"Your check has been payed (Hesabınız ödendi.) ne demek ya? Ne ara ve nasıl bana bunu açıklar mısın?" diye söylenerek oturdu karşıma.
"Sen tuvalete gidiyorum deyip hesabı ödemeye mi kalktın?"
"Sokağın aşağısında döviz bürosu bile buldum."
Sahte bir kahkaha attım, ardından saniyesinde ciddileştim. "Boşa uğraşıyorsun."
"Tamam ilk kez yurtdışına çıkıyor olabilirim ama pahalı bir yerde olduğumuzu görmüyor değilim. Koca üç günü nasıl ödemeyi düşünüyorsun Aylin? Ya... Maserati ile karşılandık biz. Annenler ne diyecek?"
"Sahi, pilot olacaksın ama yurtdışına hiç çıkmamış olman ne iş?"
Evet, Lafı Çevirenler isimli realite şovumuzda bugünkü konuğumuz Aylin Arslan. İtina ile her türlü laf, sohbet, kavga istenildiği yere çekilir; halı, kilim, paspas kenarına...
"Hayatımın sonuna kadar zaten buralarda olacağım. Yurtdışına dair bir acelem yok. Konuyu çevirme lütfen."
"Ablanı da mı ziyaret etmeye gelmedin İtalya'ya?" Beş dakikada yapılır, hemen teslim edilir...
"Hayır Aylin ihtiyaç duymadım. Piyango falan mı kazandın? Saçma bir kamera şakası mı? Bak, beni az çok bilirsin bu konuda, cimri bir insan değilim ama--"
"Aması yok. Asla değilsin. Biz birlikteyken nereye gittiysek, ne yedik içtiysek hep sen öderdin. Onlara sayamaz mıyız Uraz? Jest gibi düşün. Lütfen."
Gözlerini benden kaçırdı. Masaya döndüğündeki harareti yok olmuştu. "Biraz pahalı bir jest."
Kelime seçimlerinde dikkatli olmaya çalışsa da mimikleri belli ediyordu az çok. Erkek egosu; tüm ipleri eline alıp kendisini Venedik'in en pahalı kafelerinden birine getiren, üstelik hesabın tamamını ödeyen bir kadını kabullenemiyordu.
En kısa sürede kabullenmeye başlasa iyi olurdu. Önümüzde üç koca gün vardı. Bu üç günü öyle dolu dolu geçirecektik ki, hiçbir masrafın önemi kalmayacaktı maceranın sonunda. Bunu o da anlayacaktı, ama şu noktada biraz erkendi. Böyle bir komplekse gireceğini biliyordum. Hele de Uraz, hiçbir şeyin altında kalmayan Uraz, mutlaka konuya dair bir şeyler söyleyecekti.
"Şoföre de para verdiğini görmedim. Önceden mi ödendi?"
Evet, işte başlıyorduk.
Başımı olumlu anlamda salladım.
"Peki ya otel? Ya da oteller... Onu bile bilmiyorum ki. Hanımefendinin ağzını bıçak açmıyor."
Hiçbir kötü niyetim olmasa da, egosunu yeterince zedelediğimin farkındaydım. Şimdi pasif kalma sırası bendeydi. Durum ne yazık ki üç gün boyunca yalnızca iki noktada eşitlenecekti: Birincisi bu geceki poker olayında; ikincisi ise son gün bulutların üstünde gerçekleştireceğimiz ufak bir yolculukta. Hatırladığım iyi oldu, Cladio'ya pistin o günkü müsaitliğini son kez kontrol ettirmem gerekiyordu.
Dediğim gibi, hiçbir plan riske atılmayacaktı.
Ama asıl burada bulunma amacım kalbimi en tehlikeli hırsızına karşı riske atmaktı.
Yine kendimle çelişiyordum. Her zamanki gibi.
"Aylin?"
"Kırmızı çiçeğin daha mutlu olup olmadığını merak ediyordum. Ona dalmışım."
"Oteller? Ödedin mi?"
Ellerimi iki yana açıp masumca gülümsedim. Oflayarak ayağa kalktı.
"Şimdi gerçekten mi tuvalete..?"
"Hadi kalk bir sonraki planın neyse ona geçelim."
Güldüm.
"Hadi bak insanlar bekliyor. Kapıda yüz kişilik sıra vardı. Çabuk."
Veee hoşgeldin; an itibariyle bilinmeyenleri bir an önce minimuma indirme çabasına girmiş Uraz Erdinç. Hızına yetişip kafenin çıkışına yöneldim. Onun bir adımı benimkinden daha uzun olduğu için daha çabuk hareket etmem gerekiyordu. Bu da payıma düşen yarım tabak makarna ve iki dilim pizzadan sonra biraz zor geliyordu.
Kafasının dikine göre gidiyordu. "Hayır o taraftan değil akıllım." Utanarak, dudaklarını birbirine bastırarak bana baktı. İşaret parmağımla kendi önümü gösterdim. "...bu taraftan."
Geri döndüğü gibi hiç bozuntuya vermeden beni takip etmeye başladı. O kadar profesyonel ve hızlı bir dönüş gerçekleştirmişti ki kahkahayı bastım. Onu böyle feleğini şaşırmış görmeye alışkın değildim.
Kahkahamı duyar duymaz o da dudaklarında bastırmaya çalıştığı tebessümü serbest bıraktı ve kahkahama katıldı. Birlikte gülmeye başladık. O an bana dünyayı verdin Uraz.
Venedik sokaklarında, Uraz Erdinç ve Aylin Arslan, kahkahalarla... Kim duysa Türkiye'de, inanmaz buna. Kendileri bile ihtimal veremezdi böyle bir sahnenin yaşanacağına. Gondollara doğru ilerliyorlar şimdi oysa.
Aylin içinden "İyiki" diye sayıklıyor durmaksızın.
Uraz ise hatırlamaya çalışıyor bundan önce en son nerede kahkaha attığını. Anımsamaya çalışıyor ama olmuyor. "Demek böyle hissettiriyormuş" düşüncesi konuyor aklının bir köşesine. "Keşke" diye sayıklıyor durmaksızın. "Keşke daha önceden de kahkaha atmış olsaymışım hayatımda."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Defa
Romance*2020 Wattys Kazananı* "Şartın nedir?" Gülümsedim ve üstüne yaslanmakta olduğumuz gri, demir çitte kayarak yaklaştım. "Üç soru. Bu üç soruyu bana sormayacaksın." Bilmemekten hoşlanmazdı. Asla hem de. "Neymiş onlar?" "Nereden geldiğim, neden burada...