Alıntı✓

5.1K 203 16
                                    



Selamünaleyküm Canlar 🙌

Ben geldimmm demeye yüzüm kalmadı ama ben geldim...

Evet, bölüm değil maalesef... Şimdilik, birkaç günlük bununla idare edeceksiniz... Bir sıkıntı çıkmazsa bu hafta yeni bölüm gelecek İnşAllah 😊

Yeni bölüm neden gelmiyor diyenlere de küçük bir açıklamam var.

Şu an aynı anda üç farklı yer için üç ayrı bölüme çalışıyorum.( Normalde çabuk kilo alan biriyim ama şu son bir aydır oturduğum yerde kilo verdim stresten) 
Aşırı yorgunum, halsizim...
Dişimi çektirdim 10 günden fazla oldu ama şişti, pişti bir şeyler oldu ama beni mahvetti...

Önümüzdeki ay mülakatım var.(Dualarınızı bekliyorum 🙏)
Artık bu sene atanmak istiyorum bunun için de derslerime ağırlık veriyorum.

Bunlara bahane diyenleriniz olabilir. Herkese saygım var ama elimde olsa ben de yedi gün yirmi dört saat bölüm yazarım ama hayat şartları ve geçim derdi yakamızı bırakmıyor maalesef...

Her neyse... Kafanızı fazla şişirmeyeyim. Sizi küçük bir alıntıyla baş başa bırakıyorum 😉

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum 😍

Keyifli okumalar 💞




Kelimeler yine boğazıma dizilmeye başlamıştı... Yine nefes alamıyormuş gibi oluyordum... Kendimi kontrol altına almaya çalışıp sakinleşirken konuştu.

"Evet, hatalıyım... Hem de çok hatalıyım ama ölen bebeğimiz için beni sorumlu tutamazsın. Bana bu vicdan azabını yıkamazsın... Doktoru sen de duydun... Bebek sağlıklı olmadığı için, diğer sağlıklı olan bebeği zehirlememek için düşmüş." Tabiki onun yüzünden olmuştu... Kendini böyle rahatlatmasına izin vermeyecektim.

"Belki de sağlıklı olacaktı... Belki ben bu kadar üzülmesem, bu kadar yıpranmasam bebeğim şu an kardeşinin yanında ve benimle birlikte olacaktı... Suçlusun... Bebeğimin katili sensin... Kendi bebeğinin katilisin..." Yine sesim yükselirken içeri bir telaşla Şeyma girdi. Kapıyı kapatıp bir bana bir de Emire baktı.

"Ne oluyor? Niye bağırıyorsunuz? Sesiniz taa koridoru inletiyor..." Yanıma gelip yüzümdeki yaşları silerken Emir sordu.

"Annemler nerede? Tansiyonu mu düşmüş?"

"Yorgunluktan ve telaştan tansiyonu düşmüş. Dinlenmesi için serum taktılar. Ahmet amca da yanında."

"İlgilendiğin için teşekkür ederim."

"Rica ederim de bu haliniz ne?" deyip beni süzdü. "Emir sana bir şey mi yaptı yine?" deyip Emire döndü.
"Yine ne yaptın arkadaşıma? Yaptıkların, üzdüğün yetmedi mi? Neyi hâlâ anlamamakta ısrar ediyorsun bilmiyorum ama sen bu kıza zarar veriyorsun... Sadece ona da değil, ona emanet ettiğin canlara da zarar veriyorsun. Üzme artık, yeter... Rahatlaman için diğer bebeğin de ölmesini mi bekliyorsun?" Şeymanın son söylediğiyle ellerimi sanki sarmazsam kaçacak ya da kardeşi gibi gidecekmiş gibi karnıma biraz daha sarıp Emire döndüm. Sabırla Şeymanın ağır sözlerini dinleyip sakince bitmesini bekledi ama Şeymanın sözü bitmişti benim ki daha bitmemişti...

"Asla... Buna asla izin vermem... Ona zarar gelmesine fırsat vermeyeceğim." Birkaç saniye susup birkaç gündür iyice düşünüp kesinleştirdiğim kararlarımı söylemek için aklımda toparlayıp Emirin yavaşça yerden kaldırdığı yüzüne baktım. Ağlıyordu... Elaları bal rengine dönmüş ama gözünün beyaz yerleri damar damar kızarmıştı... Düşüncelerimi tekrar toparlayıp kararlı bir ses tonuyla konuştum.

"Bu evlilik... Biz... Baştan yanlıştık zaten... En kısa zamanda boşanma davası açıp yanlışlarımdan döneceğim." Emir önce ne dediğimi anlamamış daha sonra da anlamış ama anlamak istememiş gibi gözlerimin içine baktı.

"Ne? Ne boşanması?" Şaşkınca ayağı kalkınca en az onun kadar şaşkın olan Şeyma da çabuk toparlanıp müdahale etti.

"Şşt... Sakin ol... " Emir ani bir sinirle ona dönüp bağırdı.

"Sen karışma, bu karımla benim aramda." Şeyma da hararetlenip yatağın diğer ucundan kalkarak Emirin karşına dikildi.

"Senin karınsa benim de arkadaşım, üzmene izin vermem." Ne olduğunu anlayamadan Emir bir kaç adımla Şeymanın yanına gidip onu kolundan tutarak kapıya yöneldi.

"Ne yapıyorsun be? Bırak kolumu... Bırak beni, hiç bir yere gitmeyeceğim. Arkadaşımın yanında kalacağım."

"Arkadaşını koruman, destek çıkman güzel ama bu desteği kız arkadaşınızla birlikte alışveriş sonrası sohbet ederken kahve içmek için oturduğunuz masada savunursun. Ben onun kocasıyım ve bu bizim özelimiz... Sen konuşma bitene kadar kapı dışarısın." Kapıyı açıp kızı kapının önüne koyup kapının üzerindeki kilidi çevirdi. Şeyma dışarıdan bağırıp, kapıya vururken Emir de yanına yaklaştı.

"Ne yapıyorsun? Niye attın kızı dışarı? Haksız ya da yanlış bir şey söylemedi."

"Her işe burnunu sokmamasını öğrenmeli." diyerek yine karşımdaki koltuğa oturdu.

"Seni seviyorum, çok seviyorum... Tamam, çok büyük hatalar yaptım. Çok kırdım seni ama telafi edebilirim. Çok uğraşmam ve çabalamam gerekse bile yaparım bunu. Seninle, bebeğimizle mutlu olmak istiyorum."
Sesi titrerken benim de içim titremişti ama olmayan ve asla olmayacak bir şeyi de oldurmak için çabalamanın anlamı yoktu... Sesimi tekrar aynı kararlı tona getirip başımı dikleştirerek konuştum.

"Olmayacak bir şey için tekrar uğraşıp yine hayal kırıklığı yaşamak istemiyorum." Kafasını iki yana sallayıp omuzlarını düşürdü.

"Senden asla boşanmam, seni asla bırakmam." O konuştukça yumuşadığımı ve irademi kaybettiğimi fark ettim.

Normal bir zaman olsa ona sarılır ölen bebeğimizin yasını birlikte tutar ve bu zor zamanları da birlikte atlatabilirdik ama hiçbir şeyimiz normal olmadığı gibi bu da normal olmamıştı... Anormal bir şeyi de normalleştirmeye çalışmanın hiçbir anlamı yoktu. Daha sert ve dik durmam gerekiyordu. Omuzlarımı dikleştirip sesimi daha sert bir hale getirdim.

"Zorluk çıkarma, yaptıkların basit şeyler değil... Hafife alınacak hiç değil. O gün beni dinlemedin, dinlediğin ufacık kısımda da inanmadın. Kırdın, parçaladın... Sadece bana değil bebeğimize hatta bebeklerimize el kaldırdın... Konuşurken, hareket ve hakaret ederken ' Bizi' düşünmedin. Herşeyi, sana karşı içimdeki herşeyi mahvettin. Bebeğimi kaybettim. Diğeri de hâlâ tehlikede. Bunun için bu iş bitecek. Eğer zorluk çıkarmayı düşünürsen-" sözümü kesip yarı kırık yarı buruk sesiyle mırıldandı.

"Boşanmazsam, zorluk çıkarırsam ne olacak?" Onu da düşünmüştüm... Asla hayır diyemeyeceği hatta kabul etmek zorunda kalacağı şeyler söyleyecektim.

"Ailene baştan sona herşeyi anlatırım... Olan veya olmayan bütün gerçeği... Zaten anlattıktan sonra sen istemesen bile ailen senden boşanmamı isteyecek hatta eminim ki bu konuda benim yanımda olup bana destek olacaklar..." Sustu... Hiçbir şey söylemeden öylece zemindeki asimetrik kesim taşları izliyordu. Ellerini alnına götürüp biraz ovaladıktan sonra yine aynı sulu gözlerle bana baktı.

"Tamam... Sen ne istersen... İstediğin zaman açabilirsin davayı da... Ne şart koyarsan da kabulüm..." deyip oturduğu yerden ağır ağır kalkarak kilitli kapıyı açıp dışarı çıktı.














HAYATIMIN  KÖRDÜĞÜMÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin