. Beyaz spotlara açık mavi lazerler katıldı. Mekanın kalabalığı yine orta kıvamdaydı. Ortada çok da büyük olmayan bir dans pisti, üstünde dans etmekte olan yaklaşık on-on beş kişi vardı. Pistin etrafını çevreleyen kokteyl masalarından birine yaklaştık. Herhangi bir garsonun bize bakıp bakmayacağını merak ederken Uraz dans pistindeki kızları izliyordu.
"Ne düşünüyorum biliyor musun?"
Gözlerimi ona diktim. "Dans eden kızların ne kadar güzel olduklarını mı?"
"Beni öldürsen, oraya çıkıp dans etmeyeceğimi."
Çok büyük konuşuyorsunuz Uraz Bey.
"Jager mi Tekila mı?"
Uraz bana 'Daha ne kadar içebilirsin ki?' bakışlarını gönderirken "Shot mı atacağız?" diye sordu. "Jager mi Tekila mı? Hala bir cevap alamadım," dedim.
"Yanımda sen varken daha fazla içmeyeceğim."
"Demek korumacı erkek... Hmmm, en sevdiğim." O anda masamıza gelen garson, İtalyanca konuşmaya başladı. Yüksek müzikten ötürü kendimi sağlama almak için elimle de göstererek "Two shots of tequila, please." diyerek siparişimizi verdim. (İki shot tekila lütfen.)
Garson gittiğinde ufak yuvarlak masada bana yaklaştı. "Buradan otele nasıl döneceğiz, taksiyle mi?" Evet, düşünceli koruma rolüne bürünmüştü bile. Her şey yine planlıydı. Ağır bir şekilde içmemiş olsak da şoför gelip alacaktı. "Bazı ufak şeyleri dert etmeyi bırakıp neden anın tadını çıkartmıyorsun?" dedim üstümü çıkartırken. Ona onun laflarını satmak kadar zevkli bir şey yoktu. "... Hatta, pist sanki biraz yalnız gözüküyor."
Pist ile aramızdaki iki kokteyl masasını geçip boş alana ulaştım. Yerdeki karelerden sırasıyla beyaz, açık mavi ve mor ışık çıkıyordu. Müziğin ritmine ayak uydurmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Defa
Romance*2020 Wattys Kazananı* "Şartın nedir?" Gülümsedim ve üstüne yaslanmakta olduğumuz gri, demir çitte kayarak yaklaştım. "Üç soru. Bu üç soruyu bana sormayacaksın." Bilmemekten hoşlanmazdı. Asla hem de. "Neymiş onlar?" "Nereden geldiğim, neden burada...