(Günümüz)
Yaşlı adamın girdiği karanlık sokağa gülümseyerek baktı genç adam, her zaman olduğu gibi korkunun getirdiği yanlış seçim sayesinde eve erkenden gidebilecekti. Hemen önünde, tökezlemesine rağmen hızlanan adam ile adımlarını hızlandırdı. En sevdiği kısma geçmişlerdi. Av ile oynama kısmı...
Adımları yeri dövdü, adamın kendisini duymasını ve paniklemesini sağladı. Fakat korkuyla omzunun arkasına bakan adam bir şey göremediğinde, genç adam onun yüzünde ki ifadeyi uzaktan izlediğinde kahkaha atmak istedi. Korkudan olduğu yerde durup etrafına bakan adamın hemen çaprazındaydı oysa ki. Yalnızca görünmüyordu, o kadar.
Küçümseyici bir şekilde burun kıvırdı ve; "Siz insanlar" diye mırıldanarak bir anda göründüğünde yaşlı adam korkuyla sıçramış ve arkasında ki duvara çarparak kalbini tutmuştu.
"Acınası varlıklarsınız" diye bitirdi cümlesini, korkuyla kendisine bakan adama iğrenerek bakarken.
"Sen!" dedi adam titreyen kolunu havaya kaldırıp, karşısında ki genç adamı işaret ederken.
"Sen gerçek misin?"
Kendisine korkuyla bakan adama gülümsedi, gözlerine ulaşmayan soğuk bir gülümsemeydi bu.
"Tanrının varlığını kabul eden sen, neden şeytana gerçek misin diye soruyorsun ki?" Yaşlı adamın sorusuna soruyla karşılık vererek gülümsemesini genişlettiğinde yaşlı adam yutkundu.
Hemen, "Beni öldürme" çıktı yaşlı adamın ağzından. İnsanlar böyleydi işte. Ne olduğunu bile sormazlardı, suçlarını düşünmezlerdi. Yalnızca ölmemek için yalvarırlardı, sanki bir işe yarayacakmış gibi...
"Senin ne fark eder ki dostum, yaşın ölüm için ideal. Senin kapın zaten hep ölüme çıkıyor." dediğinde, yaşlı adam karşısında ki genç adamın sesinde ki umursamazlığın ve altında yatan eğlenceyi sezdiğinde korkuyla yutkundu.
"Yapma" dedi yalvarmaya başlayarak. Başka ne denir bilmiyordu, ağzından çıkan 'yapma' kelimesinden başka.
"Tıpkı herkese verdiğim zaman gibi, yalvarma süren iki dakikayı geçmesin" dedi genç adam omzunu silkerken.
Sonra yaşlı adamla normal bir muhabbetin ortasındaymış gibi; "İki dakikadan sonra sıkılıyorum biliyor musun? Hayır, bir de bütün cümleler aynı. Yapma, Lütfen, Ölmek istemiyorum, Ne istersen yaparım..." diye konuşurken o kadar rahattı ki yaşlı adam hayal görüp görmediğinden emin olamıyordu.
Ama genç adamın gözlerinde ki ani değişim ile kendisine artık gülümsememesi gerçekliğinin kanıtıydı. Bu oydu. Yıllar önce yaptığı hatanın bedelini ödemek zorundaydı fakat neden şimdi? Bunca zaman sonra neden şimdi ortaya çıkmıştı? Son zamanlarda meslektaşlarının başına gelen random kazalar ile ölüm haberlerinin arkasında da mı bu genç vardı? Herkesi tek tek avlıyor muydu? Evde bekleyen torunları, mutlu bir ailesi varken nasıl gidecekti eve ölüm haberi? Ne denecekti hakkında? Zaten yaşlıydı, ölecekti ama yine de hazır değildi ki böyle bir ölüme...
Kendisine yaklaşan genç adam sağ elinde ki eldiveni çıkarttı ve elini göz hizasına kaldırarak parmaklarını oynatmaya başladı. Genç adamın parmaklarını oynatması ile bir kıvılcım, oyuncu bir şekilde oynayan parmaklardan bir diğerine geçiyordu. Derisinin altından gelen kıvılcım mavi ve oldukça göz alıcıydı. Gördükleri karşısında dili tutuldu yaşlı adamın. Şahit olduğu bu şey hem mucize hem de felaketiydi. Ama yine de kendisine engel olamadı ve "harika" diye mırıldandı. Yıllarca uğraştıkları, imkansız olan bir şey vardı karşısında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
FantasyO gözünü bambaşka bir dünyaya açmak zorunda kalan bir çocuktu. Anne sevgisini bırak sevginin ne olduğunu dahi bilmiyordu... Kolundan giren sivri ve kalın iğnelerin verdiği acı ile büyüyordu günden güne. Deney onun insanlığına yapılıyordu... Minik bi...