◈ 20 ◈

7.4K 528 31
                                    

"Hoşmuş."

Michael Jackson'ın müziğiydi Uraz'ınkine karışan. Koyu yeşil duvarlar, beyaz ve yüksek tavana yükseliyorlardı. Maya kokusu hakimdi. Herkes genellikle bira içiyordu. Barın köşelerindeki noktalara monte edilmiş hoparlörlerden akşam boyunca kaliteli müzik çıkacağından emin oldum bir anda. 

Önceden rezervasyon yapmamıza gerek olmayacak türden bir mekandaydık. Haftasonu olmadığından çok kalabalık da değildi. Hemen gözüme kestirdiğim bir masaya geçtik. 

"... İngiliz pub'larını andırıyor," dedi. 

Kapıdan girerken mekanı beğendiğini söylediğinde de ona cevap vermemiştim, şimdi de vermedim. Gözlerim az ilerideki bar tezgahındaydı. 

"Self servis galiba," diyerek ayağa kalktım. "50'lik fıçı getiriyorum. Hangi biradan istersin?"

"Fark etmez," dedi. 

Başımı dahi sallamadan bara yöneldim. Soğuk durmaya çalışmak o kadar da zor değildi, hele de böylesine pislik bir insana. 

"Hi, two beers." (Merhaba, iki bira.)

Orta yaşlı adam bana bir sürü marka ismi sayarken içlerinden daha önce hiç duymadığım iki tanesini seçtim. Yeni ülke, yeni tatlar. Neden olmasın?

Bardakların hafif olmalarını beklemiyordum ama hayatımda daha önceden hiç iki birayı aynı anda taşımamış olduğumu fark ettim. Köpükleri biraz taşırarak masaya bıraktığımda dudaklarımı birbirine bastırdım. "Özür dilerim." 

Ben otururken o ayağa kalktı. Barmenin yanından iki bardak altlığı ve bir kase de hazır şekilde sipariş edilmeyi bekleyen patlamış mısırdan getirdi. Gülümseyerek masaya bıraktı. "Sevdiğini biliyorum," dedi. O gamzeler için ayrıca pasaport çıkarttırmış mıydı?

"Şaşırtmaya devam ediyorsun Uraz."

"Hatırlamayacaksak niye varız?" dedi böbürlenerek. Ağzına kadar dolu bardağı kulpundan tuttu. 

"Biz çıkarken beni unutup ortadan kayboluyordun."

Aylin sen tam bir geri zekalısın.

Tadına bakmak üzere yukarı kaldırdığı bardağı masaya geri bıraktı. "Öyle bir şey yapmadım."

Koca çeneme hakim olmak için biradan boğazımın yanmasına aldırmadan, hızlıca birkaç yudum aldım. Masaya geri bırakırken "Komikliğinden hiçbir şey kaybetmemişsin," diye söylendim.

Masada bana yaklaştı.

"Ben ne zaman öyle bir şey yaptım?"

Aylin. Sus.

"... Aylin, konuş."

*

Ahhhhhhhh! Delirmek üzereydim! Sessiz kalmam gerekiyordu, yoksa her şeyi mahvedecektim! Az önce bana birkaç saniye kazandıran hareketi tekrar etmek üzere birayı aldım. Uraz elimi tuttu. Büyük bardağı kavrayan elimin üstüne baskı uygulayarak bardağı masaya indirdi. 

"Anlatır mısın Aylin?"

Boğazıma oturan yumruğun konuşmama engel olması için her şeyi verirdim.

Ama o engel olmadı. Aksine eğer konuşursam, bağırıp çağırırsam ancak geçeceğini söylüyordu adeta.

"Hatırlıyor musun, Bahçelievler'deki arkadaşının evinde kalıyordun birgün. Ben sana geç yatarsınız ve sabah okula yetişemezsin demiştim."

"Kaldığımı anımsıyorum, ama seni unutmakla ne ilgisi olduğunu--"

"Bana okulda bekle dedin. Çıkışta seni gelip alacağım dedin. Gelmedin."

Son DefaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin