◈ 24 ◈

7.5K 445 13
                                    

Uyandım. 

Yatakta doğrulmadan önce biraz bekledim. Gözlerimi ovuştururken saatin kaç olduğunu merak ediyordum. Eski bir alışkanlık olarak elim, başucumda ulaşabileceği bir cep telefonu aradı. Hiçbir şey bulamayıp geri döndüğünde nerede olduğumu, neden olduğumu anımsadım. Herhangi bir güne uyanmamıştım: son güne uyanmıştım. 

Yastığı yatağın başına dik bir şekilde yasladıktan sonra sırtımı geriye verip yükseldim. Yumuşak örtünün içinde hareket etmek yüzmek gibiydi. Telefonumu hayatımdan çıkartalı birkaç gün olmuştu. Büyük bir boşluk hissedeceğimi sanıyordum ancak kaldığımız otellerde her odada, gittiğimiz her mekanda mutlaka kullanabileceğim bir telefon oluyordu. 

Ayrıca her şey bir kenara, para çoğu kapıyı açıyordu. 

Başucumdaki telefona eğildim ve resepsiyonu tuşladım. Saatin öğleden sonra üç buçuk olduğunu öğrendikten sonra kafamdaki planları tarttım. 

"... Okay. So, can you tell me about the time of sunset for today too?" (Peki, bana bugün için günbatımının saatini de söyleyebilir misiniz?)

Resepsiyon ile görüşmelerimi tamamladıktan sonra telefonu yerine koydum. Kağıt parçası o esnada dikkatimi çekti. Ahizenin altına sıkıştırılmış kare kağıdı aldım.

Bilgisayarda birkaç işim var. Lobideyim.

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Bu not bırakma işinin mesajdan daha etkileyici olduğu tartışmasız bir gerçekti. 

Odada olmayışını fırsat bilerek kalktım. Ara kapıdan geçip dolabını açtım. Üstünde ismi ve filosunun patch'i bulunan pilotaj montunu kaptığım gibi odama döndüm. Montu yatağın üstüne bıraktım. Hazırlanmadan önce bugünün hatırlatmalarını yapsam iyi olacaktı. 

Bavulumdaki diğer iki zarfı es geçip üstünde 3 yazanı çektim, çıkarttım. Üçüncü günde kontakt kurulması gereken firmaların kartlarını, aradığımda konuşmam gereken isimlerin bulunduğu kağıdı montun yanına, yatağa döktüm. Kablosunun uzunluğuna dikkat ederek başucundaki telefonu kaldırdım. 

"Hi, this is Aylin Arslan. We've talked earlier about the flight of ours... Yes, that's correct. We would like to take off before the sunset." (Merhaba, ben Aylin Arslan. Sizinle uçuşumuz hakkında önceden konuşmuştuk... Evet, doğru. Biz günbatımından önce kalkış yapmak istiyoruz.)

Yatağımın üstünde dinlenmekteki monta bakarak bulutların hangi renklerine karışacağımızı hayal etmeye başladım. "The driver can come for us in an hour. We will be going to the airport."  (Şoför bir saat içinde bizi almaya gelebilir. Havaalanına gideceğiz.)

Her şeyin parasını önceden, fazlasıyla ödediğimi bildikleri için tek bir kelimem her şeye yetiyordu. Muhtemelen en lüks markaların, modellerin ve otellerin arasında doğup büyümüş biri olduğumu düşünüyorlardır. 

Eşyalarımı topladım. Zaten çok da dağılmamıştım. Dünkü çizmelerim gibi uzun ama bu sefer dizlerimin biraz üstüne kadar çıkan süet, siyah ve topuklu çizmeleri giydim. Dar olduğu için dizimden aşağıda kaymıyordu ama ben yine de arkasındaki ipleri sıkıca bağladım. İlk kez giyiyordum. Yalnızca bugün için almıştım desem, yalan söylemiş olmazdım. Ayağa kalkıp aynaya bakınca verdiğim paraya değdiğini gördüm. Mini, yüksek belli siyah eteğimin altında çok seksi gözüküyorlardı. Etrafımda hızlı bir tur atarak eteğin salınımını izledim. Mükemmeldi. Eteğin kemeri, boyunun kısalığı ve çizmeler... Uraz beni hiç böyle görmemişti.

Aslında ben de beni hiç böyle görmemiştim. Güldüm. 

Üstümdeki siyahlıkla uyumlu straplez bluzu giydim. Sırf bu bluz için askısız sütyen almıştım. Dürüst olmak gerekirse sütyen o kadar rahatsızdı ki her an düşecekmiş gibi hissediyordum. Hissin askısızlığa alışkın olmadığımdan kaynaklı olduğunu umarak bluzu düzelttim. Etek yüksek belli olmasına rağmen straplez siyah bluz ile arasında, karnımın üst tarafında biraz boşluk kalmıştı. Tüm bu kıyafeti ve tabii çizmeleri giydikten sonra seksi gözükeceğimi biliyordum ama bu kadarını da beklememiştim. 

Son DefaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin