Selamunaleyküm Canlar 🙌
Size sahur vaktine kadar bölüm yetiştireyim dedim ve üç günlük bir düzenleme ve bir yığın sorundan sonra bunu başardım galiba. 😋
Biraz fazla uzun bir bölüm olduğu için,yazması, düzenlemesi çok vaktimi aldı. Şöyle söyleyeyim üç gündür iftar ve sahur dışında odamdan çıkmıyorum. 😪
Beyin yorgunluğu dışında omzum ve kollarım da iflas etti ama herşey okurcanlarım için deyip kendimi epey zorladım.
Ehem, ehem... Sadede gelirsek... Bu bölüm için rekor oy ve yorumu bekliyorum. Özellikle satır arası yorum yapılacak güzel yerler var. 😉😙😂
Emeğe saygı sözünü de unutmayalım lütfen 😊😇
Not: Sevdiğiniz veya sövdüğünüz yerler olacaktır, oraları belirtirseniz sevinirim. 💬
Multimedya: İlerideki Emir ve bir adet uyumamak için direnen yaramaz.
Bu arada bir veya iki bölüm sonra bombalar ard arda patlayacak. Şok olacağınız bölümler geliyor. Hazırlıklı olun derim... 💢💥💣
Neyse, bu kadar laf yeter, başınızı şişirmeyeyim😂
Keyifli okumalar 💞
Buzullar eriyordu... Küreselleşmenin yıllardır devam ettiği bu dünyada su oranı giderek azalıyor, bununla birlikte çeşitli canlı türleri de yok oluyordu... Geçmişten günümüze birçok canlı türü yok olmuş ve bu yok oluş git gide artmıştı... Küreselleşme birçok canlıyı etkilemişti ama en çok yaşam alanları soğuk yerler olan ve habitatı su olan canlılar etkilenmişti. Buzulları eriyen ve su seviyesi yükselen kutuplar, kutuplarda yaşayan canlılar ve bitkiler en çok hasar alan taraftı.
Bu yaşananların, buzulların erimesinin, küreselleşmenin gerekçesi olarak acımasız insanoğlunun doğal kaynakları bilinçsizce kullanarak doğaya, hayvanlara, kısacası bütün canlılara verdiği zararlar gösterilmişti. Öyleydi de... Kullandığımız bilumum parfümler, deodorantlar ve kokulu kokusuz tüm gazlı maddeler dünyamızı hatta evreni adım adım sona götürüyordu... Gereğinden fazla kullandığımız sular ve fütursuzca tüketilen doğal kaynaklar da küreselleşmenin diğer sebepleriydi...
Tabi bir de Kıyamet Alameti olayı vardı... Yaşanılan tüm bu şeylerin sona yaklaşıldığı için yaşandığı ve Kıyametin yakın olduğu gerekçesi.
Olabilirdi... Küreselleşme dışında dünyada yaşanan o kadar kötü olay vardı ki artık dünya batsa da bu kötülüklerin sonu gelse demeye başlanmıştık.Bir de insanın kendi kıyameti vardı. Kendi elleriyle hazırladığı ve kendi sonunu getiren... Şu an benim kıyametim de Emirin ellerindeydi... Niye hep mutlu olduğumda bu mutluluk kısa sürüyordu? Mutluluğu daha iliklerime kadar hissedemeden neden mutsuzluk boğazıma çöküyordu? Daha birkaç saat önce bebeğimi görmüş, minik kalbinin coşkulu sesini dinleyip mutluluktan ağlamıştım. Emirin aşk dolu sözleriyle mest olmuş, Hira teyze ve Ahmet amcanın aşırı ilgisiyle şımarmıştım. Şimdi daha bunların tadını çıkaramadan neden yeni bir kaosun içine girecektim? Mutluluk haram mı kılınmıştı acaba bana?
Bu sefer kesinlikle çok kötü şeyler olacaktı. Belki annesi ve babasının yanında olduğumuz için çok tepki göstermeyecekti ama eve gidince eminim ki benim küçük kıyametim kopacak, yine tartışacaktık...
Abimle niye böyle olmuşlardı? Ne yaşamışlardı da bu hâle gelmişlerdi hiçbir fikrim yoktu. Can ciğer arkadaşlar sanki kanlı bıçaklı iki düşman olmuşlardı. Daha önce evlendiğimiz için olabilir diye düşünüyordum ama kesinlikle evlendiğimiz için değildi bu savaş...
Öyle olsa, abim bana da kırgın olur, hatta kızardı ama beni arayıp konuşmak için çabalarken Emirle ilgili tek bir söz bile etmeyince kafam karışmıştı... Sanki aralarındaki mesele yine benimle ilgiliydi ama problem olan kesinlikle bu evlilik değildi. Ben duyarsam ya da öğrenirsem ikisinin de zora gireceği ve beni kaybedecekleri bir şeydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIMIN KÖRDÜĞÜMÜ
Fiction généraleAbim kollarını benden çekip yüzümü göğsünden kaldırarak buğulu gözlerime baktı. "Niye ağlıyorsun?" "Geldin! Yanıma geldin! Mutluluktan ağlıyorum." Tekrar saçlarımı okşarken Emir de yanıma gelip gözlerime baktı. Bakışlarım birkaç saniyeliğine Emire...